İSTANBUL ÇEVRE VE ORMAN MÜDÜRÜ Prof. Dr. MEHMET EMİN BİRPINAR: "İstanbul'un ormanları kuzeyde, şehir ise güneyde. Bu şehri yeniden dizayn etmemiz lazım. Mesela; ormanlardan Cerrahpaşa'ya, Çapa'ya da yer verelim. Hastaneler havası, doğası tertemiz yerlere taşınsın..."
Boğazda buluştuğumuz İstanbul Çevre ve Orman Müdürü Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar, şehrin çevre problemlerini, yaptıkları çalışmaları anlattı.
Sevgili okurlar, bu hafta size Genel Yayın Müdürümüz Nuh Albayrak'la birlikte İstanbul Çevre ve Orman Müdürü Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar ile yapmış olduğumuz röportajı sunuyorum.
İstanbul en büyük ilimiz ama problemleri de oldukça fazla. Herhalde en önemli meselelerinden biri de 'ÇEVRE'. Anadolu'da aklınıza bile gelmeyecek 'ayrıntı'lar burada büyük problem olarak karşınıza çıkıyor. Bu hafta İstanbul Çevre ve Orman Müdürü Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar ile bu dev kentin çevre problemlerini ve çalışmalarını, İstanbul Boğazı sahilinde konuştuk. Bu arada, bendeniz İstanbul'un ilk Çevre İl Müdürü olmam sebebiyle, sayın Birpınar ile insanlığın ortak değerlerinin yanı sıra, böyle bir ortak yanımızın daha olduğunu söylemeliyim. Şimdi o günden bu güne Çevre İl Müdürlüğü'nde neler değişti, İstanbul'un 'çevre'si ne alemde, işler nasıl gidiyor onu konuşacağız.
>> Önce M. Emin Bey nasıl Çevre İl Müdürü oldu, teklif nasıl gerçekleşti, buradan başlayalım.
Yıldız Teknik Üniversitesi'nde yardımcı doçenttim. 2003'te Çevre Bakanı Osman Pepe, "İstanbul'a kariyer sahibi bir müdür bulalım" demiş. Üniversiteden hocam olan İstanbul Milletvekili Adem Baştürk beni tavsiye etmiş. Tabii göreve başlayınca biraz şaşırdım. Ben Çevre ve Orman Bakanlığı'nın ilk müdürüydüm. Orman kısmı Maslak'ta, Çevre kısmı Sirkeci'deydi. Koskoca İl Müdürlüğünde sadece bir bilgisayar vardı. Şu anda 300 kişiyiz. Her arkadaşımın bir dizüstü bilgisayarı var. Ekibimizin üçte biri dış tecrübe edindi. Avrupa'da yüzlerce seminere katıldı.
BOĞAZ DÜNYADA TEK AMA...
>> Efendim konuyu İstanbul'daki çevre çalışmalarınıza getireceğiz ama öncelikle İstanbul'un 'çevre'sini biraz tanısak...
Dünyanın en önemli su geçişlerinden bir tanesi İstanbul'da. Günde 150 gemi geçiyor. Ayrıca, ilk yıllarda bu gemilerin boyu 50 metre idi, şimdi 350 metreyi geçti. Yol aynı yol. Üstelik trafik daha da yoğunlaştı. Bir gemi, Boğazı geçinceye kadar 12 defa rota değiştiriyor. Bazen 90 derece dönüyorlar. Yerleşim alanının içinden geçiyorlar. Milyonlarca ton tehlikeli yük taşınıyor. Bunlardan bir tanesi patlasa İstanbul büyük tehlike yaşar, nitekim yaşandı da...
>> 1979'da Independenta gemisi...
Evet... Çevre kirliliği sınır tanımıyor. Burada bir kaza olduğu zaman Karadeniz'deki ülkeler de bundan zarar görür. Ayrıca, lokal kirliliğin önlenmesi için Boğazı teknelerimizle denetliyoruz. İnsanlarımız hâlâ çöp atabiliyor. Boğaza sahili olan restoranlara paket arıtma tesisi hazırladık. Ön arıtma ve fiziksel arıtma yapıp, alt akıntıya deşarj sağlandı.
>> Şimdi burada sözünüzü kesiyorum ama alt akıntı dediniz. Bunu okuyucularımız için biraz açalım. Karadeniz'den gelen akıntıya üst Akdeniz'den gelen akıntıya alt akıntı diyoruz.
KÜÇÜKÇEKMECE'Yİ KATLETTİK
İstanbul ile ilgili bir çevre vahameti daha... İstanbul'da alttan beslenen, dünyanın nadir endemik göllerinden biri var. Küçükçekmece gölü. Bu gölün misafirleri var. (Anguilla anguilla) Yılan balıkları. Bunlar her sene Meksika Körfezi'nden yola çıkıyor. Atlas Okyanusu'nu, Akdeniz'i, Ege Denizi'ni geçip, Marmara'ya geliyor, Küçükçekmece Gölü'nden, Sazlıdere denilen bir mevkide besleniyor, aynı yolu takip ederek tekrar Meksika Körfezi'ne dönüyorlar. Fakat, garip bir şekilde burayı 1980 sonrasında sanayiye ve konuta açtık. Şimdi konutların kanalizasyonu da göle akıyor. Ve bu balıklar artık gelmiyor. Böyle bir endemik gölü kaybettik.
>> Çok üzücü bir durum.
Yahya Kemal'in milletvekilliği dönemindeki Meclis notlarında var. İstanbul'da o zaman 900 bin kişi yaşıyor yeşil alan oranı yüzde 25.4. Yani her dört metrekareden biri yeşil alan. Sayın Başbakanımız İstanbul'a belediye başkanı olduğunda (1994'te) bir araştırma yaptırıyor. Yeşil alan oranı yüzde 1'e düşmüş. Artık ağaç dikecek yer bile yok. Parklarımız yok İstanbul'da. Çocuklarımızı bıraktığımız zaman koşacağı, oynayacağı bir alan yok. Deprem, sel gibi bir felaket anında insanlar, toplanacağı güvenli bir yer arayacak. Dışarıya çıkın bakın, kaldırım, asfalt ve binalar. Bir gün bu toprak kendisini hapsetmemizin hesabını şaha kalkarak bizden soracaktır. Şehrin yerleşimi çok garip, alanının yüzde 50'si orman. Ama orman kuzeyde, şehir güneyde. Bu şehri yeniden dizayn etmemiz lazım.
>> Kesinlikle doğru... Peki, sizin projeleriniz nelerdir?
İstanbul'da öğrencilere istatistik dersi verirken bir araştırma yaptırdım. Anadolu'dan Avrupa yakasına geçenlere Boğaz Köprüsü'nde tek soru sorduk. "Neden karşıya geçiyorsunuz?" Yüzde 25'i resmi dairelerde işi olduğunu söyledi. Yani ya hastaneye gidenler ya da devlet dairelerinde meseleleri olanlar. Yüzde 20'si kamu çalışanı...
17 milyonluk şehir, hâlâ 900 bin kişilik dönemdeki gibi yönetilmeye zorlanıyor. Valilik, Emniyet Müdürlüğü, İl Özel İdaresi, İl Sağlık Müdürlüğü, İl Milli Eğitim Müdürlüğü, Büyükşehir Belediyesi, İSKİ, Sanayi İl Müdürlükleri'nin hepsi Suriçi'nde ve orası da tarihî yarımada. Aksaray'a gidiyorsunuz, 5 büyük hastane (özeller hariç) bir araya toplanmış. İstanbul'un her yakasından insanlar oraya gitmeye çalışıyor. İstanbul artık 3 tane valiyi, 3 tane büyükşehir belediye başkanını hakediyor. Hukuki düzenleme yapılsın, ormandan Cerrahpaşa'ya, Çapa'ya yer verelim. Hastaneler havası, doğası tertemiz yerlere taşınsın, tarihî yarımada kurtulsun.
Genel seçimlerde de dar bölge sistemi uygulamasına geçilmeli. Her bölgeden 25-30 milletvekili çıkıyor. Kimse milletvekilini tanımıyor. Dar bölge, küçük bölge demek; yardım da, hizmet de götürebiliyorsun. Bu sistemin olması gerekiyor. Dar bölge sistemi, şehir yönetimleri için çok önem taşıyor.
ARTIK BİLİM ADAMLARIMIZ VAR
>> Bu arada teşkilatınız, bilimsel bir çevresel faaliyet için akademik açıdan yeterli mi?..
1940'ta, İstanbul dünyanın en güzel şehri seçiliyor. Bilahare, bu dünya güzeli şehri 'dizayn etmesi' için Henry Prost adlı bir mimarı davet ediyorlar. Prost'un ilk yaptığı şey Altın Boynuz denilen Sadâbad bölgesini sanayiye açmak oluyor. Yenikapı, Topkapı arasını yerleşime açıp, tarihî eserlerin çoğunu yıktırıyor. Yenikapı çevresini dericilere veriyor. Bu yanlışlıkların bedelini İstanbul çok ağır ödüyor. Şimdi artık Türkiye'nin kendi ilim adamları var. İstanbul'un ihtiyaçlarını ve eksiklerini iyi biliyorlar.
ÇEVRE KANUNU ZEHİRLİ VARİLLERDEN ÇIKTI
>> Peki mevzuat açısından bir sıkıntınız var mı? Bizim görev yaptığımız dönemde bir problemi teşhis etmek ve çözümünü üretmek her zaman sonuç alacağınız anlamına gelmezdi. Çünkü birçok şeye mevzuat hazretleri izin vermezdi.
Evet, haklısınız. Çevre Kanunu için 2006 yılına kadar 5 defa teşebbüs edilmiş ama çıkartılamamıştı. Sanayiciler, cezalar artmasın diye engel oluyordu. 2006 yılında Tuzla'da bir ilaç firmasına ait 1000 tane zehirli varil bulduk. Bu operasyonları gerçekleştirirken birtakım tehditler de aldık. Ama bakanlığımız ve valiliğimiz bize destek verdi. Bu felaketin sorumlularını mahkemeye verdik. Ama 300 lira gibi komik bir ceza ile kurtuldular. Bu olay ders oldu, 5 defadır çıkmayan çevre kanunu bu atıklar sayesinde bir gecede TBMM'den geçti.
>> Bu kanunun çıkması için ben de Meclis Çevre Komisyonu Başkanı olarak çok uğraşmıştım. Ancak belirli kesimler buna sıcak bakmamaktaydı.
Bugün aynı olay yaşansa, elimizde kuvvetli bir silah var. Bu tür suç işleyen firmalara 3 milyon TL ceza yazabiliriz.
Şimdi sanayici korkuyor ve tedbir alma ihtiyacı duyuyor.
Siz çok başarılı bir Çevre İl Müdürüsünüz. Sizi yürekten tebrik ediyorum...
YAYINLAR DA AYRI HİZMET...
İstanbul Çevre İl Müdürlüğü hizmetlerini güçlü bir yayıncılıkla da destekliyor. Hizmetler tanıtılıyor, İstanbul ile ilgili çok önemli bilgiler veriliyor. İstanbul'da düzenlenen mesire yerlerinin fotoğraflarını ve yerini tanıtan Türkçe-İngilizce eser tam bir albüm. Yine, İstanbul'un kaynakları, havası, suyu, tarımı, hayvancılığı, madenciliği hatta, müzeleri, turizmi ile ilgili çok kıymetli bilgiler veren Çevre Durum Raporu, her türlü bilimsel çalışmada faydalanılabilecek çok doyurucu bir kaynak eser. Daha da önemlisi, çevre bilincini çocuklara aşılamak için "Bir Garip Ziyaretçi" adlı şirin bir set hazırlamışlar. Çevre İl Müdürü Birpınar, "Bizler emanetçiyiz, çocukların bu ülkenin toprağına, suyuna sahip çıkması çok önemli" diyor.
Yaralı kartal önce iyileştirildi. Sonra Birpınar tarafından doğaya bırakıldı.
Ayağı kırık olan geyik, veterinerler tarafından sağlığına kavuşturuldu. Doğal hayatı koruyoruz
>> Bahsettiğiniz yüzde 50 ormanlık bölümde durum nasıl? Örneğin, çevre için çok önemli bir denge unsuru olduğunu bildiğimiz yaban hayatı devam ediyor mu?
Ne gezer... Vura vura bitirmişler. Biz canlandırmaya çalışıyoruz. Mesela, Sülün diye bir hayvanın nesli tükenmiş. Biz de Polonezköy'de 200 hektarlık bir alanı çiftlik haline getirdik. Oraya kuluçkahaneler kurduk. Sülünlerin anaçlarını burada çoğaltıp, Şile'ye, Belgrad ormanlarına bıraktık. Bu sayı sadece geçen yıl için 50 bindir. Bu sülünler, tilkileri, kartalları, şahinleri de getiriyor. Yaban hayatı canlanmaya başlıyor. Önümüzdeki süreçte 100 binlerce Sülün olacak. Bu güzel proje hayata geçti. Kışın kar yağdığı zaman yaban hayvanları aç kalıyor. Biz bunlara yem veriyoruz. Veya av korumaya gidiyoruz. Avcılar mesela hayvan hamileyken tavşan vuruyorlar. Bulduğumuz yaralı hayvanları tedavi ediyoruz. Mesela bir baba Kartal getirmişlerdi 2 metrenin üzerinde kanadı vardı. Bunu veterinere tedavi ettirip, doğaya bıraktık. Bir saniye sonra bir sülünümüzü götürdü. Bu tip rehabilitasyon çalışmalarımız var. Bunlar görünen şeyler değil ama yapılması gereken şeyler. Geçenlerde ayağı kırık bir geyik getirdiler. Veterinerler ayağı kesilse de böyle yaşamaz, öldürmemiz lazım dediler. Biz de protez ayak yaptırdık. Hayvan yürümeye başladı ve doğaya saldık. Bunlar sadece Avrupa'da ve Amerika'da yapılmıyor, ülkemizde ve şehrimizde de yapılıyor.
Kopenhag'daki Bella Center'ın bir duvarına, iklim değişimi konusunda uyarı olması gayesiyle, büyük bir mozaik pano yapıldı. Kopenhag'da İklim Zirvesi Tarihin en büyük iklim toplantısı Danimarka'da 192 ülkeden 15 bin kişinin katılımıyla başladı.
> KOPENHAG
Küresel ısınma, iklim değişikliği konusunda yaklaşık 2 hafta sürecek iklim toplantısı, Kopenhag'da başladı. Toplantılar, 18 Aralıkta ABD Başkanı Barack Obama dahil 100'den fazla devlet ve hükümet başkanının katılacağı zirveyle sona erecek. İklim değişimine dikkat çekmek için 9 tonluk buz kütlesinden yapılan kutup ayısı heykeli, Kopenhag'daki iklim zirvesinin yapılacağı konferans merkezinin önüne dikildi. Çevreciler, politikacıların, yerküreyi felaketle sonuçlanabilecek bir iklim değişiminden kurtarmak için sadece 2 haftaları olduğunu vurguluyor. Toplantıda, sera gazlarının atmosfere salınımının azaltılması ve yoksul ülkelere temiz teknoloji için milyarlarca dolarlık yardım yönünde anlaşmaya varılması hedefleniyor. ABD Başkanı Barack Obama, sera gazlarının atmosfere salınımını 2020'de, 2005 seviyesinin yüzde 17'si oranında kesme sözü verdi. Zirvede, karbon gazlarının azaltılmasının yol açacağı maliyetin paylaşımı konusunda zengin ülkelerle yoksul ülkeler arasındaki derin güvensizliğin de üstesinden gelinmesi ümit ediliyor. Toplantıya liderlerin katılacak olması ve belli başlı kirletici ülkelerin (Çin, ABD, Rusya ve Hindistan gibi) sera gazı salınımını azaltma yönünde verdiği sözler, bir anlaşmaya varılması umudunu artırmış bulunuyor. Dünya liderleri, 1997'de mevcut BM iklim anlaşması Kyoto Protokolü imzalandığında toplantıya katılmamıştı.
Mavi Yengeç av kıskacında
Ege ve Akdeniz yörelerinde sıkça görülen 'Mavi Yengeç'in, aşırı avlanma sebebiyle popülasyonunun tehlike altında olduğu bildirildi. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sezginer Tunçer, ekonomik değeri bulunan ve Köyceğiz ile Yumurtalık dalyanlarında sürekli gözlemlenebilen Mavi Yengeç'in, kafes, pinterler ya da trolle avlanıldığını anlattı. Tunçer, özellikle yengeçlerin üreme zamanı olan mayıs ve temmuz aylarında, sürekliliğin korunması için av yasağı getirilmesi gerektiği uyarısında bulundu.
'Alipot' denizi koruyacak
Türkiye'nin denizlerini kirliliğe karşı korumak için faaliyet gösteren Deniztemiz Derneği/TURMEPA tarafından tasarlanan ve internet ortamında oynanan 'Alipot ve Çevre Dedektifleri' adlı oyun, çocukları deniz kirliliği konusunda bilinçlendirecek. Derneğin internet sitesinden ulaşılabilen oyunda, çocuklar bir ahtapot olan 'Alipot'un yardımıyla denizdeki çöpleri topluyor. Oyunda, toplanan her çöp için bir hayvanın hayatı kurtarılıyor. Renkli tasarımıyla çocukların dikkatini çeken oyunda, çocuklar çevre kirliliğinin önlenmesine yönelik sorulara verdikleri doğru cevaplar karşılığında da puan kazanıyor.