Genetiği
Değiştirilmiş
Organizmalar
Tarım Bakanlığı'nın GDO'lu tohumların ithalatına çekidüzen vermek için çıkardığı Yeni Yönetmelik tartışmaları iyice alevlendirdi
***
Tüketicinin kafasını karıştıranlar kime ne fayda sağlar bilinmez ama bu nüfusu doyurmak için tarım sektörü de yeniliklere açık olmalıdır
Sevgili okurlar, bu hafta size Geneği Değiştirilmiş Organizmalar'la (GDO) ilgili haberimizi sunuyorum. Bu yazıyı değerli dostum Ziraat Yüksek Mühendisi Ahmet Gündüz sizin için hazırladı. İlginizi çekeceğini umuyorum...
Merhabalar, bir ziraat mühendisi olarak son günlerde yapılan tartışmalar ve bilgi kirliliği beni çok üzmektedir. Bazı konularda konunun daha iyi anlaşılmasına yardımcı olabilirsem çok memnun olacağım. Bugün basında ve TV'deki tartışmalarda bilinçsizce yapılan yayım ve konuşmalar Türk tarımına telafisi zor zararlar vermektedir. Frankestayn Gıdalar başlığı altında, sebze hallerinde, manavların önünde GDO (Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar) ile ilgili yapılan röportajlar tüketicilerin kafasında çok fazla soru işareti oluşturmakta ve masum üreticiler bu tüketim karşıtı propaganda sonucu önemli zararlara uğramaktadır.
BİLİM BİZİM İÇİN ÇALIŞIYOR
Sanıyorum bu tip bilinçsiz tartışmaların temel nedeni konuşmacıların ürettiğimiz tarımsal ürünlerde yapılan ıslah çalışmalarından haberdar olmamaları ve bunu GDO'lu ürünlerle karıştırmalarıdır.
Bilim adamlarının dünyada yaptıkları olağan üstü Islah çalışmaları sonucu bugün artık daha verimli ve istediğimiz şartlara daha uygun sebze, meyve ve diğer tarımsal ürünleri daha uygun fiyatlarla pazarlardan istediğimiz zamanda elde edebiliyoruz.
Elbette ki eski, kokulu, renkli alıştığımız özellikteki ürünleri bulmakta zorlanıyoruz. Artan nüfus, yanlış şehirleşmeler nedeniyle azalan topraklar ve değişen iklim şartları artık tarımsal üretimi yetersiz hale getirmektedir. Şimdi birim alandan daha fazla ürün elde edebilmek, değişen iklim şartlarına kolayca adapte olabilecek çeşitleri yetiştirmek, üreticilerimiz ve araştırıcılarımızın hedefi olmuştur. Bunu sebze üretiminde sağlayan temel unsur Hybrid tohumlardır.
Doğal yollarla elde edilen Hybrid tohumlar istediğimiz üstün özelliklere sahip ana ve babadan elde edilen melez bitkilerin tohumlarıdır ve yetiştirildiğinde beklediğimiz çeşit özelliklerini gösterir. Örneğin;
>> Nakliyeye dayanıklı ve verimli bir domates istiyorsak bu özelliklere sahip ana-babalar çaprazlanarak daha kalın kabuklu ve verimi yüksek bir çeşit elde edebiliriz.
>> Ayçiçeği üretiminde,
- Çiçek tablası yere doğru dönük (Kuşların saldırısından ve güneş yanığından korunmak amaçlı),
- Gövde uzunluğu çok fazla olmayan (Rüzgârdan kırılmayı önlemek amaçlı),
- Yağ kalitesi yüksek (high oleic ),
- Asalak otlara karşı veya yabancı ot ilaçlarına dayanıklı, ıslah çalışmaları sonucu elde edilen Hybrid tohumlar üreticiler tarafından tercih edilmektedir.
Bunlar GDO uygulanmış tohumlar değildir. Buna benzer örnekleri bugün ülkemizde üretimde kullanılan ve GDO olmayan bir çok Hybrid mısır, kanola tohumu için söylemek de mümkündür. İşte bunu doğal yöntemlerle, arzu edilen özellikler üstünde sabırlı, yıllar süren çalışmalar yapan konu uzmanı ıslahçı bilim insanları gerçekleştirir. Ülkemizde de hem devlet kurumlarımızda hem de özel sektörde yerli çeşitlerimiz üzerinde ıslah çalışması yapıp çeşit özelliğini güçlendiren birçok bilim adamımız mevcuttur.
BİZ DE TOHUM ÜRETELİM
Bugün Hybrid sebze tohumluğu üretiminde, Hollanda, Amerika, Fransa ve İsrailli ıslahçılar bizlerden daha ileri düzeydedirler, üretmiş oldukları çeşitler üreticilerimizin ihtiyaçlarını karşılayacak düzeydedir. Bu nedenle ülkemizde o tohumlar yaygın olarak kullanılmaktadır ve onların hiç biri GDO'lu tohumlar değildir. Tohumların bu ülkelerden gelmesi demek bize ait gen kaynaklarının ortadan kalkması da demek değildir. Gen kaynaklarımızı koruyan Tarım Bakanlığının enstitüleri bulunmaktadır. Çok kısa sürede kendi ıslah çalışmalarımızın tamamlanacağını ve kendi çeşitlerimizle üstün özellikli Hybrid tohum üretimi yapılabileceğini düşünüyorum.
AÇLIKTAN ÖLELİM Mİ?
Bugün televizyonlarda aşırı irileşmiş veya şekli normal olmayan sebzeler bilinçsizce GDO uygulamasına bağlanmakta, aleyhte propaganda yapılmaktadır. Bu gözüken aykırılıklar çeşit özelliği olabilir, çiçeklenme döneminde bir böcek zararı-emgisi nedeniyle oluşabilir, farklı gübreleme veya hava şartları nedeniyle olabilir. Bunu GDO'ya bağlamak yanlıştır. Yapılan ıslah çalışmaları ve Hybrid tohumla üretim sonucu yiyeceklere olan açlık kısmen önlenmiştir. Karşı olmak, bilinçsizce karalamak yerine bu çalışmaların desteklenmesi gerekir diye düşünüyorum.
25 ÜLKE KULLANIYOR
Dünyada birçok ülkede GDO'lu tohumlar mısır, soya fasulyesi, kanola ve pamukta kullanılmakta, kamuoyu tarafından bu üretim bilinmekte ve gizlenmeden ticari olarak hem tohum hem de gıda maddesi olarak satılmaktadır. Avrupa da dâhil olmak üzere 25 farklı ülke GDO'lu ürün yetiştirmektedir. GDO'lu ürünleri üreten çiftçi sayısı 13.3 milyonu ve üretim sahası 125 milyon hektarı bulmuştur. Bilindiği gibi GDO bir organizmaya başka bir organizmadan doğal yoldan aktarılamayan bir özelliğin transferi ile elde edilen ürüne (genetiği değiştirilmiş organizma) denmektedir.
Bu gen transferi çok çeşitli yollarla ve ileri teknoloji kullanımı ile mümkün olmaktadır. Aynı Hybrid tohumlarda, bahsettiğimiz gibi üreticinin ihtiyaçlarını karşılayacak özellikler aşılanmaktadır. Örneğin;
- Böcek saldırılarını önleyici,
- Bazı grup yabancı ot ilaçlarına dayanıklı,
- Kuraklığa veya soğuğa dayanıklı,
- Hayvan beslemesinde üstün besin özellikli.
Veya bütün bu özelliklerin hepsi birden genetik mühendisliği teknikleri kullanılarak bakterilerden, başka bitki veya canlılardan hedef bitkiye aktarılmaktadır.
Genetiği değiştirilmiş elmalar portakala dönüşebilecek mi? BAKANLIĞIN ÇALIŞMALARI İYİ ANLATILAMADIYeni yönetmelik ne getirir, ne götürür?
>> Tarım Bakanlığı'nın GDO ile ilgili yeni yönetmeliği, potansiyel problemleri önleyici tedbirleri kapsamaktadır. Örneğin, Antibiyotiklere direnç gösterici gen taşıyan GDO'lu ürünler limitlerin altında olsa bile ithal edilmeyecektir, yasaklanmıştır.
>> Bir diğer husus da GDO'lu ürünlerde kullanılan genler menşei ülkesinde ruhsatlı olmasına rağmen ülkemizde de 11 bilim adamından oluşan bir kurul tarafından, ülkemiz şartlarında (beslenme alışkanlıkları, kullanma sahaları çevresel faktörler v.s) yeniden değerlendirilecek ve onların vereceği karara göre kabul veya reddedilecektir. Bu yeniden değerlendirme, bugün kullanan insanlara olumsuz etkileri ile ilgili birçok tereddüdü ortadan kaldıracaktır.
>> Başka bir potansiyel problem ise; GDO'lu tohumların ithalatına ve ülkemizde üretimine izin verilmeyerek, bir şekilde bunun önlenmesidir.
>> Tartışmaların başlangıcı olan yeni yönetmelik bence Tarım Bakanlığınca yeterince iyi anlatılamamıştır. Bu yönetmelikle GDO'lu tarımsal üretimlere izin verilmemekte, ancak bugüne kadar sorgusuz sualsiz ithal edilen GDO'lu bitkilerden üretilen gıda maddeleri denetime alınmaktadır.
>> Yönetmeliğin benzeri AB'de çok önce yayınlanmıştır (2003). Elbette bu yönetmeliğin hatasız olduğu söylenemez ancak bazı kısımları değiştirilip kamuoyu tatmin edilmelidir. Bir tüketici olarak bir gıda maddesi alırken üretim kaynağının ne olduğunu bilmeli ve kararımızı ona göre vermeliyiz.
Faydaları Zararları
GDO'larla olan tartışmalarda bugünkü düzey, tamamen karşı olanlarla destekleyenlerin çatışması olarak yansımaktadır. En uygun yaklaşımın beklenen faydalar ve potansiyel risklerin ortaya konulması ve seçimin tüketici tarafından verilmesinin sağlanması olduğunu düşünüyorum. GDO'ların bugün için fayda sağlayan birçok özelliği olduğu gibi henüz daha netleşmemiş ve zararları olabileceğine dair endişelerde bulunmaktadır.
>> Tartışılan faydalar arasında; Bitkisel üretimdeki ve gıda kalitesindeki artış, bitkisel hastalıklara, yabancı ot ilaçlarına ve böceklere, strese dayanıklılık, depolama sürelerindeki artış, canlı hayvan besleme gücü ve süt verimindeki artış sayılabilir.
>> Potansiyel problemler arasında ise hedef olmayan ürünlere gen kaçışı, muhtemel toksin üretimi, yeni virüs veya antibiyotiklere direnç, genetik zenginliğin tehdidi veya çevresel bulaşma sayılabilir. Bu konular üstünde çalışmalar yapılmış ve devam etmektedir.
SİZDEN GELENLER Kaktüs bir oda bitkisi değildir
> Remziye Sevgi
Doğru mu bilmiyorum ama kaktüslerin, diğer bitkilerin aksine gece oksijen yaydıklarını okumuştum. Mantıklı ve sağlıklı olacağı düşüncesiyle, yatak odasında kaktüs bulundurmak doğru olur mu? Sevgi ve saygılarımı iletiyorum,12 yaşındaki kızıma da eski Türk filmlerinin sevgisini aşılıyorum.
CEVAP: Değerli Remziye Hanım, kaktüsler sadece güneş alan ve kış aylarında yağmurdan korunan balkon, teras veya özel yaptırılmış camekanlarda bakılabilirler. Salon ve diğer odalar için uygun bitkiler değildirler. Ayrıca, bir küçük kaktüsün odanın oksijenini arttırdığı düşüncesi de doğru değildir. 12 yaşındaki sevgili kızınız ve tüm sevdiklerinizle size mutlu günler dilerim.
Bu pazarda naylon poşet yasaklandı!
> Gizem Altın Nance (Buğday Derneği İletişim Direktörü) / İSTANBUL
Türkiye'nin ilk ekolojik pazarı olan Şişli %100 Ekolojik Pazar'da kasım ayından itibaren naylon torba yerini tekrar tekrar kullanılabilen bez çantalara ve zorunlu hallerde kese kağıdına bırakıyor. Oluşturulan dikme atölyesinde hazırlanan torbaların hammaddesini ise eski tişörtler oluşturuyor. Neden bez? Çünkü araştırmalar gösteriyor ki, kese kağıdının dünyada bıraktığı ayak izi, en az naylon torba kadar büyük. En iyi çözüm, kullan-at tüketim yerine defalarca kullanılabilen alternatifler bulmak. Şişli %100 Ekolojik Pazar'da başlattığımız girişimin tüm Türkiye'ye yayılabilmesi için vereceğiniz destek için şimdiden teşekkürler.
Eskişehir'de bir eviniz var
> S.Beyazıt Taşçeker / ESKİŞEHİR
Sayın Milletvekilim, ben Eskişehir ilinde Polis Memuru olarak çalışıyorum. Sizi sinemalardan tanıyoruz tabii ki Meclis'ten de. Çevreye olan duyarlılığınıza ayrıca hayranım. Kaktüslere olan ilginizin aynısı bende de mevcut. Eğer yolunuz Eskişehir'e düşerse burada bir evinizin olduğunu unutmayın. Sizde mevcut olan kaktüs tohumlarından veya çeşitlerinden edinmek isterim. Nerede bulabilirim?
CEVAP: Değerli Serhat Bey, mail'inize teşekkür ederim. İlkbahara doğru benimle temasa geçerseniz, size kaktüs gönderirim. Selamlarımı sunarım.
Teşekkür...
Saygıdeğer okuyucularımız, Yeşil Sayfa ekibi olarak
"1. YAŞ GÜNÜ"müzü gerek mektup, e-mail ve gerekse de bizzat telefonla arayarak kutlayan bütün çevre ve doğa dostlarına huzurunuzda sonsuz teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Gelecek haftalarda daha değişik konularla karşınızda olmayı arzu eder üstün katkılarınızın bize her zaman güç katacağını belirtmek hatırlatmak isterim. Saygılarımla...