Onlar hâlâ aramızda

A -
A +

Sevgili okurlar, dünyanın oluşumundan itibaren geçen uzun süreçte çeşitli canlı türleri yaşamlarını sürdürmüşler ve sonra değişen tabiat olayları ile kitlesel yok oluşlarla yeryüzünden silinmişlerdir. Sıcak dönemlerde süratle artan türlerin daha sonraları gelişen iklimsel değişiklerle soğuk devirlere uyum sağlayamayarak nesillerinin tükendiğini görüyoruz. Ancak bu arada gerek rastlantılar, gerekse de bilimsel teknolojinin gelişmesi sonucunda, bilhassa 20. Yüzyılın ortalarında, çok az sayıda kalmış bazı bitki ve hayvan türlerinin yaşam sahaları kontrol altına alınarak üreyip çoğalmaları sağlanmıştır. Bu canlıların birçoğu milyonlarca yıl önce yaşamış atalarının birebir bugün yaşayan temsilcileridir. Bunlar ilkel türlerden balıklara, sürüngenlere hatta kuşlara kadar uzanan bir devasa yelpazenin temsilcileridir. Ancak memeli hayvan gruplarının nesilleri çok öncelere gidemiyor. Dinozorların 65 milyon yıl önce yok olması döneminde çok küçük boyutta olan bazı memeliler zamanla irileşerek otoburlar ve etoburlar olarak dinozorların yerini almışlardır. Otoburlardan dev Mamut Filleri, çift tırnaklı Atlar ve çift boynuzlu, uzun tüylü Gergedanlar, boynuz genişliği 3.5 metreye ulaşan Geyikler, etoburlardan kesici dişleri çenesinden yirmi santim dışarıya uzanan Leoparlar (Eusmilus) ve daha birçoklarının fosilleri günümüze ulaşmıştır. Bugünkü memeli grupları ise birkaç milyon yıllık maziye sahiptir. Şimdi size çok eskilerden itibaren yaşamın içinde olan bazı ilginç canlılardan örnekleri tanıtmak istiyorum: > Devoniyen Devrinin sonlarına doğru (ortalama 350 milyon yıl önce) o güne kadar sularda yaşamakta olan omurgalı hayvanlar, karaya geçişe başladılar. Bu geçişte en önemli zincirin halkası, 400 milyon yıl önce denizlerde yaşayan ve 70 milyon yıl önce soyunun tükendiği düşünülen Koelakant (Latimeria chalumnae) balığıdır. İlk yaşayan Latimerya Balığı, Güney Afrika ile Madagaskar Adası arasındaki derin sularda balıkçılar tarafından 1938 yılında yakalandı. Daha sonraları yakalanan birçok balık ve birkaç yıl önce çekilen film, bu cinsin 200 ila 700 metre derinlikte, sıcaklığı on dereceyi geçmeyen soğuk sularda yaşadığını gözler önüne serdi. Bilimsel araştırmalar bu balıkların omurgalı hayvanların en eskilerinden biri sayıldığı ve henüz kara hayvanlarının mevcut olmadığı devirde yaşamış, dinozorlardan 200 milyon yıl daha eski olduklarını ortaya çıkardı. Geçen milyonlarca yüzyıl içinde harici şartların çok değişikliğe uğramış olmasına karşın, bugün yaşayan Latimeryalarla, onların fosil olmuş olan ecdadı arasında hiçbir fark bulunmamaktadır. Çok derin ve karanlık sulardaki mağaralarda ağır metabolizmaları ile yavaş hareket ederek yaşayan bu canlılar 80 kiloya kadar ulaşabilmekte ve boyları 2 metreyi bulabilmektedir. Ortalama 45 kg ağırlığındaki bir balığın beyni sadece 3 gramdır, yani vücut ağırlığının 15.000'de biri kadardır. Bütün omurgalılar içinde cüssesine göre bu kadar küçük beyinli başka bir hayvan bulunmadığı halde, bu küçük beyin, Latimeryanın zaman süresine karşı olan yarışta, bütün diğer omurgalıları geçip geride bırakmasına mani olmamıştır. Mavi ve kahverengi renklere sahip Latimerya, Afrika sahillerinden itibaren Hint okyanusunda küçük koloniler halinde bulunmaktadır. Karaya çıkan ilk omurgalı hayvanlar arasında bir geçiş türü olan bu balığın etli ve loblu yüzgeçleri sonraki kara hayvanlarının ayaklarına dönüşmüştür. Yüzgeç hareketleri, karadaki dört ayaklıların yürürken ön ve arka ayaklarının hareketi gibidir. Bu hayvanların en önemli özelliği, timsahlarla birlikte günümüze kadar değişmeyen birkaç canlıdan biri olmasıdır. > Bir diğer ilginç canlı Tuatara'dır (Sphenodon punctatus). Boyu 70 santime ulaşan bu sürüngenin gri derisi üzerinde sarı benekler bulunur. Gece aktif olan Tuataranın iki iri gözü ve başının tepesinde deri altında üçüncü bir göz kalıntısı vardır. Yeni Zelanda'nın sadece birkaç uzak adasında yaşayan bu canlı çok sıkı koruma altında bulunmaktadır. Ataları Jura Devrinde bundan 200 milyon yıl önce yaşamıştır. Aynı şekilde bildiğimiz kara kaplumbağaları ve bir Güney Amerika ülkesi olan Ekvator Cumhuriyetine ait Pasifik Okyanusundaki Galapagos adalarında yaşayan dev cüsseli kaplumbağalar da 200 milyon yıllık geçmişe sahiptir. > Atnalı Yengeci (Limulus polyphemus), 425 milyon yıl öncesinden (Silüryen Dönemi) fosil olarak tespit edilmiştir. Kuzey Amerika'nın doğu sahillerinde yaşamaktadır. Bir deniz kabuklusu olmasına rağmen, örümcekler ailesine bağlı bir türdür. Aşırı sıcak ve çok tuzlu ortamlarda dahi yaşayabilirler. Diğer ilginç bir özelliği ise kanının mavi renkte olmasıdır. Bunun sebebi, insan kanındaki oksijeni bağlayıcı demirli pigment Hemoglobin yerine, bakırlı bir pigment olan Hemocyanin bulunmasıdır. Ayrıca kanındaki öz sayesinde kanserli hücrelerin teşhis edilmesi ve tedavi yöntemlerinin geliştirilmesinde önemli rol oynamaktadır. > Nautilus Midyesi (Nautilus pompilius), midye kabuğu toplayan koleksiyonerlerin gözdesi bu midye de Geç Trias döneminden günümüze ulaşan Yumuşakçalar grubunun bir üyesidir. > Kivi Kuşu (Apteryx mantelli) 140 milyon yıl önceden, Tebeşir Döneminden günümüze gelen bu kuş uçamamakta sadece yürüyebilmektedir. Bu sebeple yüzyıllar boyunca kolayca avlanılmış, yaşadıkları bölgelere sokulan evcil hayvanlar son yüzyılda bu kuşları tükenme noktasına getirmişti. Yeni Zelanda'daki adalarda kalan birkaç düzine kuş, büyük çabalarla yeniden üretilerek doğal düşmanları bulunmayan adalara salınmışlardır. > Okapi (Okapia johnstoni), 23 milyon yıl önceden Miyosen Döneminden günümüze gelen bir büyük memeli hayvan türüdür. Bugün Afrika'da sadece Demokratik Kongo Cumhuriyeti sınırları içinde yaşamaktadır. Zebra'ların daha sonra Okapiden türediği kabul edilmektedir. Nesli tükenme tehlikesi altındadır. Değerli okurlar, size bitki sınıflarından da bir iki örnek vermek istiyorum: > Ginkgo Biloba Ağacı, Permiyen Devrinden, 270 milyon yıl önceden beri dünyadaki yaşamını sürdürmektedir. Çok özel yelpaze şeklinde yapraklara sahiptir. Günümüzde tıp alanında zihin açıcı olarak ve damar sertliğine karşı başarıyla kullanılmaktadır. > Çin Su Ladini (Metasequoia glyptostroboides), günümüzden 250 milyon yıl önce, Trias Dönemi ağaçlarından. Geçen yüzyılda, 1941 yılında bir tesadüf eseri Çin'in Seşuan bölgesinde insan ayağının değmediği bir mekanda 5000 ağaçlık bir mescere (koloni) bulundu. > Yalancı Sago Palmiyesi (Cycas revoluta), Permiyen Döneminden itibaren 300 milyon yıldır yaşamını sürdürüyor. Akdeniz ve Ege Bölgemizde kıymetli bir süs bitkisi olarak bahçeleri süslüyor. Sevgili okurlar, bu hafta sizlere değişik bir konuyu sunmaya çalıştım. Umarım ilginizi çekmiştir. Sonbahara ve dolayısıyla nemli ve serin havalara adım adım yaklaşırken güneşten kabil olduğu kadar yararlanmaya bakmanızı diliyorum. Hepinize sevgilerimi sunuyorum. Onlar hâlâ aramızdaOnlar hâlâ aramızdaYILLARA DİRENEN CANLI?TÜRLERİ... Ataları yüzlerce milyon yıl önce yaşayan bu canlılar dünyanın değişik bölgelerinde hâlâ hayatlarını sürdürüyor. Yapılan bilimsel araştırmalar ve bulunan fosiller ile kalıntılar bu gerçeği bütün çıplaklığıyla ortaya koyuyor. Eğer insanoğlu bu nadide canlıların nesillerini koruyabilirse daha nice yıllar boyunca yaşayabilecekler. Onlar hâlâ aramızda100 MİLYON YILLIK Vampir dinozor fosili bulundu Güney Afrika'da bulunan yarı kirpi yarı kuş özellikleri taşıyan, "vampir dinozor" türüne ait fosiller bilim dünyasında şaşkınlığa yol açtı. Bundan 100 milyon yıl önce yaşadıkları tespit edilen bu yeni türün kedi büyüklüğünde olduğu tespit edildi. Hayli uzun köpek dişleri nedeniyle 'Vampir Dinozor' olarak da bahsedilen türün, sanıldığının aksine etobur değil otobur olduğu belirtiliyor. "Pegomastax Africanus" (Kalın çeneli Afrikalı) adı verilen bu dinozorların, Heterodontosaurus'un bir alt türü olduğu tahmin ediliyor. Onlar hâlâ aramızdaKIYI KİRLİLİĞİ ARAŞTIRMA MERKEZİ KURULMALI Marmara'da arsenik alarmı Marmara'da yaşayan deniz canlılarında yapılan araştırmada ''arsenik'' oranları normal değerlerden yüksek çıktı Namık Kemal Üniversitesi Öğretim Üyesi Toksikolog Yrd. Doç. Dr. Ayşe Handan Dökmeci, Marmara'da deniz canlılarında yaptıkları araştırmalarda, ''Arsenik'' oranlarının normal değerlerinden yüksek çıktığını belirtti. İstanbul Üniversitesi ile birlikte ''Tekirdağ kıyı sularından toplanan karideslerin ağır metal seviyelerinin belirlenmesi ve insan sağlığına olan toksik etkileri'' konulu projede hazırladıklarını belirten Dökmeci, şunları kaydetti: ''Midye ve karideslerin yenilebilir etinde kurşun, krom, nikel gibi değerleri bir yıl boyunca mevsimsel olarak izledik. Ülkemizde karides ve midyede arsenik için kabul edilebilir değer kilogramda 1 miligram iken alınan karides örneklerinde kilogramda 2.3, midyede ise 2.79 miligram değerini gördük. Bu değerler uzun dönemde insan sağlığını tehdit edebilecek düzeyde. İnsan bünyesine su, gıda ya da hava yolu ile alındığında birikerek kanser ve nörolojik bozukluklar gibi birçok hastalığa neden oluyorlar.'' Dökmeci, Tekirdağ kıyısında kimyasalların denize etkilerini kontrol altına almak için, ''Kıyı Kirliliği Araştırma Merkezi'' kurulması gerektiğini sözlerine ekledi. Onlar hâlâ aramızdaKAÇMAYINCA CEZADAN KURTULDU Karacayı kurtarmak için seferber oldular Kocaeli'de yola aniden çıkan karacaya çarparak ağır yaralayan İsmail Akkuzu adlı sürücü, yetkililere haber vererek karacanın kurtulmasını sağladı. Olay yerine gelen Kocaeli Orman ve Su İşleri Müdürlüğü'ne bağlı ekipler, karacaya ilk müdahaleyi yaptıktan sonra tedavi etmek üzere Darıca Hayvanat Bahçesi'ne götürdü. İl Orman ve Su İşleri Şube Müdürü Alğan: ''Normalde 406 liralık cezai işlem uygulamamız lazımdı. Ancak vatandaşımız kaçmayarak örnek bir davranış sergiledi, bu nedenle ceza kesmeyeceğiz'' dedi. Yazışma adresi: 29 Ekim Cad­. No: 23 Ye­ni­bos­na İS­T. e-ma­il: ediz.hun@tg.com.tr

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.