Sevgili okurlar, geçen haftaki yazımda Güneş ile Dünya arasındaki Merkür ve Venüs'ü, ayrıca bizden biraz uzakta bulunan Mars gezegenlerinin sırlarını aralayarak size sunmaya çalışmıştım. Bu hafta ise okurlarımızın yoğun istekleri doğrultusunda, uzayın sonsuz boşluğunda ve Güneş Sisteminin sınırları içinde bulunan diğer 5 gezegeni bilimsel verilerle ve gönderilen uzay sondalarının dünyaya ulaştırdıkları bilgiler ışığında tanıtmaya gayret edeceğim. Şimdi Size kıyaslamanız açısından Dünya verileriyle diğer beş gezegenin özelliklerini sunacağım:
> JÜPİTER
"Gezegenlerin kralı" olarak adlandırılan Jüpiter, Güneş Sistemindeki planetlerin en büyüğüdür. 1972 yılında iki uzay sondası Pioneer 10 ve 11 dış yapısını araştırmak üzere 641 günde ulaştı. Aşağı yukarı aynı süreçte 1977'de Voyager 1, 1979'da da Voyager 2 gezegenin üzerinde uçmaya başladı. Voyager 2, Jüpiterin özelliklerini gösteren mükemmel resimler gönderdi. Yapısı tamamen Güneş gibi Hidrojen ve Helyum'dan oluşuyor. Merkezdeki çekirdek ise Demir ve Silisyum ağırlıklı katı kütle şeklinde. Çekirdeğin 30.000 santigrad derecede olduğu biliniyor. Kendi eksenini 10 saat gibi çok kısa bir zamanda tamamlıyor. Hızlı rotasyonuna bağlı olarak yüzey şekilleri, bilhassa ilginç kırmızı alanı korkunç fırtınalarla devamlı yer değiştiriyor. Aralık 1995'de Jüpiter'e ulaşan uzay aracı Gallileo, 1996'da bir sondayı gezegenin sıvı hidrojen tabakasının üzerindeki atmosferine indirdi.
Gezegenin birçok uydusu bulunmasın rağmen, en ilginçleri olan İo, Ganimed, Avrupa ve Kallisto'ya kısaca değinmek isterim Bu dört uydu 1609'da Astronom Gallileo tarafından keşfedilmişti. Bu uydular bizim Ay'ımızla mukayese edilebilir düzeydedir. Çapları 3066 ile 5225 km arasında değişmektedir.
- İO uydusunda aktif halde bulunan volkanlar mevcut olup, bunların çıkardığı piroklastik toz 250 km yüksekliğe püskürtülmektedir.
- AVRUPA uydusu ise tamamen buzlarla kaplı olup, yüzeyde değişik yarıklar bulunmaktadır. Bilim adamları bu buz kütlesinin altında, çekirdekte mevcut enerji tarafından ısıtılan büyük bir okyanus bulunabileceğini düşünmekte ve içinde de basit veya gelişmiş bazı organizmaların mevcut olabileceğini varsaymaktadırlar.
- GANİMED ise Güneş Sisteminin en büyük uydusudur. Buzlu yüzeyi meteorlar tarafından devamlı bombardıman edilen uydunun, kraterler ve büyük çatlaklarla kaplı olduğu bilinmektedir.
- KALLİSTO yüzeyi de meteorların açtığı kraterler ve sivri dağ silsileleri ile kaplıdır.
> SATÜRN
Yüzyıllardır gezegenin etrafındaki halkalar astronomların ilgisini çekmektedir. Bugün bu halkaların milyarlarca küçük uydulardan, kırık kaya parçalarından ve buz taneciklerinden oluştuğu bilinmektedir. Bu ilginç görüntünün binlerce müstakil hareket eden halkalardan oluştuğu kabul edilmiştir. Uzay sondası Cassini bu halkaların yaşının gezegenin oluşum tarihine kadar uzandığını gösteren bilgiler toplamıştır. Voyager sondası dört yıllık yolculuğunun ardından gezegene ulaştığında halkaların 0.005 milimetreden 10 metreye varan büyüklüklere sahip olduğunu gözlemlemiştir. Satürn de Jüpiter gibi iç çekirdeğinin ağır metallerden, yüzey bölümünün ise Hidrojen ve Helyum'dan oluştuğu bir gezegendir. En göze çarpan uyduları Titan, Mimas ve Dione'dir. Mimas ve Dione'nin yüzeyi bizim Ay'ımız gibi kraterlerle kaplıdır. Titan, Azottan oluşan kesif bir atmosferle örtülü bulunduğundan yüzeyi 2005 yılına kadar görülememekteydi. Aynı yıl gönderilen Avrupa ortak yapımı Huygens uzay sondası yüzeye iniş yaparak ilk resimleri dünyaya gönderdi. Geniş vadilerde çok büyük çapta nehirlerin oluştuğu, ancak akanın su değil sıvı metan olduğu anlaşıldı. Titan aynı zamanda güneş sisteminin Ganimed'den sonra 5150 km çapla ikinci büyük uydusudur.
> URANÜS
Uranüs de Jüpiter ve Satürn gibi dev bir gezegendir. Satürn gibi onun da halkaları olduğu tespit edilmiştir. Atmosferi Hidrojen ve Helyumdan oluşmuştur. 1986 Ocak ayında Voyager 2 uzay sondası 8 yıl süren bir yolculuktan sonra gezegene 107.000 km mesafeye yaklaşmıştır. Bu mesafe Dünya ile Ay arasındaki yolculuğun üçte biri kadardır. Gezegenin yeşil görüntüsü atmosferinde bulunan Metan gazından kaynaklanmaktadır.
> NEPTÜN
Voyager 2 1989 Ağustos ayında Güneş Sistemindeki sonuncu dev planete ulaştı. Yüzeyinde Jüpiterde olduğu gibi büyük bir koyu bölüm ve etrafında yuvarlak şekiller tespit edildi. Gezegenin mavi görüntüsü komşusu Uranüs'e nazaran atmosferinde daha fazla Metan bulunmasından kaynaklanmaktadır. En büyük uydusu Triton olup, çok ince atmosferi Metan ve Azottan oluşmuştur. Yüzey soğukluğu -236 santigrad derece ile Sistemde ölçülmüş bulunan en düşük değerdir.
> PLUTON
Cüce gezegen Pluton güneşin etrafındaki turunu 248 yılda tamamlamaktadır. Birçok gezegendeki gibi atmosferi Azot ve Metandan oluşmuştur. Üç küçük, bir büyük uydusu vardır. Charon isimli uydusunun çapı sadece 1200 km'dir. Pluton 2006 Ağustos'unda Enternasyonal Astronomi Kuruluşunca gezegen olarak kabul edilmeyip, güneş sisteminde bulunan Ceres ve Eris gibi cüce gezegen statüsüne alınmıştır. Yüzeyi donmuş Metan ve Azottan oluşmuştur.
Değerli okurlar, iki hafta boyunca size Gezegen Sistemimizi tanıtmaya çalıştım. Bu gezegenler içinde şartların hayatın yeşermesine uygun olan tek gezegenin DÜNYA'mız olduğu görülüyor. Hepinize sağlıklı, mutlu ve güzellikler içinde geçen bir yaşam diliyorum. Sevgiyle kalın.
30 BİN DERECELİK SICAKLIK!
Güneş sistemi içindeki en büyük gezegen olan Jüpiter'de bulunan "kırmızı göz"ün
(çekirdek) sıcaklığı 30 bin dereceyi buluyor.
Jüpiter'in uydusu "Avrupa"nın donmuş yüzey kesiti, ilginç görüntüsüyle hayran bırakıyor.
SERA GAZI VE NETİCESİ!
Geçtiğimiz günlerde ABD'nin birçok eyaletini vuran ve 100 civarında insanın hayatına mal olan Sandy fırtınası, Allvoices sitesi tarafından böyle karikatürize edildi. İklim değişikliği sonucu fırtına ve sel gibi felaketlere sebep olan sera gazını atmosfere
Çin'den sonra en çok ABD bırakıyor. Ve bu iki ülke hâlâ sera gazını salımını sınırlayan KYOTO İklim Değişikliği Sözleşmesi'ne imza atmadılar. Çözüm ise, yine tüm bu felaketlerin bir numaralı sorumlusu olan insanoğluna bağlı... > Almanya Servisi
Okulun duvarında sebze ve meyve yetiştiren öğrenciler ülkede dikey tarımın öncüsü oldu. GELECEĞİN TARIMI Dikey bahçeler hayat kurtarıyor
Başkent Bangkok'ta 2011 yılında yaşanan sel felaketinin ardından büyük bir gıda krizi yaşandı. Kasetsart Üniversitesi'nde çalışanlar bu probleme akıllı bir çözüm geliştirdiler. Mimarlık fakültesinin binasının çatısında bir "şehir bahçesi" oluşturdular. Bu bahçede tarım yapmaya başladılar. Bu sayede okulun günlük yiyecek ihtiyacı karşılanmaya başladı. Bir süre sonra okulun çatısındaki alan yeterli gelmemeye başlayınca dikey olarak çatının duvarlarına sebze meyve yetiştirilmeye başlandı.
Tayland'da yaşanan sel felaketinin ardından gelen kıtlık sıkıntısı 'dikey bahçeler' sayesinde aşılıyor.
ORMAN KÖYLÜSÜ TEDİRGİN Kazdağları kanser oldu!
Ç anakkale'nin Bayramiç ilçesinde bulunan Kazdağları'nın kuzey kesimlerinde başlayan ağaç kanseri korkuya neden oldu. Salgının diğer köylere yayılmasından endişe ediliyor. Bölgedeki yüzlerce köyün gelir kaynağı olan kestanedeki kanser tehlikesi köylüleri kara kara düşündürürken, doğanın dengesinin bozulmasından korkuluyor...
Sevgili okuyucularım, kestane kanseri dünyada kestane yetişen hemen hemen her yerde görülen bir hastalıktır. Bu hastalığın bilimsel ismi "Kestane Ağacı Dal Kan-seri"dir. Bu hastalık "Cryphonectria parasitica" adlı bir fungus (mantar) tarafından oluşturulmaktadır. Bu fungus kestane dalları ve bazen de gövdelerinden girerek ağaçlarda kabuk altı dokusunu öldürerek çökük ölü alanlar oluşturur. Bu kabuk ölümlerine "kanser" adı verilir. Kanserler dalı kuşattığı zaman bitkilerde su iletimi engellenir ve dal uçtan itibaren solarak kurur. Eğer kanserler gövdede ise ağacın büyük bir kısmı solar ve ölür. Kestane kanseri ağacın köklerine kadar inmez ve kök kısmı sağlam kalır, diğer bir deyişle hastalık ağaçları tamamen öldürmez.
Derhal Bölge Orman Müdürlüğüyle temasa geçilmesi gerekir!