TRİLYON DOLARLIK PASTA Karbon ticareti ile oluşan pazarın 2006 yılı hacmi 40 milyar, 2007 yılında ise 66 milyar dolara ulaşmış iken, günümüzde bu rakamın trilyon doların üzerine çıkması beklenmektedir! Değerli okurlar, TÜRÇEK Başkanı Sayın Doç. Dr. Barbaros GÖNENÇGİL'in "Küresel İklim Değişikliği" ile ilgili yazısının ikinci ve son bölümünü sizlere sunmak istiyorum. İlginç olduğu kadar bilimsel verilere da dayanan yazı, umarım hepinizin ilgisini çekmiştir. Gelecek hafta bir başka konuyla buluşmak dileğiyle, esen kalın... TEMİZ ŞİRKETLER KAZANACAK Karbon azaltımına yönelik tüm toplantı ve müzakereler devam ederken, dünya son 4-5 yılda yeni bir ticari terimle tanışmaya başlamıştır: Bu kavramın adı Karbon Ticareti'dir. Temelini Kyoto Protokolü'nden alan ancak 2006 yılında yayınlanan Stern Raporu'nda ortaya konan çarpıcı bir tespit ile gündemde hızla yerini alan Karbon ticareti, önümüzdeki dönemin en önemli uluslararası faaliyetlerinden biri olmaya adaydır. Bu ticaret, belirlenen ya da belirlenecek emisyon azaltım hedeflerine ulaşmak için özellikle şirketlere (dolayısıyla ülkelere) pazar oluşturan bir sistem olarak düşünülebilir. Başka bir ifadeyle, sera gazı emisyonunu belirlenen hedeften daha fazla azaltan şirketler, gerçekleştirdikleri bu fazladan "azaltım"ı başka bir şirkete satabilmektedirler. Alıcılar ise doğal olarak kotasını aşanlar olmaktadır. Bu sistemi bir çeşit "borsa" olarak düşünmek yanlış değildir. Ancak bu borsada altın ya da hisse senedi değil "hava" alınıp satılmaktadır. Başka bir ifadeyle, küresel iklim değişikliğini doğal sürecinden saptırarak hızlandıran insanoğlu artık "hava"yı da bir meta haline getirmeyi başarmıştır. Öte yandan, iyimser bir yaklaşımla sera gazı (veya karbon) salımı indirimlerine uymayan ülke ve/veya şirketlere çok ciddî ekonomik yaptırımların gelmesi kaçınılmaz görülmektedir. Bu bakımdan şirketler ürettikleri mal ve/veya hizmetler sırasında atmosfere salınan sera gazlarını azaltmak maksadıyla yenilikçi teknolojilere kaymak zorunda kalacaklardır. İklim değişikliği ile mücadelede bilinçlenme geliştikçe, sera gazı salımlarını indirmek için yatırım yapan şirketlerin mal ve/veya hizmetleri çok daha büyük rağbet görecek, hisse değerleri de paralel olarak artacaktır. Gelinen noktada iklim değişikliğiyle mücadele, ekonominin can damarı hâline gelmiş olup, bütün sektörlerde büyük bir önem kazanmaktadır. TÜRKİYE'NİN 2 YILI KALDI Türkiye'nin bugün için önündeki seçenek, BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamındaki özel şartlara ve Kyoto Protokolü'ne ancak 26 Ağustos 2009 tarihinde dahil olması nedeniyle 2012'ye kadarki süreçte "Gönüllü Karbon Ticareti" olacaktır. Ancak 2012 sonrası süreç için "karbon ticareti" ya da " emisyon ticareti" konularının detaylı takip edilmesi, azaltım taahhütlerinin beklentileri karşılaması, şirketlerin, yerel yönetimlerin ve hükümetlerin bu konuya derinlemesine eğilimleri önem taşıyacaktır. HEPİMİZE GÖREV DÜŞÜYOR Sonuç olarak binlerce, hatta milyonlarca yıldır kendine has doğal bir sistem içersinde varlığını sürdürmüş canlılar ve onların cansız varlıklarla birlikte oluşturduğu ekosistemler son 50-100 yıl içersinde insan kaynaklı bozulmanın ağır baskısı altında kalmıştır. İklimler kadar doğal çevreyi de etkileyen bu olumsuz gelişmeyi durduracak olan da yine insanın kendisidir. Bu konuda bireylere, yerel yönetimlere sivil toplum kuruluşlarına, üniversite ve araştırma kuruluşlarına, hükümetlere ve nihayetinde uluslararası kuruluş ve organizasyonlara görev ve sorumluluklar düşmektedir. IPCC (Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli) gibi BM çatısı altında çalışan organizasyonların çalışmaları kadar, Çölleşme İle Mücadele Sözleşmesi, İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi gibi uluslararası anlaşmaların öngördüğü faaliyetleri gerçekleştirmek, çözüme katkı sağlamak açısından önem taşımaktadır. Ancak bu noktadan daha önemlisi, çevreye zarar veren faaliyetlerin ortadan kaldırılabilmesi için hükümetlerin alacağı kararlar ve atacağı adımlar ile bizzat bireylere düşen görevlerin yerine getirilmesidir. İşte bu bağlamda TÜRÇEK olarak, iklim değişikliğiyle mücadelede 3 ana çalışma yöntemi belirlemiş bulunuyoruz: > EĞİTİM: Toplumun her kademesine, ama daha çok "eğiticileri eğitme" ilkesi içinde iklim değişikliği, etkileri, mücadele yöntemleri, karbon ticareti, sıfır karbon enerji üretimi, karbon ayak izi vb. konularında yoğun bir eğitim faaliyeti içine girilmelidir. > KARBON AZALTIM PROJELERİ: Hizmet ve/veya sanayi kuruluşlarının "karbon ayak izi" hesaplamalarını yaparak, sera gazı salımlarını azaltıcı projeler, katı atık alanlarının "biyoenerji" kaynağı haline getirilmesine ilişkin çalışmalar geliştirilmelidir. ORMANLAŞTIRMA: Ormanların, denizlerden sonra en önemli "karbon kaynağı" olduğu gerçeğinden hareketle ağaçlandırma çalışmalarına hız verilmelidir. Hepinize temiz bir dünya ve sağlıklı bir ömür diliyorum... İKLİMDE ANLAŞMA ZOR GÖRÜNÜYOR Sanayi ürünlerindeki karbondioksit salımından kaynaklanan iklim ısınmasına çare bulmak için Meksika'nın Cancun kentinde düzenlenen BM 16. İklim Konferansı devam ederken, organizasyona her zamanki gibi çevre gruplarının ilginç protestoları damgasını vurdu. Konferansların başarılı olması için, başta ABD olmak üzere gelişmiş ülkelerin, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere finansman desteği sağlamaları gerekiyor. Anlaşma zemininin ise ancak 2011'de Güney Afrika'da yapılacak 17. Taraflar Konferansında oluşması bekleniyor. BU ARI HORMONU BiTiRECEK Olumsuz iklim şartlarının çiçeklenme döneminde yol açtığı verim düşüklüğüne karşı alternatif olarak gösterilen Bombus Arıları, hem maliyeti düşürüyor hem de hormonsuz ürün imkânı sağlıyor Ahmet Topal / ANKARA Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın hormona alternatif olarak sunduğu Bombus arıları, üreticinin bir numaralı tercihi oldu. Bombus arıları özellikle sert çekirdekli meyveler olan kiraz, vişne, armut, elma, kayısı, badem, üzümsü meyveler, fındık, ayçiçeği, kavun ve karpuzun verimini artırdığı için üretici tarafından tercih ediliyor. Ayrıca uzmanlar, normal bal arılarının 10 santigrat derecenin altında kapalı, bulutlu ve yağmurlu havalarda bal üretimi yapamadığını, Bombus arılarının ise ısı farkı gözetmeden yağmurlu havalarda bile çalışarak tozlanmayı sağladığını ve bal üretimine devam ettiğini belirtiyor. Miniklerin ağaç sevgisi TEMA Vakfı Kocaeli Karamürsel gönüllüleri, Karamürsel Belediyesi ve Karamürsel Engelsiz Yaşam Derneği iş birliğiyle Dereköy'e 1000 adet çam fidanı dikildi. Erozyonla Mücadele ve Dünya Engeliler haftası çerçevesinde gerçekleştirilen etkinliğe minikler büyük ilgi gösterdi. LEYLEKLER sıcaklardan dolayı göç etmedi Mevsim normallerinin üzerinde seyreden sıcak havalar, hayvanların da göç alışkanlıklarını değiştirdi. Doğu Anadolu'nun sert soğuklarıyla ünlü kenti Ardahan'da sıcak havalardan dolayı leyleklerin henüz göç etmediği bildirildi. Yine, ülkemizin sıcak kesimlerinde üreyen flamingoların Kars'ın Kuyucuk Gölü Yaban Hayatı Geliştirme Sahası Ramsar Alanı'nda görülmesi, iklim değişikliğinin etkisini açıkça göstermektedir... YEŞİL PLATFORM Bizim de Claude Monet'imiz olmalı... SSevgili Ediz Bey, gazetenizin Yeşil Sayfa'sında yer alan 09 Kasım 2010 tarihli değerli Ağaçlandırma Genel Müdürüm (emekli) Sayın İsmail ÖZKAHRAMAN'ın kaleme aldığı "Claude Monet" hakkındaki yazıyı zevkle okudum. Öncelikle böyle güzel "Çevre" konularına yer verdiğiniz için sizi kalpten kutluyorum. İzniniz olursa, "Claude Monet" isimli yazı hakkındaki kendi kişisel görüşlerimi sizin ile paylaşmak isterim. "Aydın olmak, sanatçı olmak; çok büyük, zor, sabırlı ve sorumluluğu olan bir iştir. Her ülkenin ileri gitmesinde aydın ve sanatçıların çok büyük rolü olduğu şüphesizdir. Aydın olmanın sorumluluğu da çok büyüktür. Aydın insan, daima topluma örnek olmalı, yeni fikirler üreterek toplumun ufkunu açmalıdır. Sanatçı ve aydınlar bilgi birikimleri ile toplumun önünden giderek peşinden de toplumu sürükleyen insanlardır. Bir nevi, karanlıkta el feneri ile topluma yön gösterirler. Toplum da bazen radikal düşünceli sanatçı ve aydınlara büyük bir hoşgörü olgunluğu göstermelidir. Çünkü yıllar geçtikçe toplum da aydınların seviyesine çıkabilmektedir. Baştan şiddetle karşı çıktığı konulara yıllar geçip de, şartlar olgunlaştığında aydınların yıllar önce söylediği şeylere geldiği çok görülmüştür. AKŞEMSEDDİN VE CAN YÜCEL Bazı örnekler verecek olursak; > Dünyaca ünlü padişahımız Fatih Sultan Mehmed Han'ın gelişiminde hocası Akşemseddin olmasa idi acaba İstanbul'un Fethi bu kadar kolay olabilir miydi? > Dünyaca ünlü turistik beldemiz olan Bodrum'un tanıtımında nam-ı diğer "Halikarnas Balıkçısı", Cevat Şakir Kabaağaçlı (1890-1973) olmasa idi, Bodrum bu kadar hızlı gelişebilir ve ünlenebilir miydi? > Yine yakın zaman önce kaybettiğimiz ünlü şairimiz Can Yücel (1926-1999) olmasa idi, Datça'nın adını kaç kişi duyardı? > Sonuç olarak; aydınlarımızın, sanatçılarımızın ve sporcularımızın bu ülkemizin tanıtımında gelişmesinde çok büyük katkıları vardır ve bana göre de daha fazla da olmalıdır. > Bizim ülkemizde de daha nice "Claude Monet" gibi sanatçılarımız olsa, şu İstanbul'un Cihangir semtinden çıkıp da Anadolu ve Trakya'nın bağrında küçük ve güzel yerleşim yerlerinin isimlerini kendi isimleri ile özdeşleştirerek daha da çok kültür-sanat-bilim vb faaliyetler ile duyursa; Ülkemizin başta ekonomik olmak üzere, kültür, sanat, bilim ve turizm hayatına daha fazla bir canlılık da getirmez mi? Saygılarımla... Dr. Nejat ÇELİK / Eskişehir CEVAP: Değerli Nejat Bey, Sayın İsmail ÖZKAHRAMAN benim çok saygı duyduğum, geniş bir kültüre sahip, insan ilişkilerinde son derece zarif bir insandır. O günkü yazımız, bir büyük ressamın hayatından kesitleri içermekteydi. Yazıyı derleyen Sevgili İsmail kardeşime içten teşekkürlerimi sunuyor ve bu çalışmanın birçok sanatçımıza ilham kaynağı oluşturmasını diliyorum. BANA YAZIN! Çevre ve tabiatla ilgili her türlü sorunuzu bana iletebilirsiniz. "Güzel bir dünya" için bu sayfaya siz de katkıda bulunun. E-mail ve mektuplarınızı bekliyorum... 29 Ekim Cad. No: 23 Yenibosna İST. e-mail: ediz.hun@tg.com.tr