Tabiat bizim için çalışıyor

A -
A +

MÜTHİŞ AHENK Hayatın önemli yapı taşları olan, yer kabuğu, su ve atmosferde bulunan biyokimyasal maddeler bütün canlıların ahenk içinde yaşamlarını sürdürebilmeleri için var güçleriyle çalışıyorlar MİLYONLARCA YILLIK GÖMÜLÜ MİRAS: PETROL Deniz ve okyanuslardaki mikroorganizmaların çok uzun zaman havasız ortamdagömülü kalmalarından da petrol oluşur. Sevgili okurlar, doğada bulunan maddelerin büyük bir bölümü canlılar ve içinde yaşadıkları ortam arasında hareket halindedir. Çeşitli canlılar kendileri için gerekli maddeleri ortamlarından alırlar ve bunları kullandıktan sonra değişik şekillerde yine yaşam alanlarına bırakırlar. Bu alışverişte bir takım biyolojik ve kimyasal olayların etkisi olduğundan, bu madde hareketine "Biyokimyasal Döngü" adı verilir. Madde döngüsüne bağlı bütün elementler yerkabuğu (litosfer), su ortamları (hidrosfer) ve hava kütleleri (atmosfer) arasında her an hareket halindedir. YERDE VE HAVADA DOLAŞAN GAZLAR Bu döngülerin iki temel tipi bulunur. Bunlar gaz hâlindeki besin maddesi döngüleri ve sediment özelliğindeki besin maddeleri döngüleridir. Gaz şeklindeki dolaşımın kaynağı Atmosfer'dir. Bugün sizinle paylaşacağım Karbon ve Oksijen Döngüleri bu gruba dahildir. İkinci gruptaki sediment özelliğindeki maddelerin kaynağını ise Litosfer oluşturur. Bu grubun önemli elementleri Fosfor, Kükürt, Kalsiyum, Magnezyum, Sodyum ve Potasyum'dur. Bunları kısaca size, gaz hâlindeki bir diğer döngü olan Azot'la birlikte gelecek hafta aktaracağım. Karbon Döngüsü Canlıların yapısında bulunan Karbon çok önemli bir elementtir. Bu döngüye "Yaşam Döngüsü" de denebilir. Bütün canlılar temelde üç kimyasaldan oluşur: Karbon, Oksijen ve Hidrojen. Karbonsuz yaşam olmaz. Karbon doğada, atmosferdeki Karbondioksit (CO2) gazı olarak, sularda karbondioksit ve bikarbonatlar hâlinde, yerkürede kömür, doğalgaz, petrol ve kireçtaşı olarak ve canlıların vücutlarında çeşitli organik maddeler halinde bulunur. Atmosferdeki karbondioksit, yeşil bitkilerin fotosentez aktivitesiyle tespit edilerek organik maddeye dönüştürülür. Ancak, üretilen bütün organik maddeler solunum ve ayrışma sonucu karbondioksite dönüşmeyebilir. BİTKİLER SAYESİNDE NEFES ALIYORUZ Bitkisel organik maddelerin uzun jeolojik zaman boyunca (milyonlarca yıl) ayrışmadan toprak altında kalmalarından kömür ve linyit, deniz ve okyanuslardaki mikroorganizmaların çok uzun zaman havasız ortamda gömülü kalmalarından da petrol oluşur. Atmosferdeki karbondioksit fotosentez sonucu oksijen ve organik besin maddesine dönüşür. Solunum olayında ise bunun tersi gelişir, organik maddeler oksijen eşliğinde parçalanır. Bu nedenle doğadaki karbon döngüsü ile oksijen döngüsü iç içe girmiş durumdadır. Atmosferdeki karbondioksit miktarı gece ve gündüz arasında değişiklik gösterir. Bu gaz gece süresince artar, buna karşın bitkilerin fotosentez aktivitelerini sürdürdükleri gündüz süresince azalır. Ayrıca bitkisel formların aktif olduğu ilkbahar ve yaz dönemlerinde karbondioksit minimum düzeyde, sonbahar ve kış aylarında ise maksimal düzeyde bulunur. Normalde bir milyon hava molekülünde 300 Karbon Gazı parçacığı olması gerekirken, bugün bu oran 385 parçacığa yükselmiş bulunmaktadır. Günümüzde birçok ülkede enerji elde etmek için yakılan fosil yakıtlar (odun, linyit ve kömür), orman yangınları atmosferdeki karbondioksit dengesini olumsuz etkilemiş ve artmasına sebep olmuştur. Bu nedenle, iklimsel değişiklikler, sel felaketleri, kuraklık ve küresel ısı artışı gibi beklenmedik tabiat olaylarıyla karşı karşıya kalınmaktadır. OKSİJEN Döngüsü Oksijen ( O2) canlıların yaşamı için kaçınılmaz ve hayati önemi olan bir gazdır. Solunum için gerekli olup, ayrıca organik maddelerin oksidasyonunda, çeşitli maddelerin yanmasında yoğun ölçüde tüketilir. Atmosferde %21 oranında, su kütlelerinde ise çözünmüş olarak ortalama 5 miligram/litre civarında bulunur. Her iki ortamda da oksijen kaynağını fotosentez sürecinde çıkan serbest oksijen oluşturur. Bitkilerin fotosentez aktivitelerinden ortaya çıkan oksijen tüm canlıların solunumunda, organik maddelerin ayrışması esnasında, orman yangınları ve volkanik aktivitelerde tüketilir. TEMİZ VE YAŞANABİLİR BİR DÜNYA Değerli Okurlar, gelecek hafta gaz hâlindeki Azot (N2) ve sediment özelliğindeki besin maddelerinden Fosfor, Kükürt, Kalsiyum gibi elementleri size aktaracağım. Görüldüğü gibi Hayat'ın bu önemli yapı taşları, bütün canlıların ahenk içinde yaşamlarını sürdürebilmeleri için var güçleriyle çalışıyorlar... Her şey temiz ve yaşanabilir bir dünya için! Haftaya görüşmek üzere size mutlu ve sağlıklı günler diliyorum. ADANA BİTKİ?MÜZESİNİN çehresi değişiyor Türkiye'de, alanında az sayıdaki örneği bulunan, bitki çeşitliliği ve temiz havasıyla doğa tutkunlarının ilgisini çeken Adana'daki Süleyman Demirel Arboretumu, yapay gölet, köprüler, botanik bahçesi, aydınlatma, sulama sistemi, sera, araç ve yaya yolları ile zenginleştirilecek. Adana Orman Bölge Müdürü Mustafa Kara, nesli yok olma tehlikesi altında bulunan endemik ve egzotik bitkilerin burada koruma altına alındığını söyledi. Şehir merkezine 10 kilometre uzaklıkta bulunan 1170 hektar alana sahip müzede 623 bitki türü yer alıyor. MOGAN GÖLÜ'NDE SULAR YÜKSELDİ Ankara'nın Gölbaşı ilçesindeki Mogan Gölü'nde su seviyesinin yükselmesi sonucu göl kıyısındaki Atatürk Sahil Parkı'nda bulunan banklar ve oturma alanları sular altında kaldı. Son günlerdeki yağışların da etkisiyle göldeki su seviyesi hızla arttı. Bunun üzerine harekete geçen DSİ ekipleri, Eymir Gölü ile Mogan'ın bağlantısını sağlayan tahliye kanallarını açarak, su seviyesini düşürmeye çalıştı. Ancak buna rağmen su seviyesi hızla yükselirken, Atatürk Sahil Parkı'ndaki çok sayıdaki bank ve oturma grubu sular altında kaldı. Hafta sonu tatilinde parka gelen vatandaşlar, gördükleri manzara karşısında şaşkınlık yaşarken, kimileri de hatıra fotoğrafı çektirdi. Park alanında bulunan Mogan Çay Bahçesi'nde de sular kum torbalarıyla engellenmeye çalışıldı. Süs bitkileri ve bakımı AFRİKA MENEKŞESİ Soğuk kış günlerinde evimizdeki sıcak dost Sevgili okurlar, bugünden itibaren size her hafta sevdiğiniz ve evlerimizi süsleyen çiçekli, çiçeksiz değişik salon bitkilerinden örnekler sunmaya çalışacağım. SÜS BİTKİLERİ serimize Afrika Menekşesi ile başlıyorum... Latince ismi Saintpaulia ionantha olan Afrika Menekşesi, evlerimizin kış aylarında sıcak olan bir köşesinde gayet sağlıklı bir gelişme gösterir. Hafif gölge ortamlardan hoşlanır, direkt güneş ışığından korumak gerekir. İyi bir bakımla bütün yıl boyunca gösterişli çiçeklerini izleyebilirsiniz. Sadece iki, üç haftada bir azot ve fosfor içerikli sıvı gübre ile az miktarda besin vermek gerekir. Sıvı besini sulama suyuna karıştırarak veriniz. Toprağının çok fazla kurumamasına özen gösteriniz. Dikkat edilecek nokta, verilecek suyun dinlenmiş ve oda sıcaklığında olmasıdır. Sulama esnasında yapraklarda su kalmasın. İlkbaharda saksı değiştirmeyi yapabilirsiniz. Çiçekli bitkiler için hazırlanmış toprağa biraz torf ve yıkanmış kum karıştırabilirsiniz. Kökleri yatay büyüdüğünden çok derin saksılar kullanmayınız. Çabuk büyüyen Afrika Menekşesi'nin yavrularını ayrı saksılara dikebilirsiniz. Bitkinin yapraklarını kesip, dal kısmını suda tutarsanız, birkaç hafta içinde kök salar ve yeni bitki elde etmiş olursunuz. Beyaz, pembe, mor ve alacalı çiçekleriyle özel bir süs bitkisi olan Afrika Menekşesini çiçekseverlere bilhassa tavsiye ederim... "Konya Ovası için Ferhat gibi dağIarı deliyoruz" Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, Mavi Tünel ve Konya Ovası Projesi'nin yüzyılın rüyası olduğunu söyledi. Bakan Eroğlu, "Ferhat'ın Şirin'e kavuşması gibi biz de Konya Ovası'nı suya kavuşturmak için dağları deliyoruz. Başbakanımıza söz verdim Mavi Tüneli 17 Aralık'a yetiştireceğiz" şeklinde konuştu. Baykuşlar neden renk değiştirir? 30 yıldır Alaca Baykuş (Strix aluco) üzerine çalışan Finlandiya'daki araştırmacılar, sıcak iklimlerde hayatta kalabilmek için gri baykuşların renginin kahverengiye dönüştüğünü gözlemledi. Araştırmacılar, kahverengi tüylü baykuşların eskiden ülkedeki baykuşların yüzde 30'unu oluşturduğunu, şimdi ise bu oranın yüzde 50'ye yükseldiğini söylediler. Çizgili Sırtlan Hatay'da Nesli tükenme tehdidi altında olan Asya ve Anadolu'nun tek sırtlan türü Çizgili Sırtlan'a (Hyaena hyaena) Hatay'ın Altınözü ilçesinde kayalık bölgede rastlandı. Yüksek lisans tezini sırtlanlar konusunda yapan Yaban Hayatı Ekoloğu İsmet Ceyhun Yıldırım, 3 yıldır ayak izini takip ederek keşfettiği sırtlan macerasını şöyle anlattı: "Akdeniz ikliminde yaşadığı bilinen çizgili sırtlanların bir bölümü 1800'lü yıllarda Antakya sınırlarında görülerek bilim dünyasına kazandırılmıştır. 2000'li yıllara dek türün soyunun tükendiği kabul ediliyordu. Birkaç bireyinin 2004 yılında bir avcı tarafından yakalanması, varoluşuna dair ilk somut delil oldu. Son 3 yıllık çalışmam sonucu mağaralar içinde yaşayan ve aile olduklarını belirlediğim 4 ile 6 arasında çizgili sırtlan tespit ettim."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.