Canlıları, uzaydan ve güneşten gelen zararlı ışın dalgalarının etkilerinden koruyan ozon tabakasındaki yüzde 1'lik bir azalma, ultraviole ışınlarında yüzde 2 oranında artmaya sebep oluyor ve cilt kanserine davetiye çıkarıyor!
Değerli okurlar; bu hafta size dünyamızı çevreleyen ozon tabakasından söz etmek istiyorum. Ozon, atmosferde bulunan çeşitli gazlardan bir tanesi. Üç oksijen atomuna sahip (O3). Eğer nefes aldığımız hava içinde bulunursa kirleticilerden sayılmakta. Ama ozon tabakası atmosferde, Stratosfer dediğimiz bölümde yer alıyor, aşağı yukarı 15 ile 40'ıncı kilometreler arasında bulunuyor. Ozonun görevi çok önemli, çünkü bütün canlıları, uzaydan gelen zararlı kozmik ışınlardan ve güneşten bize ulaşan mor ötesi (UV=ultraviole) ışın dalgalarının olumsuz ve kanser yapıcı etkilerinden koruyor. UVA ve UVB olarak sınıflandırılan mor ötesi ışınlar yüksek enerjiye sahip, kısa dalga boylu elektromanyetik dalgalar. Bu ışınlar canlıların hücrelerindeki organik moleküllerin kimyasal zincirlerini kırabiliyor. İşte, ozon tabakası bu ışınların bir kısmını tutarak, yeryüzünde hayat için gerekli korumayı sağlıyor.
SPREYLER DELİYOR
Bilim adamlarına göre yaşamın oluşması, gelişmesi ve devamı için ozon tabakasının mevcudiyeti büyük önem arz ediyor. Yapılan hesaplar; ozon tabakasında %1'lik bir azalma, dünyaya ulaşan UVB ışınlarında %2 oranında artmaya sebep olmakta. Bu da, deri kanserine yakalanma oranında %4'lük bir artışı beraberinde getirmekte. Ozon tabakasını tehlikeye sokan etkenler arasında CFC diye anılan (kloroflorokarbon) bileşikleri ön planda geliyor. Saç ve deodorant gibi sprey tenekelerinde, buzdolaplarında ve plastik köpük yapımında kullanılan CFC'ler, atmosfer katmanlarında yavaşça yükselerek, güneş ışınlarının etkisiyle parçalanıp klor atomlarına ayrılıyor. Tek bir klor atomu, zincirleme reaksiyonla binlerce ozon molekülünü tahrip ediyor.
1980'li yılların ortasında Güney Kutbu üzerinde ozon tabakasında %50'ye varan bir azalma tespit edildi. Her ne kadar 1978'de CFC'lerin başlıca üreticisi olan ABD, spreylerde CFC'yi yasakladıysa da, birkaç yıl sonra tespit edilen ozon deliğine mani olunamamıştı. 1985'de Viyana'da, 1986'da da Montreal'de 24 ülkenin imzaladığı bir anlaşma ile 2000 yılına kadar dünya CFC üretiminin yarı yarıya azaltılması kararlaştırıldı.
TEDBİRLER LAFTA KALDI
Ancak problem henüz çözülmüş değil, çünkü klor ve fluor atomlarının Stratosfer'de ozon tabakasına ulaşması yıllar alıyor. Bu arada, CFC'lerin bir yandan da limonluk gazı görevi yaparak küresel ısınmaya sebep olduklarını belirtmek gerekir.
Evet sevgili okurlar, doğanın olağanüstü döngüsü, yaşamın ve üretimin başlıca kaynağını teşkil etmektedir. Gelin hep birlikte onu koruyalım... Haftaya sizlerle tekrar buluşabilmek ümidiyle, saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
DÜNYAYI BEKLEYEN TEHLİKE
Dünya Doğal Hayatı Koruma Vakfı'nın (WWF) çevre kirliliğine dikkati çekmek için hazırladığı ilginç afişler tehlikenin boyutunu bütün çıplaklığıyla ortaya koyuyor. Dünyanın değişik ülkelerinde hazırlanan animasyon ürünü bu dehşet görüntüler, aslında her gün yanı başımızda yaşanıyor. Umursamazlığın, bilinçsizliğin ve "bana ne" anlayışının hüküm sürdüğü dünyamızın geleceği büyük tehdit altında!
'Yedi renkli göl' yedd-i eminde
Bazı gün ve saatlerde değişik renklere büründüğü için halk arasında "yedi renkli göl" olarak da bilinen Isparta'daki Eğirdir Gölü, temizlenip koruma altına alınıyor. Siemens Ev Aletleri'nin, WWF-Türkiye ile hazırladığı "Yedi Renkli Göle Yedi Renkli Hayat" isimli projeyle, Eğirdir Gölü yeniden hayata dönecek. Gölde kirliliğin azaltılması, sürdürülebilir balıkçılığın sağlanması, eko-turizmin geliştirilmesi, doğa dostu tarımın yaygınlaştırılması, çözümde yerel ortaklık oluşturulması, suyu kullananlar ve yönetenler için eğitimler verilmesi ve akılcı doğal kaynak kullanımının sağlanması gibi amaçları bulunan proje ile gölün korunması için önemli bir adım atılacak. Eğirdir Gölü, Türkiye'nin en büyük ikinci içme suyu rezervine sahip.
SİZDEN GELENLER Ergene Havzası ölüyor!
Bugün size değerli iki okurumuzun katkılarını sunmak istiyorum. Birinci okurumuz Sayın Erdinç Topçu, Trakya'nın önemli Ergene Havzasının içinde bulunduğu problemleri açık bir dil ve bütün acı gerçeğiyle bize yazmış. Dilerseniz bir göz atalım...
Sayın hocam, Türkiye Gazetenizdeki köşeniz çok güzel olmuş... Trakya'nın can damarı binlerce dönüm araziye su taşıyan Ergene Nehri bitmiş durumda. 15 yıl önce balıkların yaşadığı nehirde şimdi hiç bir canlı yaşamıyor, yaşayamıyor. Son 3-4 yıldır sazlar, kamışlar bile kurudu. Ergene Havzası, 3 metre toprak kalınlığı ile dünyanın toprak örtüsü en kalın ve en verimli arazilerinden biri. Bir dünya mirası, ancak gelin görün ki akan zehir her şehri mahvediyor. Hatta mahvetti bile. Çerkezköy ve Çorlu civarında bulunan yaklaşık 1000 sanayi kuruluşu bütün atığını buraya akıtıyor. Ergene Nehri havzası Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) en önemli 10 çevre felaketi listesinde.
Sayın Topçu, mailinize teşekkür ediyorum. Yazınızda değindiğiniz Ergene Havzasının bugünkü durumu hakikaten içler acısı. Meclis'te Çevre Komisyonu Başkanı olarak ben, o zamanki Çevre Bakanı Sayın Fevzi Aytekin'le birlikte havzanın rehabilitasyonu ile ilgili çalışmalar yapmakta iken, seçimler sebebiyle projeleri tamamlama imkanı bulamadık. Ancak,Trakya'nın bir zamanlar en verimli bölgesi olan Ergene Havzasının bir an evvel ele alınıp, yeniden doğaya kazandırılması gerekiyor. Bu konuda Hükümet yetkililerinin hassasiyetini bekliyoruz. Çevre problemlerine sebebiyet veren davranışlara karşı, artık hepimiz insanlık adına ortak tavrımızı belirlemeliyiz. Başarılı olacağımıza yürekten inanıyorum. Unutmayalım ki, günümüzde ekonomik büyümenin çevre maliyeti, üretimden elde edilen kazançtan çok daha yüksektir. Konuyla ilgili gösterdiğiniz hassasiyete teşekkür ediyor, başarı dileklerimle saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
Tabiat düşmanı metaller
İkinci olarak, Sayın Dr. Sinan Gencer'in, hayatımızda büyük problemler oluşturan "ağır metaller"in canlı organizmalara yaptığı zararları anlatan yazısını aktarıyorum. Sayfa nizamı açısından kısaltılmış oldu, sizden özür diliyorum. Her iki okurumuza da içten teşekkürlerimi sunuyorum.
Çevre kirliliği geçici veya sürekli bir biçimde canlılara zarar veren gaz, sıvı ve katı maddeler ile radyasyonun; cisim, sistem ve çevrede meydana getirdiği olumsuz değişimlerdir. Çevre kirliğine sebep olan ve gittikçe daha büyük boyutlarda tehlike oluşturan etmenlerin başında ağır metaller gelmektedir. Hızlı şehirleşme, endüstrileşme, gübreleme ve pestisit kullanımı, toprak ve su kaynaklarında toksik metal kirliliği ile sonuçlanmaktadır. Önemli bir kirletici grubu oluşturdukları bilinen ağır metallerin; toksik ve kanserojen etkileri olduğu gibi, canlı organizmalarda birikmesi de söz konusudur. Ağır metaller biyolojik döngü içinde en önemli zararlarını bitkilerde meydana getirmektedir. Genelde ağır metallerin çevre açısından oluşturduğu problemler; insan, hayvan ve bitki sağlığı ile su ekosistemleri üzerindeki etkileri açısından önemli olmaktadır. Kadmiyum: Plastik endüstrisinde yaygın olarak kullanılan kadmiyum elementi bunun dışında boya sanayisinde, motor yağlarında ve taşıt lastiklerinde bulunur. Civa (Hg): Civa metalinin keşfi tam olarak bilinmemektedir. Bilinen en önemli minerali Zencefre (HgS)'dir. Civa çok uçucu bir element olduğundan oda sıcaklığında kolayca buharlaşır. Zehirli bir element olduğu için sıcaklık arttıkça buharlaşma hızı artacağı için tehlike boyutu da artar.
Sayın Gencer'in çok değerli bilgilerine biz de naçizane bazı ilaveler yapabiliriz... Ağır metaller grubunda (İnorganik Metaller) belirtmiş olduğunuz Kadmium ve Cıva'nın yanında Kurşunun da (Pb) önemini kabul etmemiz gerekiyor. Bilhassa sucul ortamlarda bu üçlü organizmalarda büyük hasara yol açıyor. Sözünü ettiğiniz MİNİMATA Katastrofu bilindiği üzere 1950'li yıllarda Japonya'nın aynı adlı bir körfezinde vuku bulmuş çok önemli bir çevre kirliliğidir. Bir fabrikadan çıkan metilizosyanat (metilli cıva) içeren atık denize karışmış, önce balıklar zehirlenmiş, daha sonraları bu balıkları yiyen kuş ve kediler ölmüş ve nihayet balıkları tüketen yöre sakinlerinde önce kısmi felç ve sonunda da büyük can kayıplarına yol açmıştır.
DİRENÇ
Tahsin Şentürk / İSTANBUL
Yakımdan, yıkımdan başını alamayan orman
Kayaya tutunan ağaç
Bize rağmen...
Çölün avucundaki boncuk göl,
Yeşeren ot, açan çiçek, uçan kuş,
Bize rağmen...
Birbirinin takvimini ihlal eden
İpin ucunu kaçıran mevsimler
Bize rağmen...
Erozyon kanserinin pençesindeki toprak
A/4'ten farksız yeşil alan
Tısırdayan çeşme
Azınlığa düşen oksijen
Bize rağmen...
Biz... Bize rağmen...
KISA KISA İTÜ'DEN YEŞİL YARIŞMA
İTÜ İşletme Mühendisliği Kulübü, 11-14 Mart 2009 tarihleri arasında bu yıl 10.'sunu düzenleyeceği "Yönetim Bilimleri Kongresi" kapsamında bütün lisans ve yüksek lisans öğrencilerinin katılabileceği bir proje yarışması yapacak. "Yeşillenen Değişim, Yenileşim" sloganıyla yapılan yarışmaya yeşil inovasyon (çevre dostu yenileşim) konulu projeler kabul edilecek. Ayrıntılı bilgiye www.ybk.org.tr sitesinden ulaşılabilir.
ÇEVRE FİLMLERİ FESTİVALİ BAŞLIYOR
"Sürdürülebilir Yaşam Kolektifi" tarafından bu yıl birincisi düzenlenen "Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali", yarın İstanbul İtalyan Kültür Merkezi'nde başlıyor. 3 gün sürecek etkinlikte her gün 10:00-22:00 arasında çevre konulu yerli ve yabancı toplam 25 belgesel ve animasyon film orijinal dillerinde Türkçe altyazı ile izlenebilecek. Festivale giriş ücretsiz olacak.
ZONGULDAK ARITMA TESİSİNE KAVUŞTU
Zonguldak'ta 20 yıldır katı atık sahası olarak kullanılan ve sahil kenarında bulunduğu için evsel ve tıbbi atıkların denize karıştığı alanın kaldırılmasına yönelik çalışmalarda son aşamaya gelindi. Çöpler, günde 120 ton atık dökülen ve denizde kirliliğe yol açan "vahşi depolama'' alanı yerine, bertaraf etme tesisine atılmaya başlandı. Kozlu beldesinde yapılan tesisten bölgedeki 32 belediye çoğunun atıkları nakledilmeye başlandı. Türkiye İstatistik Kurumu'nun 2006 rakamlarına göre Türkiye'de 3 bin 225 belediye bulunduğunu ve bunların sadece 184'ünde atıksu arıtma tesisi bulunduğunu biliyor musunuz?
TEŞEKKÜR...
Sevgili okurlar, öncelikle,Yeşil Sayfa'mızın hayata geçirildiği ilk günden itibaren, bugüne dek geçen süreçte sayfamıza gösterdiğiniz ilgi ve desteğe, gönderdiğiniz mektup ve maillere gönülden şükranlarımı ifade etmek isterim. Bizleri ayrıca mutlu eden diğer bir husus da, kalkınmış birçok ülkede mevcut bulunan "çevre koruma" konusundaki toplumsal şuurun artık eşsiz doğal zenginliklere sahip ülkemizde de her geçen gün gelişiyor olmasıdır. Müsaade ederseniz; bu tarzda bilimsel bir sayfanın fikir babalığını yapmış olan ve her hafta büyük bir titizlik içinde sayfanın hazırlanmasında emeği geçen mesai arkadaşlarıma huzurlarınızda pek çok teşekkür ederim.
BANA YAZIN!
Her türlü sorunuzu bana sorabilirsiniz. "Güzel bir
dünya" için bu sayfaya siz de katkıda bulunun. Haydi e-mail ve mektuplarınızı bekliyorum...
Yazışma Adresi:
29 Ekim Caddesi No: 23
34197 Yenibosna/İSTANBUL
e-mail: ediz.hun@tg.com.tr