Sevgili okurlar, 20. yüzyılın başlarında, Alman Meteorolog ve Yerbilimci Alfred Wegener 1912 yılında "Kıtaların Kayması Kuramı"nı ortaya attığı zaman, hiç kimse bu görüşün zaman içinde doğrulanıp, önem kazanacağına inanmamıştı. Başlangıçta Afrika'nın batısı ile Güney Amerika'nın ve Kuzey Amerika'nın doğu sahilleriyle Kuzey Batı Afrika'nın Atlantik kıyılarının birbirlerinden ayrılmış olduklarını gösterecek kadar benzerlik taşımalarından kaynaklanan bu kuram, bilimsel platformlarda büyük yankı uyandırmıştı. Dünyamızın şekillenmesi; kıtaların, okyanus çukurlarının, adaların, dağların oluşması, yanardağ faaliyetleri ve depremlerin yeryüzünü sarsması, deniz seviyesinden yüksek tepelerde deniz hayvanı fosillerine rastlanması gibi çok değişik tabiat olayları kıta hareketlerinden kaynaklanmaktadır.
Bu teoriye göre Amerika ile Avrupa ve Afrika bir zamanlar büyük bir blok halinde bulunurken, zaman içinde bu tek kıta dağılmış ve üç parçaya bölünmüştür. Bunun sonucunda bugün de bu üç kıta birbirinden uzaklaşmaktadır. Kurama göre Amerika bir bazalt okyanus plakası üzerinde hareket ederek Avrupa'dan uzaklaşmaktadır. Bu teori, olağanüstü bir kütle ağırlığı oluşturan okyanusların dip bölümlerdeki yer kabuğuna olan basıncının, karaların yaptığı baskıdan çok daha fazla olduğu hipotezine dayanmaktadır. Amerika kıtasının iki tarafı da okyanuslarla kaplı bulunduğundan âdeta buz tabakaları gibi öteki kıtalardan daha fazla hareket edebilmektedir. Atlantik Okyanusunda bu hareketler sonucunda bir orta sırt gelişmiştir. Bu yükseklik su altındaki 4000 metre derinlikten yüzeye doğru 3000 metre yükselmektedir. Bu su altı dağlarında çok sık depremler olmakta ve yer kabuğunun kırılmasıyla Atlantik tabanı birbirinden ayrılmaktadır. Diğer okyanusların altındaki dağ silsileleri üzerinde yapılan çalışmalar, gezegenin deniz altı kabuğunun 6 büyük cesamette tabakaya ayrılmış olduğunu göstermektedir. Bunlar; Avrasya, Amerika, Afrika, Hindistan, Avustralya ve Antarktika'dır. Bu plakalar, değişik doğrultularda yılda 1-1.5 cm hızla ilerlemektedir. Bu hız az gibi gözükse de, jeolojik zaman ölçeğine göre çok önemli sayılmaktadır.
Jeolojik devirlere göz attığımızda,ortalama 320 milyon yıl önce Karbon Devrinde gezegenimizin Kuzey Yarımküresinde, bugünkü Kuzey Amerika, Avrupa ve Asya'yı oluşturan, fakat bunlardan daha küçük üç kıta birlikte bulunuyordu. "Laurasya" adlı bu kıtanın altında, Güney Yarımkürede ise diğer karaları kapsayan "Gondwanaland" adlı kıta vardı. 250 milyon yıl önce Perm Zamanı sonunda bu iki büyük kıta birbirine kenetlenip tek bir kıta "PANGEA"ya dönüşmüştür. Pangea'nın batısında Pantalassa Okyanusu, doğusunda ise Tethys Denizi bulunmaktaydı. Varlığının büyük bir kısmı boyunca tek kıta Pangea'nın iklimi çok sıcaktı. Okyanuslarda çeşitli organizmalar ve mercanlar o kadar büyük miktarlarda bulunuyorlardı ki, onların kalıntıları bugün kullanılan petrol rezervlerini oluşturmuştur. Kıtanın kıyıları çok sık ormanların yetiştiği bataklıklarla kaplı idi. Bu bitkisel kitleler ise, bugünkü kömür yataklarının ham maddesidir. Yeryüzündeki sıcak ve nemli iklimin etkisiyle bitkilerin gelişmesi fotosentez olayının artmasına sebep olmuş, yükselen oksijen miktarı canlı yaşamın büyük bir çeşitliliğe sahip olmasına imkan sağlamıştır. Tebeşir Devrinde, 135 milyon yıl önce kıtalar tekrar birbirinden ayrılmaya başladı. Bu parçalanma 100 milyon yıl önceye kadar devam etti.Kuzey Atlantik'te Kuzey Amerika ve Avrasya, güneyde ise Güney Amerika, Afrika, Hindistan, Antarktika ve Avustralya bulunuyordu. Burada en ilgi çekici olay Afrika, Avustralya ve Antarktika'dan kopan Hindistan'ın Asya'ya doğru sürüklenmesidir. Bu kara parçası takriben 50 milyon yıl önce Asya'yı sıkıştırarak Himalaya dağ silsilesini oluşturmuştur. Akdeniz Bölgesinde de önemli değişiklikler aynı düzeyde gelişmiştir. Son 130 milyon yıl boyunca Afrika birkaç defa Avrupa kıtasını zorlamış, birbirini izleyen bu çarpışmalar sonucu Alp sıra dağlarından, ülkemizdeki Toros silsilesini takip ederek, İran'a kadar uzanan dağ dizisi meydana gelmiştir.
Pangea'nın parçalanması fiziksel dünyayı olduğu kadar, canlıların dünyasını da önemli şekilde etkilemiştir. Karalar tek bir kıta iken, bir ucundan diğerine ulaşabilen hayvanlar da bir bütün oluşturmuşlar, birbirini takip eden nesiller gelişme ve çeşitleşmeyi sınırlı bırakmıştır. Kıtaların ayrılması sonucunda ise, farklı iklim bölgeleri meydana gelmiş, yeni ekolojik barınaklar doğmuş ve birbiriyle irtibatı kesilen kıtalarda o kıtaya özgü hayvanlar, âdeta Nuh'un Gemisi gibi büyük bir tür zenginliğine ulaşmıştır. Örnek vermek gerekirse; Kanguru grubu gibi "Keseli Memeliler" Avustralya'da, Zırhlı Tatular Brezilya ve Arjantin'deki Pampalarda (stepler), Atın dedesi ve Bizonlar Kuzey Amerika'da, Zebra ve Antiloplar Afrika'da gelişmişlerdir.
İnsanoğlu ise dünyaya tezahür eden en son ve en mükemmel canlıdır. Birkaç yüz bin yıllık mazisinde edindiği deneyim ve bilgilerle, gelişen beyin gücüyle bugünkü muasır medeniyet seviyesine ulaşmış bulunmakla birlikte, artan nüfus, besin ihtiyacı, ekonomik refah ve enerji gereksinimi sonucunda doğa ile olan ilişkilerinde çevrenin tahribine sebep olan olumsuzluklar kaçınılmaz boyutlara varmıştır. Ancak sağduyulu yaklaşımlar, ortak hayat, paylaşım düşüncesi, sevgi ve dostluk bağları umuyorum ki, kısa zaman içinde doğa ile barışık bir yaşamı beraberinde getirecektir. Hepinize sevgi dolu günler diliyorum.
250 milyon yıl önce dünyadaki kara parçaları birleşip Pangea'ya (tek kıta) dönüşmüştü.
ÇEVRE NOBELİ'Nİ HAK ETTİ İsveç'te Alternatif Nobel Ödülü olarak verilen "Doğru Yaşam Onur Ödülü"ne Hayrettin Karaca layık görüldü
Yıllardır ülkemizde erozyonla mücadele eden ve çevre konusunda kamuoyu oluşturmayı başaran TEMA Vakfı'nın kurucusu ve Onursal Başkanı Hayrettin Karaca, dünyanın en büyük çevre ödüllerinden birini almanın haklı gururunu yaşıyor. İsveç'te "Right Livehood-Doğru Yaşam Vakfı" tarafından her yıl Nobel Ödülleri'ne alternatif olarak verilen "Doğru Yaşam Onur Ödülü"ne bu yıl 'Toprak Dede' layık görüldü. Vakıf, Karaca'nın ödüle layık görülme nedenini, "Başarılı girişimciliğini etkin çevrecilikle kaynaştırarak, doğal yaşamın korunmasını ve doğru yönetimini hayat boyunca bitmez tükenmez bir enerjiyle desteklemesi" olarak ifade etti. Yalova'daki Karaca Arboretum'da ödül heyecanını paylaşan Karaca ise, ''Bu ödülü almaktan çok mutlu oldum. Her ödül kişiye bir sorumluluk verir. Anadolu kültüründe 'Olanın olmayana borcu var' deriz. Tüketerek değil, paylaşarak mutlu olacağız dünyada" dedi. Ödüller, 7 Aralık 2012'de İsveç Meclisinde düzenlenecek törenle verilecek.
YENİ YASA Hayvanseverler UYUTMAYI protesto etti
5199 sayılı kanunda yapılacak değişiklikler arasında "uyutma" kelimesinin geçmesi ve sokak hayvanlarının toplanarak Doğal Yaşam Parkları adı verilen bölgelere götürülmesinin söz konusu olması üzerine harekete geçen binlerce kişi, Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde evcil hayvanlar eşliğinde eylemler yaptılar. İstanbul'da Galatasaray Meydanında toplanan grup Taksim'e kadar yürüdü. Protestocular, "Ölüm Yasasına Hayır", "Yaşam Hakkı Engellenemez", "Öldürme!" gibi pankartlar taşıdı. Hayvan Hakları Aktivistleri Derneği Başkanı Asude Ustaoğlu, kanunda yapılacak değişikliğin sahipli sahipsiz tüm hayvanları ölüm eşiğine getireceğine dikkat çekti. Bu yürüyüşlerle eş zamanlı olarak ayrıca İzmir, Antalya, Bursa, Bodrum, Çanakkale, Eskişehir, Tekirdağ, Samsun, Giresun, Mersin, Aydın ve Denizli'de de eylemler yapıldı.
BRAVO BAŞKANLARA... Belediyeler bayat ekmeği hayvanlar için toplayacak
Giresun ve Balıkesir belediyelerinden örnek proje. Balıkesir Belediye Başkanı İsmail Ok, 100 noktaya bırakılan ''Bayat Ekmek Toplama Kumbarası'' ile kentlerinde yılda 4 milyon lira tasarruf sağlanacağını söyledi. Giresun Belediyesi'nce de bir süre önce ''Ekmek Nimettir Çöpe Atılmaz'' projesi başlatıldı. Giresun Belediye Başkanı Kerim Aksu, "Kutularda biriken ekmekleri hayvan barınağına ya da köylerde hayvan yetiştiricilerine veriyoruz'' dedi.
İSİMLERİ BİR BİR AÇIKLANACAK Bakanlığın gıda denetmenleri marketlerde GDO avına çıktı
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, GDO'lu ürünlerin markette yer aldığı iddiasına ilişkin, denetim faaliyetlerinin bire bir haberde geçen ürünler için de resmî gıda kontrol görevlilerince yapılacağını bildirdi. Bakanlıktan yapılan açıklamada, "Haberlere konu olan gıdalardan, GDO tespiti için numuneler alınıp laboratuvarlarda analiz süreci devam ediyor. Sonuçlar kamuoyu ile paylaşılacaktır. Böylece 'GDO markette çıktı' haberiyle kamuoyunun yanıltılmasına meydan verilmeyecektir" denildi.