ÇEVRE DOSTU DÜNYA
Yaşanabilir bir dünya için çevre dostu bir düzen dizayn edilmelidir. İnsanoğlunun bitmek bilmeyen tüketim anlayışına Gandi şu çözümü bulmuştur: "İnsanın özünü, sonsuz tüketim alışkanlığının getirdiği süslü hayat değil, manevi tatminle gelen mutluluk oluşturur."
Sevgili okurlar, Ortak Geleceğimiz, ekolojik kurallarla uyumlu bir ekonomik sistemin uygulanması gereğini ortaya çıkarmış bulunmaktadır. Hiç şüphe yok ki, canlıların yaşam temellerini hiçe sayan veya yok eden bir ekonomik kalkınma, toplumların bu refahtan yararlanmasına engel olacaktır. Sorunların çözümünde alınabilecek tüm önlemlerin başarıya ulaşmasında önemli derecede rol oynayan faktörlerin başında hiç kuşkusuz insan faktörü gelmektedir.
Bu hususta; dünyanın sayılı bilge düşünürlerinden Hintli Filozof Mahatma GANDİ'nin şu veciz sözlerini sizlerle paylaşmak istiyorum: "Dünyada insanların ihtiyacını karşılayacak her şey vardır. Ancak bunların miktarı, insanların aşırı isteklerini karşılamak için yeterli değildir. İnsan yaşamının özünü sonsuz tüketim alışkanlığının getirdiği süslü yaşam değil, manevi tatminle gelen mutluluk oluşturur."
Kimse, çok az da olsa dünya için bir şeyler yapabileceği halde, hiçbir şey yapmamayı yeğleyen birisi kadar büyük hata yapamaz. Tabiatın en mümtaz varlığı olan "İNSAN", mücadele, azim ve kararlılığıyla her konuda başarıya ulaşabilecek güçtedir. Doğal Varlıkları koruma, tüm canlıların yaşam temellerini korumakla özdeşleşir.
ZENGİN FAKİR ARASINDAKİ UÇURUM
Sanayileşmiş ülkelerde ekolojik dengeyi bozan etmenler, çevreye zarar veren teknolojik ve ekonomik uygulamalardan kaynaklanmaktadır. Az gelişmiş yoksul ülkelerde ise sorunun kaynağı fakirlik ve hızlı nüfus artışıdır. Dünyada kullanılan toplam enerjinin ortalama %80'i sanayileşmiş ülkeler tarafından tüketilmektedir. Bunların toplam nüfusu ise dünya nüfusunun 5'te biri kadardır. Sanayileşmiş ülkelerden ABD, dünya nüfusunun sadece % 4.5'ine sahiptir. Buna karşın demir, bakır gibi ana madenlerin %50'sini endüstri amaçlı kullanmaktadır.
Az gelişmiş fakir ülkeler ise dünya nimetlerinden çok az yararlanmaktadır. Birçoklarında yeterli elektrik enerjisi bulunmadığı gibi, içecek ve kullanacak temiz su miktarı da çok kısıtlıdır.
Yine sanayileşmiş ülkelerde kaynak tüketimi, fakir ülkelerin ham madde cevherlerini kullanarak sağlanmaktadır. Büyük ekonomiye sahip bu tip ülkelerde nüfus artışı çok az olmasına karşın, tüketilen madde miktarı çok yüksektir. Örneğin nüfus yıllık %1.2 oranında, nüfus başına düşen elektrik enerjisi ve sanayi ürünleri kullanımı ise %6 oranında artmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde nüfusun iki katına çıkma süresi 30-35 yıldır. Bu süre zarfında çevre tahribatı 15 katına ulaşmaktadır.
1950'DEN SONRA GELEN YIKIM
Özellikle 1950'den sonra insanlar, refah düzeyini yükseltebilmek için doğaya ve doğal süreçlere, kaynaklara düşüncesizce müdahalede bulunmuşlardır. Sanayileşme ve teknolojik uygulamalardan bazı olumsuz sonuçların ortaya çıkmasının temel nedeni kâr ve rekabet gibi yıllarca üstün tutulmuş idealler ile ekolojik ilkelerin çelişmesidir. Çünkü ticari girişimcilere göre, ekolojik doğal değerler, ancak geçim kaynağı olduğu takdirde bir anlam ifade etmektedir. Sınırsız büyüme ve ihtiyaçlar düşüncesine dayanan ekonomik gelişme, daha çok kazanç sağlama adına, toplumları acımasız ve sonu gelmez tüketim yarışı içinde, isteklerini artırma zorunluluğunda hisseden insanlar haline getirmektedir. Sınırsız tüketimin, ekolojik afetler doğurabileceği gerçeğinin günümüzde birçok örneğini görebiliyoruz. Aşırı kaynak kullanımı sonucu doğal denge sisteminde büyük baskı oluşmakta, bunun sonucu ik limsel boyutta kaotik durumlar meydana gelmektedir.
DOĞAYA SAYGILI BİR YAŞAM
Değerli okurlar, bugün size, insanla doğa arasındaki vazgeçilemeyecek bağı yazmaya çalıştım. Asırlardır, ilim, teknoloji ve sanat alanında hızla ilerlemiş olan insan, yalnız akıl ve zihin yolunda değil, aynı zamanda his, inanç ve vicdan konularında da günümüzde büyük aşamalar kaydetmiştir. Mutlu Yaşam, sadece isteklerimizin katlanarak artırılması anlamına gelmez. Geleceğimizi tehlikeye atmayan, kendi yaşam temellerimize zarar vermeyen doğaya saygılı ve doğayla barışık bir hayat tarzı hepimizin ideali olmalıdır. Size sağlıklı güzel bir hafta geçirmenizi diliyorum, sevgiyle kalın.
ÇEVRESEL ETİK ANLAYIŞI ŞART
Dünyayı kurtaracak Çevresel Etik; "Herkesin, yaşanabilir bir çevre oluşturulması ve bunun devam ettirilmesi için bizzat sorumlu olduğu bilincine sahip bulunması ve bu hususta kendini vicdanen görevli hissetmesidir."
KEKLİKLER UMUT OLDU
Çevre ve Orman Bakanlığı, son yıllarda özellikle kene ile mücadelede gündeme gelen keklik ve sülün türlerinin yok olmaması için önemli çalışmalar gerçekleştiriyor. Bakanlığın özel çiftliklerinde özenle yetiştirilen bu sevimli hayvanlar doğaya salınıyor. Sadece son birkaç haftada; Afyonkarahisar'da 500, Çankırı'da 300, Konya'da 500, Kayseri'de 500 ve Kahramanmaraş'ta 590 kınalı keklik il müdürlüklerince doğaya bırakıldı. 2011 yılında 47 bini keklik ve 16 bini ise sülün olmak üzere toplam 63 bin hayvan tabiata salınacak. Böylelikle hem bu zarif kuşların nesli korunacak, hem de kene gibi zararlılarla biyolojik mücadele sağlanmış olacak. > Cüneyt BİTİKÇİOĞLU
Balıkların içler acısı halini gören vatandaşlar şaşkın!
İzmir'de toplu balık ölümleri
Kanalizasyon şebekesi bulunmayan ve yazın nüfusu 3'e katlanan Gölcük beldesindeki gölde yaşanan balık ölümleri vatandaşları tedirgin ediyor
> Turgay Konualp İZMİR İHA
İzmir'in Ödemiş ilçesi Gölcük beldesindeki gölde son günlerde yaşanan toplu balık ölümleri bölgede yaşayanları tedirgin ediyor. Vatandaşlar, beldedeki Gölcük Gölü'nde özellikle bir haftadır irili ufaklı balıkların kıyıya ölü olarak vurduğunu söyledi. Bölgede toplu balık ölümlerinin ilk kez yaşandığını kaydeden Gölcük Belediye Meclis Üyesi Emin Sönmez, Ege Üniversitesi görevlilerinin her yıl göl suyunda tahlil yaptıklarını ancak bu yıl çalışmanın gerçekleşmediğini belirtti. Sönmez, "Buradaki bazı kesimler gölde yaşayan büyük yayınların ufak balıklara zarar verdiğini belirtiyorlar. Ama ben bu konuya çok inanmıyorum. Çünkü balık ölümlerinde hiçbir balıkta darbe veya yırtılma asla yok. Sudan zehirlenme olabilir düşüncesindeyim" dedi. Balıkçılar ise, toplu balık ölümlerinin nedenini göl suyunun zehirli olmasına ve iklim şartlarına bağladılar. Kış nüfusu 600 olan, yazları ise 2 bini bulan beldenin kanalizasyon şebekesi bulunmuyor.
Çiçekler de insanlar gibi sıcak havada çok su ister
Sevgili okurlar, çiçekli ve yapraklı bitkilerin yaz döneminde bakımları ayrı bir özen gerektirmektedir. Sizlere birkaç küçük tavsiyede bulunmak istiyorum...
> Yaz ayları, bitkilerdeki gelişmenin ve çiçeklenmenin en yoğun olduğu zaman birimidir. Güneş daha kuvvetli olduğundan, bitkilerinizi sık sık kontrol ediniz.
> Aşırı güneşten yanmalara karşı koruyunuz.
> Sulama zamanını dikkatle takip etmekte yarar bulunmaktadır.
> Mümkün olduğunca saksınızın güneşe veya ışığa olan açısını değiştirmeyiniz. Bu özellikle çiçekli bitkiler için önem taşır.
> Sulama zamanında su kabına haftalık periyotlar içinde sıvı gübre ilave edebilirsiniz.
> Bitkilerinizi daima yakından kontrol ediniz. Herhangi bir zararlı böcek, kabuklu veya pamuklu bit gibi haşere tespit ederseniz, hemen bir insektizid (haşere ilacı), eğer yapraklar üzerinde küfe benzer bir değişme görürseniz, bir fungusit (mantar ilacı) marketlerden temin ederek, mücadele etmeniz gerekebilir.
> Bitkileriniz toprakta bulunmayıp, saksıda olduklarından çok çabuk su ihtiyacı oluşabilir.
Biraz gayret, biraz da göstereceğiniz ihtimamla bitkileriniz size gösterişli çiçekleriyle teşekkürlerini sunacaklardır.
Kırmızı benekli alabalıklar yaşatılıyor
> Olgun Yıldız ARDAHAN İHA
Yazın lezzetlerinden olan alabalık neslinin korunması için İl Çevre ve Orman Müdürlükleri derelere binlerce alabalık yavrusu bırakıyor. Bu kapsamda Ardahan'da 40 bin adet kırmızı benekli alabalık yavrusu Düzova mevkiinde derelere bırakıldı. İl Çevre ve Orman Müdürü Özcan Öztürk, bilinçsiz avlanma sonucu sayıları gittikçe azalan alabalık popülasyonunu doğal seviyesine getirmek için çalışmayı yaptıklarını ifade ederek, vatandaşların avlanma konusunda hassas davranmalarını istedi. Giresun'da da 5 bin kırmızı benekli alabalık yavrusu Dereli ilçesinin Tamdere Köyü deresine bırakıldı.
İkinci Uzungöl olmak istiyor
Bayburt'ta 2009 yılında yapımına başlanan ve çalışmaların neredeyse bittiği 2 bin 340 rakımlı Aydıntepe Yayla Göleti, Trabzon'un doğa turizminde önde gelen mekânlarından Uzungöl'e rakip olmak istiyor. Bayburt'un Aydıntepe ilçesinde bulunan gölet, il merkezine 25 kilometre uzaklıkta bulunuyor. 2009 yılında Bayburt İl Özel İdaresi tarafından yapımına başlanan ve çevresindeki dört dere sayesinde 2 milyon metreküp su tutulan göletin tamamen hayata geçirilmesi halinde sulama, içme, enerji ve turizm sektöründe hizmet vermesi planlanıyor.
Sharapova'yı Rufus korumuş!
Açık havada yapılan tenis turnuvalarının en büyük problemlerinden biri güvercinlerdir. Wimbledon organizatörleri bu problemi 'Rufus' adlı şahinle çözmüş. Haftada bir saat kortların üzerinde uçarak güvercinleri kovalayan Rufus, şampiyona sırasında ise her sabah bir saat görev uçuşuna çıkıyor! Kulübe giriş için özel personel kartı bile olan Rufus, güvercinleri öldürmüyor, ancak varlığı onları korkutmaya yetiyor.