YABAN HAYVANLARINA YEM
Dondurucu soğuklarda yaban hayvanlarının hayatta kalması için yetkililer ve vatandaşlar tarafından doğaya yem bırakılıyor...
PROF. DR. DOĞAN CÜCELOĞLU'NDAN İBRETLİK BİR HATIRA...
Sevgili okurlar, havalar oldukça soğudu, dağ ve yaylaları sis kapladı, dışarısı iyice yaşanmaz bir hal aldı... Peki bu şartlarda bizler sıcacık evlerimize çekilip hayatımızı devam ettirirken, ya dışarıdakiler?.. Doğayı beyaz bir örtüyle kaplayan karın nimetlerini saymakla bitiremeyiz, ancak tabiatta yaşayan BÜTÜN CANLILARIN YAŞAMA HAKKI var. Canlılar birbirleriyle ilişki içinde hayatlarını devam ettirirler. Anlatmak istediğim; kapımıza gelen kediyi görmezden gelmek nasıl bize yakışmazsa, dağda aç susuz zavallı bir kuşu vurmak da, vicdanımızı sızlatır. Onlara yiyecek götürmeli ve kışın bu zor günlerinde hayatta kalmalarına yardımcı olmalıyız. Çevre ve Tarım İl Müdürlükleri bu işi başarıyla yapıyor, kendilerini kutluyorum. Sözü fazla uzatmadan, Gazetemizin Avrupa Baskıları Koordinatörü Sayın Ali İbrahimoğlu'nun bu konuda sizler için gönderdiği ibretlik bir hatırayı sunuyorum...
Geçtiğimiz hafta güzel şehrimiz İstanbul tarihinde pek az rastlanır soğuklardan birini yaşadı (-8 derece). Dağda, bayırda, ormanda, köyde kasabada aç kalan hayvanlardan tutun da, büyük şehirlerde yüksek katlı apartmanımızın önünde "İmdat!" der gibi bakınan minik bir kediyi ve balkonumuza ürkerek konan serçeyi görünce ilgilenmeden yapamadım... Bu dramatik sahneler, bana Psikolog Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu'nun yaşadığı bir anıyı hatırlattı... Kültürümüzün hassasiyetini ortaya koyan bu ibretlik hatırayı Sayın Cüceloğlu'nunun ağzından, bu günlerde bize rehber olur düşüncesiyle siz değerli Yeşil Sayfa okurlarıyla paylaşmak istedim...
EĞİTİMLİ ŞEHİRLİ'DEN KORKARIM
"Amerika'da hiç eğitim görmemiş bir insanla aynı odada kalmaktan korkarım. 5 dolar için gırtlağımı kesebilir. Eğitim orada gerçekten bir fark oluşturuyor. Eğitim düzeyi yükseldikçe, uygar, olgun, sorumluluk sahibi, verdiği sözü tutan, kişisel bütünlüğü olan bir insan olma yolunda ilerliyor.
İstisnalar kesinlikle olabilir ama genellikle böyle.
Türkiye'ye gelip baktığımda iki faktör görüyorum: Şehirleşme ve Eğitim.
Türkiye'de şehirleşmiş ve eğitim görmüş insandan korkuyorum. Kesinlikle insafsız, kendinden ve kendi yakınlarının çıkarından başka bir şey düşünmüyor. Bu son derece kuvvetli bir duygu bende. İliğini sömürür bitirir, hiç acıma duygusu yoktur.
Ama şehirleşmemiş, okumamış, saf köylü olarak kalmışsa onda değerler bilinci çok yüksektir. Sanki eğitilmiş Amerikalı.
Burada çok önemli bir gözlem var. Bunun üzerine düşünmek lazım. Benim analığım Yörüktü. Annem öldükten sonra babam yeniden evlendi. Biz ona anne demedik, Ayşe teyze dedik. Ben daha 10 yaşındayım, sapanla 'Vicik' dediğimiz küçücük bir kuşu vurmaya çalışıyordum.
NE OLACAK PARMAK KADAR KUŞ!
- 'Vurma oğlum' dedi.
Ben, sen ne bilirsin Yörük karısı tavrı içinde,
- 'Ne var! Parmak gibi küpküçücük kuş' dedim.
Analığımın cevabı:
- 'Yavrum! Canın küçüğü büyüğü olur mu? Allah her birine bir can vermiş. Vurma yavrum günah!' dedi.
Şu derinliğe bakın. Okuma yazması yok bu kadının.
Yıllar sonra bunun anlamını anladım. Anladığım zaman ağlamaya başladım. Konferanstayım, böyle gözyaşı dökerek ağlıyorum. Yanımdaki Amerikalı kadın, 'ne oluyor bu adama' diye meraklanmaya başladı. 'Ne oluyor' dedi. O kadar mutluydum ki, 'çok mutluyum' dedim ağlayarak. Kendi kendime 'Ya Rabbi! Çok şükür. Sağken bunun farkına vardım' dedim.
'Canın büyük küçüğü olur mu? Allah hepsine can vermiş.'
Şu bilinci görüyor musunuz? Nereden geliyor bu? Bu , tasavvuf kültüründen geliyor. Bu yayılmış. Eğer şehirleşme ve eğitim ele geçirmemişse, hâlâ bu mayamızda var..."
Evet değerli okurlar, Sayın Cücenoğlu'nun hepimizi duygulandıran hatırası çok anlamlı. Pek tabii, şehirlerimizde de bu konuda canla başla çalışan, kalbi sevgiyle dolu pek çok insanımız mevcut. Barınaklarda, sokaklarımızda yaşamı paylaştığımız canlılara yakın duran, karınlarını doyuran, şu veya bu şekilde sokağa, ormana bırakılmış köpek ve kedileri hafta sonları gidip doyuran birçok hassas ruhlu insan tanımaktayım. İsimlerini saysam inanın sayfalar yetmez.
Ayrıca, ilçe belediyelerimizin büyük bir çoğunluğu da bu konuda seferber oldular. Hepsini yakinen takip eden bir kişi olarak, duyarlılıklarına teşekkür ediyorum. Büyük şehirlerimizde tabiatıyla yaşam daha çetin şartlarda devam ediyor. Hayat mücadelesi, iş hayatının yoğunluğu, pahalılık , trafikte yaşanan sıkıntılar insanları istemeyerek de olsa daha bencil yapıyor.
ANADOLU İNSANININ SICAKLIĞI
Ben de Anadolu'nun çeşitli küçük şehirlerine ve ilçelerine çok sık seyahat etmekteyim. O mekanlarda gördüğüm sıcak sevgiyi, dostluğu ve konukseverliği İstanbul'a döndüğümde yakınlarıma heyecan içinde anlatmaktayım.
Dünyanın birçok ülkesinde bulundum, hatta üniversiteyi yabancı ülkede tamamladım, ancak benim ülkemin duygu dolu, vicdan sahibi güzel insanları bambaşka...
Değerli okurlar, bu kış günlerinde ne olur bir lokmamızı da diğer canlılarla paylaşalım.
Bu yazıya bu hafta yayınlamama vesile olan Sayın Ali İbrahimoğlu Beyefendiye ve çok değerli genç Editörüm Necmettin Öksüz'e huzurlarınızda teşekkür ederim.
"Mutluluğu tatmanın yolu onu paylaşmaktan geçer." Gelecek haftaya kadar sevgiyle kalın.
Toroslarda DAĞ KEÇİSİ çoğalıyor
Antalya ve Mersin'deki dağ keçilerinin (Rubicapra rubicapra) sayısı 6 bini buldu... Akseki ilçesine bağlı Gidengelmez, Üzümdere ve Kuyucak yaban hayatı geliştirme sahalarında, toplam 2 bin 933 yaban keçisi sayıldı. Mersin'in Anamur ilçesinde ise 2008 yılında 939 olan yaban keçisi sayısı geçen yıl 1012'ye ulaştı. Bölgede yaklaşık 3 bin yaban keçisi bulunduğu bildirildi. Sayımların dürbün, teleskop ve kameralarla yapıldığını belirten yetkililer, yapılan yasal düzenlemeler ve halkın bilinçlenmesi sonucu bu sayılara ulaşıldığını ifade ettiler.
SİZDEN GELENLER İstanbul Boğazı'nın yunuslarına ne oldu?
> Aybüke Seca DAL
Güzelim İstanbul Boğazı'nın hâline bakın artık çöpten geçilmiyor, eskiden gemilere eşlik eden, yol gösteren yunuslardan iz yok. Sular bulanık, denizin rengi değişti. Koltuk parçaları gazeteler, dergiler denizde yüzüyor... Oysa eskiden ne güzeldi Boğaz'ımız!
CEVAP: Sevgili Aybüke, kirlilik konusunda sizinle hemfikirim. Yetkililer bu konularda biraz daha hassas olmalı. Vatandaş olarak da, denizlerimizi ve çevremizi kirletmemeyi öğrenmeliyiz artık... Ancak merak etme! Yunuslar hâlâ Boğaz'ın bazı kesimlerinde görünüyor.
Assos hazinesi kendi hâline terk edilmiş!
> Cemal Kurum /ÇANAKKALE
Ediz Bey, maalesef ülkemizde tarihî kültürel miraslarımızı korumakta pek de hassas değiliz. Buna acı bir örnek Çanakkale Ayvacık'ın Behramkale köyünde bulunan Assos tarihî kalıntılarıdır. Böyle yerlerden sorumlu bir Sit Kurulu mevcut ama düzeltme ve restorasyon kurulun ilgi alanında değil anlaşılan. Muhtarlık ve köylüler, Assos'a gelen binlerce turist sayesinde ekonomik düzeylerinin artıyor olmasına rağmen, daha ileriyi göremiyorlar. Lütfen bir kere daha Assos'a gelin ve acıklı halini gözlerinizle görün!
Alo 153'ten Hayvan Ambulansı hizmeti
> Barınak Gönüllüleri ve Hayvanlara Yaşam Hakkı Derneği / İSTANBUL
Hepimiz yolda araba çarpmış can çekişen veya yol kenarında hareket edemeyip yardım bekleyen hayvanlara rastlayabiliyoruz. Birçok kişi umursuzca başına kalmasın, masraf çıkarmasın, sorumluluk olmasın diye geçip gidiyor. Bazılarımız ise kimi arayacağımızı nasıl yardım edileceğini bilmemekte. "Zavallı" deyip geçiyoruz! Şimdi artık bir Hayvan Ambulansı var! Yapmanız gereken "153"ü arayıp "Beyaz Masayı" tuşlamak. Oradan size ambulans yönlendiriyorlar. Gönüllüler tarafından kullanılan ambulans, veteriner ile birlikte tam techizatlı olarak donatılmış. Bilgi için: www.kalbimizsokaktaatiyor.org
Adalar
Yavaş yavaş denize
Uzanıyor her bir bağ
Çamlıca'yla diz dize
Akşamları Kayışdağ
Uzaklarda şimdi var
Kımıldayan bir buğu
Hep tiryaki bacalar
Tellendirmiş çubuğu!
Uyukluyor uzakta
Tek başına bir yalı
Marmara'ya, sıcakta,
Sermiş postu Kınalı
Suya düştü, gezinen
Gölgelerin bir ucu
Hacı baba, elinden
Attı artık marpucu!
Sivriada, uzakta
Şimdi çökmüş bir hecin
'Nikahlandı' saçakta
Bir çift beyaz güvercin.
Dalgaları dinleyen
Sade kızıl yamaçlar
Gelmiş gibi Kâbe'den
Yeşil giymiş ağaçlar!
Çekiyor bir küçük muş
İri tembel bir salı,
Hep martılar tutturmuş
Yine eski masalı.
Hele var ki bir tablo
Görse şaşar Anibal
Ördeklerden bir filo
Bir de kazdan amiral!
> Fazıl Ahmed Aykaç (Gönderen Nevres Taştan
Kaynak: İstanbul Ansiklopedisi - Reşat Ekrem Koçu)