CENNET VATAN Kendilerine özgü ekolojik şartları olan bölgemiz, tür ve çeşitlilik açısından çok özel tabiat alanlarına sahiptir. Bunlardan Nehir Ağızları ve Deltalar deniz ve tarım ürünleri için hayati önem taşırlar SANTRALLERİN?ETKİSİ Atıklar ve HES'ler nehir ağızlarına zarar veriyor. Karadeniz'e akan Dinyeper, Dinyester, Wolga ve Don ırmaklarına Sovyet döneminde kurulan enerji santralleri, hamsi popülasyonunda azalmaya sebep oldu evgili okurlar, iki hafta boyunca size, bu cennet topraklarda çıktığınız seyahatlerde veya gezilerinizde yolumuza devam ederken pek fazla dikkati çekmeyen, ama aslında çok önemli ve özel bazı ekosistemlerden söz etmek istiyorum. NEHİR AĞIZLARI Bu bölgeler nehirlerin denizlere döküldüğü ve gel-git gibi Ay'ın çekim gücünün etkisindeki sistemlerdir. Haliç olarak da tanımlanan bu alanlar özellikle kıyısal kısmın dar olduğu ve nehirlerin çeşitli kanallar açarak denize aktığı tatlı su ve deniz suyunun karışımından oluşan özel ortamları içerir. Nehir ağızları ekolojik şartları çok değişken olan bölgeleri oluşturur. Gerek besin girdisi açısından, gerekse de sıcaklık, tuzluluk ve oksijen gibi fiziksel ve kimyasal koşullar bakımından gün içinde büyük değişimler gösterebilir. Örneğin; denizlerin "Gel" zamanında tuzlu suları nehrin iç kısımlarına ilerlerken, "Git" zamanında tekrar denize geriler veya aşırı yağışlarla kabaran nehir suları sahillerde çok geniş bir bölgeyi etkisi altına alarak, tuzluluğun azalmasına sebep olur. Nehir ağızları tür çeşitliliği açısından az, birey (biyokütle)yönünden zengin tabiat alanlarıdır. Bu nedenle bu tip ekosistemler biyolojik bakımdan yüksek bir üretime sahip bulunmaktadır. Bu zenginliğin başlıca nedeni tatlı su ile deniz suyu dinamiği ile ilgili olup, daha hafif olduğu için yüzeyden akan nehir suyu, deniz suyunu kıyıdan açığa sürükler. Bu enerji dipten yüzeye doğru bir akıntı oluşturur. Bu hareket de dipteki besleyici mineralleri ve diğer besleyici tuzları yüzeye çıkarır. Bunun sonucu olarak bitkisel ve hayvansal üretim artar. Günümüzde balık üretiminin önemli bir bölümü nehir ağızlarına yakın bölgelerden sağlanmaktadır. Kefal, Levrek ve Çipura gibi birçok değerli balık türü ve karides beslenmek amacıyla bu alanlara girmektedir. Nehir ağzı ekosistemleri insanların olumsuz etkilerinden en çok zarar gören ilk bölgeler arasındadır. Çeşitli aktiviteler sonucu oluşan atık maddeler (evsel, endüstriyel ve tarım atıkları, çeşitli kimyasallar) bu bölgelere doğrudan veya dolaylı olarak bırakılmaktadır. Ayrıca, akarsu rejimlerine yapılan Tünel Tipi Barajlar da sahil kesimine ulaşabilen tatlı suyu çok kısıtladığı için besin girdisi yok olmaktadır. Bu da ekonomik değeri yüksek olan balık türlerinin kütlesel azalmalarına yol açmaktadır. Size yakın geçmişten bir örnek vermek isterim: Eski Sovyet döneminde, Karadeniz'e akan Dinyeper, Dinyester, Wolga ve Don ırmaklarına kurulan enerji santralleri, denize ulaşan su debisinde zayıflamaya yol açmış ve besin girdisinin yetersizliği özellikle hamsi gibi Karadeniz'in en çok tüketilen balık popülasyonunda bariz azalmalara neden olmuştur. DELTALARIMIZ Akarsuyla taşınan sedimentlerin nehir ağızlarına yığılması sonucunda sediment miktarına, eğime ve kıyı akıntılarına bağlı olarak farklı büyüklük ve şekillerde Deltalar ortaya çıkmaktadır. Çoğunlukla üçgene benzeyen bu düzlüklere Delta Ovası denir. Nehir deltaları tarımsal faaliyetler için en verimli besin maddeleri ile dolu toprakların biriktiği yerlerdir. Her yıl ekim alanları, ormanlar ve havzalardan taşınan çeşitli elementler ile zenginleşen bu alanlar, üretim açısında en verimli yöreleri oluşturur. Delta toplamımız Avrupa'daki birçok ülkenin toplam toprağından daha fazladır. Bu deltalarda modern teknolojiyle yapılacak tarım, mevcut ülke nüfusunun birkaç mislini rahatlıkla besleyebilecek potansiyele sahiptir. Değerli okurlar, önümüzdeki yazımda size Sulak Alanlar ve Lagünleri tanıtacağım. Gelecek haftaya kadar sevgiyle kalın. ATIKLAR EKOSİSTEMLERİ YOK EDİYOR Irmakların denize döküldüğü yerler olan nehir ağızlarındaki ekosistemler, insanların olumsuz etkilerinden en çok zarar gören ilk bölgeler arasındadır. Maalesef atık maddeler (evsel, endüstriyel ve tarım atıkları, çeşitli kimyasallar) bu alanlara bırakılmaktadır. 63 bin Rus Mersini Karadeniz ile buluşacak Ekonomik değeri yüksek havyarı ile tanınan, Karadeniz kıyılarında yerli balık türü iken yok olma tehlikesi ile yüz yüze gelen Mersin balıklarının sayısı Karadeniz'de artırılacak. Amasya'daki DSİ'ye ait Yedikır Su Ürünleri Üretim ve Araştırma İstasyonu'nda yetiştirilen 63 bin Mersin balığı yavrusu Kızılırmak, Yeşilırmak ve Sakarya Nehri'ne bırakılacak. En büyük tatlı su balığı olan Mersin balıklarının Karadeniz'de yeniden hayat bulması için sürdürülen proje kapsamında Rusya'dan getirilen yumurtalardan yüzde 95 oranında başarı sağlandı. Tesiste Rus mersini ve sivri burun olmak üzere iki cins Mersin balığı üretiliyor. Bir delta ovasının oluşabilmesi için; > Akıntıların çok yavaş olması > Akarsu yükünün yoğun olması (kil, kum, çakıl gibi ufalanmış parçacıklar ve organik maddelerce zengin çamurlu tortular) > Gel-Git hareketinin olmaması > Kıyının sığ olması gerekir. Dünyanın en büyük nehir deltaları > Ganj Nehri deltası (Bengladeş-Hindistan) 80.000 kilometrekare > Mississippi Nehri deltası (ABD) 37.000 kilometrekare > Orinoko deltası (Venezuela) 30.000 kilometrekare > Nil Nehri deltası (Mısır) 24.000 kilometrekare Avrupa'nın en büyükleri > Wolga deltası 27.250 kilometrekare > Tuna deltası 5.000 kilometrekare Türkiye'nin önemli delta ovaları > Çukurova Deltası: Seyhan ve Ceyhan nehirlerinin oluşturduğu en büyük delta ovamızdır. > Kızılırmak Deltası: Meydana getirdiği Bafra Ovası çok verimlidir. Deltada kıyı gölleri bulunur, en önemlisi Balık Gölü'dür. > Yeşilırmak Deltası ve Çarşamba Ovası > Büyük Menderes Ova ve Deltası > Meriç ve Göksu Deltası Turgut Özal'ın adına tabiat parkı yapıyor > Nihat Abacı MALATYA İHA Malatya'da yapılması kararlaştırılan Turgut Özal Tabiat Parkı inşasına bu yıl başlanacak. Konuyla ilgili bilgi veren İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Sami Er, "Orduzu Pınarbaşı mevkiinde başlattığımız rekreasyon projesi, Çevre ve Orman Bakanlığı'nın yatırım programına dahil edildi" dedi. Bölgenin Malatya için prestij mekanlardan biri haline dönüştürüleceğini belirten Er, parkın özelliklerini şöyle anlattı: "Proje kapsamında yeşil doku korunduğu gibi ilave kültür bitkileri ve hayvan barınakları ile 400 dekarlık alan çok önemli bir merkez haline getirilecek. Sahada bulunan binalar yenilenecek, gezinti, sosyal aktivite mekan düzenlemeleri yapılacaktır." 'Denizatı'nın sırrı çözüldü Belçikalı araştırmacılar, denizatının şeklinin sırrını çözdüklerini açıkladılar. Denizatının atalarının gövdesinin düz olduğu biliniyor. Araştırmacılar uzun süredir, denizatının vücudunun neden soru işaretine benzer bir şekle dönüştüğünü merak ediyorlardı. Araştırmacılara göre, ata benzeyen kafası ve kıvrılan vücudu, denizatının yiyecek avlayabilmesini sağlıyor. Denizatları, küçük deniz canlılarını yiyerek besleniyor. Ancak atalarının aksine, avlarına doğru yüzmek yerine, onları sessizce bekliyorlar. Kanca şeklindeki kuyrukları sayesinde, denizatlarının yosunlara tutunup beklemeleri mümkün oluyor. Kıvrımlı omurgaları sayesinde ise, üstlerinden yüzen avlarına ulaşabiliyorlar. Küresel ısınma yaban hayvanlarına yaradı! Küresel ısınmanın etkilerinden dolayı kış aylarının ılık geçmesi sonucu yaban hayvanlarının bir yılda birçok kez yavruladığı, popülasyonun arttığı bildirildi. Anadolu Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ali Yavuz Kılıç, sıcaklığın üremede önemli etken olduğunu belirterek, "Yavru en iyi sıcak ortamda yetişebilir. Örneğin kuşlar yumurtadan tüysüz çıkar. Havanın soğuk olduğu dönemde kuş yavruları soğuktan ölebilir. Küresel ısınmanın etkisiyle de sıcaklıklar yükseliyor. Bu olay da ister istemez üremeye etki ediyor" şeklinde konuştu. BİTKİ ÇOĞALDI Eskişehir İl Çevre ve Orman Müdürü Mehmet Karakaya da, "Havaların ılıman geçmesi bitki örtüsünün de zengin olmasına neden oldu. Bu da doğal olarak yaban hayvanlarına olumlu etki yaptı" dedi. Fidanlıklarda umut yeşeriyor Daha yeşil bir Türkiye için yola çıkan Çevre ve Orman Bakanlığı, 2008 yılında başlattığı 5 yıllık "Ağaçlandırma Seferberliği"ni başarıyla sürdürüyor. Türkiye'de ilk fidanlığın kurulduğu 1925'ten 2007 yılı sonuna kadar 11.8 milyar fidan üretilirken, son iki yılda 1.385 milyar fidan dikildi. Bakanlığa ait fidanlıklarda Kızılçam, Karaçam, Sarıçam, Sedir, Doğu Ladini, Fıstıkçamı, Ardıç, Kara Servi, Kayın, Meşe, Dışbudak, Ceviz, Badem, Mahlep, Yalancı Akasya başta olmak üzere bir çok türde, yılda 360 milyon adet çıplak köklü fidan üretimi yapılıyor.