TABİATIN anayasası değişmez!

A -
A +
KÂİNATTAKİ HER ŞEY YARARIMIZA Tabiatın kanunları öyle beşeri hukuk sistemleri gibi değişikliğe gelmez. Özellikle 'daha çok kazanmak hırsı'yla doğayı mahvetme girişimleri; ileride tüm canlılarla birlikte insanlığın da başını yakacaktır.. TABİATIN anayasası değişmez!

Kıymetli okurlar, bugün size geçen haftaki "Ekosistem" başlıklı yazımızın devamı niteliğinde olan "Tabiatın Genel Kanunları"ndan söz etmek istiyorum. İnsan müdahalesi olmadan bu sistemler zinciri milyonlarca yıl dengeli bir şekilde işlevini sürdürmüş. Ancak insan nüfusu arttıkça doğaya olan baskı da fazlalaşmış. Bunun pek tabii birçok nedeni var. En önemlisi hiç şüphe yok ki, günümüzün artan enerji ihtiyacı. Bir başka neden ise, besin üretimi için kullanılan sahalar ve nihayet ihtiraslarımız doğrultusunda harcadığımız doğal alanlar. Şimdi dilerseniz, bu çarkın nasıl işlediğine 10 madde altında hep beraber bir bakalım: YILANLARI ÖLDÜRÜRSENİZ FARELERLE BAŞEDEMEZSİNİZ 1- Doğanın bütünlüğü: Bitkisi, hayvanı, dağı, taşı ve insanıyla doğa bir bütündür. Tabiatta her şey birbirine bağlıdır. Örneğin; yılan-fare ilişkisi, tabiatta belli bir denge içindedir. İnsan bilerek veya bilmeyerek bu canlı zincirin bir halkası olan yılanları yok ettiği zaman bu dengeyi bozmuş, zincirin öteki halkalarını da etkilemiş oluyor. Sonuç olarak fare nüfusu artış gösterip, ekinlere büyük zarar veriyor. Bu sefer de insanlar, geçenlerde hayretle haberlerden öğrendiğimiz "tarlalarda egzoz gazıyla fare avı" ve "zehirli buğdayla ekim" gibi doğa dostu olmayan yöntemlere kalkışırlar. 2- Doğanın sınırlılığı: Dünya sonsuz Kainatta bir minik canlı nokta. Başka bir dünyaya yerleşmemize de şu anda imkân yok! O halde, dünyamızı iyi korumalı ve yıpratmadan geleceğe taşımalıyız. 3- Doğanın özdenetimi: Bu kuralda; artan canlı nüfus sistemin sınırlarını zorlamaya başlayınca, uygun yiyecek bulmakta zorluk, açlık ve hastalıklar gibi bazı etkenler devreye girerek nüfusu aşağıya çeker. Buna Özdenetim veya Doğanın Dengesi denir. 30 MİLYON CANLI VAR 4- Doğanın çeşitliliği: Canlılar arasındaki çeşitlilik insanı hayrete düşürecek boyuttadır. Yapılan araştırmalar tabiatta 30 milyonu aşkın tür olduğunu göstermektedir. Tabiatın işlevi açısından canlıların çeşitliliğini korumamız gerekiyor. 5- Doğada hiçbir şey kaybolmaz! Bu ilkenin temelinde Termodinamik Kanunu yatar. Ortamda var olan madde ve enerji, bir şekilden ötekine dönüşebilir. Er veya geç ekosistemin bir yerinde ortaya çıkar. Bir örnek vermek gerekirse, penguenleri gösterebiliriz. 1960'da penguenlerin vücutlarında klor, karbon ve hidrojenden oluşan bir kimyasal olan ve sıtma mücadelesinde kullanılan DDT bulguları tespit edildi. Herkes şaşkına döndü. Güney Kutup Bölgesi Antarktika'da yaşayan penguenlerde nasıl oluyordu da DDT bulunuyordu? Bu kimyasal madde 15 yıldır kullanılmamaktaydı ve kimse buzlarla kaplı Güney Kutbunda DDT bulunabileceğini düşünmemişti. Hiç şüphe yok ki, beslendikleri balıklar bu kimyasalı penguenlerin vücutlarına taşımıştı. 6- Doğaya karşı elde edilen her başarının bir bedeli vardır: Bu ilkede anlatılmak istenen şudur: Yer ve teknoloji seçimi kötü planlanmış, ekim yapılabilecek arazilere konuşlandırılmış fabrikaların, bacalarına kükürdü elimine edecek filtre takılmamış, kalitesiz kömür kullanan termik santrallerin ürettikleri enerji gibi yararları yanında, önemli toplumsal ve çevresel maliyetleri bulunduğunu gözden uzak tutmamak gerekir. GELENEKSEL TARIMI ÇOK ARARIZ 7- Doğanın geri tepmesi (tepkisi): Aşırı derece tabiatı zorlamak; kuraklık, çölleşme, erozyon ve canlıların nesillerinin tükenmesi gibi olumsuzlukları beraberinde getiriyor. 8- En uygun çözümü doğa bulmuştur: Doğada gördüğümüz her canlı milyonlarca yıllık bir süreç içinde geçirdiği sayısız uyarlamalarla mevcut şartlara en uygun şeklini almıştır. Dolayısıyla, tabiata insan eliyle yapılan her müdahale belirli bir risk taşımaktadır. 9- Geleneksel ekolojiye saygı: Bu kuralda; çağlar boyunca dağlık arazide erozyona neden olmadan tarım yapabilmek için teraslar kurulduğu vurgulanmak isteniyor. Tarımda teraslama yöntemi çok eski dönemlere kadar uzanır. Milattan önce 3000 yıllarında başlayan bu yöntem özellikle Doğu Akdeniz'de ve Mezopotamya'da başarıyla kullanılmıştır. 10- Doğa ile birlikte gitmek: Aşırı kimyasal böcek ilacı kullanıp, zararlıların yanında yararlı böcekleri de yok ediyoruz. Bu ilkede, tarım zararlılarını kendi doğal düşmanlarıyla denetleyebiliyoruz. Daha önceki yazılarımda belirttiğim gibi bu yöntemin adı "Biyolojik Kontrol"dür. Benzer şekilde doğal yöntemlerle, örneğin baklagiller ekimi yoluyla, toprağın azotunu artırmak mümkün oluyor, çünkü aşırı kimyasal gübre kullanımı bir müddet sonra toprağı yakıyor. Sevgili okurlar, bugün size dünyamızdaki çeşitli ekosistemlerin işleyişinden ve ilkelerinden örnekler vermeye çalıştım. Umarım ilginizi çekmiştir. Gelecek hafta başka bir konuyla sizlerle birlikte olmaya çalışacağım. Sağlıklı ve mutlu günler dileğiyle... Vahşi çöp toplama tarih oluyor Çevre ve Orman Bakanlığı'nın hazırladığı Atıkların Düzenli Depolanmasına Dair Yönetmelik, devrim niteliğinde uygulamalar getiriyor... Görüntü ve çevre kirliliği oluşturan vahşi çöp depolama alanları, yerini modern depolama ve geri kazanım sağlanan tesislere bırakacak. Mevcut çöplükler de modern sisteme geçmezlerse kapatılarak yeşil alana çevrilecek. Örneğin "Biyobozunur" olarak adlandırılan oksijenli ya da oksijensiz ortamda bozulmaya uğrayabilen gıda, bahçe atıkları, kağıt ve karton gibi atıkları kabul eden tüm düzenli depolama tesislerinde gazlar toplanıp doğrudan veya işlenerek enerji üretiminde kullanılacak. Türkiye'de yeni 2B'ler olmayacak Ankara Üniversitesi'nde konferans veren Orman Genel Müdürü Osman Kahveci, dünyanın yüzde 30'unun orman olduğunu, ancak hızlı bir ormansızlaşma sürecinin yaşandığını ifade etti. Dünyada her yıl 13 milyon hektar ormanlık alanın yok olduğunu belirten Kahveci, "Yani ismi '2B' değilse de bu ormanlık alanlar kayboluyor. Nedeni, artan nüfusla birlikte insanların yaşam alanı açmasıdır" dedi. Türkiye'de ise "2B" isminin Orman Kanunu'nun 2. maddesinin "b" fıkrasından geldiğini belirten Kahveci, "Peki yeni 2B'lerin olmaması nasıl sağlanacak? Bu ne zaman bitecek? Orman kadastrosu çalışmaları bittiğinde yeni 2B'ler olmayacak" dedi. TABİATIN anayasası değişmez!

Denizlerimizin dibi kırmızı alarm veriyor Denizlerimizdeki kirlilik tehlikeli boyutlara ulaştı. KKTC'de düzenlenen 4. Sualtı Araştırmaları Sempozyumu ve Doğu Akdeniz Uluslararası Sualtı Fotoğraf ve Film Festivali'ne Akdeniz, EGE ve Karadeniz'e kıyısı bulunan 12 ülkeden 45 bilim adamı ve akademisyen katıldı. Etkinliklerde gösterilen filmlerde "denizlerdeki ürkütücü kirliliğe" dikkat çekildi. Ayrıca uysallığıyla bilinen Orfoz balığı başta olmak üzere, nesli tehlike altında olan zarif deniz atı ile çok sayıda deniz canlısının fotoğrafları sergilendi. Sempozyumda sualtı arkeolojisinin oluşturulması konusunda da önemli teklifler yapıldı. > Cüneyt Bitikçioğlu GAZİMAGOSA YEŞİL PLATFORM Top sahalarında bile tahammülümüz yok! > Hacı Mehmet Şanver Türkeri / AYDIN Saygıdeğer Ediz Bey, kudreti sonsuz olan Allah'ımın şu güzel memleketinin güzel insanları, doğulusu batılısı, güneylisi kuzeylisi, Türkü Kürdü, Alevisi Sünnisi birbirini sevip saysa fena mı olur. Top sahalarında bile birbirimize tahammül edemiyoruz. Diğer yandan sokaklarımız döner, ızgara, kokoreç kokularından geçilmiyor. Temiz nefes almak çok mu lüks! Dinimiz hoş görülü olmayı emretmiştir. Tabiattaki her şey bizim için yaratılmış. Kıymetini bilip hayatın keyfine varalım. Felçli halimle bu kadar yazabildim... Her resmî işlemde fidan parası alınsın > Şahin Galip Durum / İZMİR TEMA ve benzeri kuruluşlar ağaç dikme ve erozyon konusunda çırpındılar durdular. Ama "milli seferberlik" gibi bir çalışma yapmamız gerektiği kanısındayım. Acaba diyorum bir kanun çıkararak; Evlenenlerden, mezun olanlardan, pasaport, iş yeri ruhsatı, nüfus cüzdanı, sürücü belgesi alanlardan, emekli olanlardan, işe girenlerden, yolcu taşımadan (sefer başına), tapu işlemlerinden, seçim adaylığından daha aklıma gelmeyen türlü işlerden, hakkaniyete uygun olarak belli bir miktar "fidan parası" alınsa, çok kısa zamanda yurdumuz yeşillenir, ne dersiniz! Saygılar sunarım. ÖZLÜYORUM Özlüyorum pınarında akan berrak suları, Küçük göletlerde yuva yapan turnaları, Yeşil yamaçlarda yavrularıyla oynaşan tilkileri, Naylonsuz, poşetsiz, petsiz temiz günleri... Özlüyorum kıyıları temiz ırmakları, denizleri, Atıksız, kenarları yeşil berrak dereleri, Köklerine naylon poşet dolanmamış çalıları, Pet şisesiz, izmaritsiz pak sokakları... Özlüyorum mis gibi kokan meyveleri, sebzeleri, Çok ilerde kokusu duyulan fırındaki ekmekleri, Fileleri, sandıkları, sele ve sepetleri, Koyun, kuzunun meleştiği dağların eteklerini... Özlüyorum katışıksız, riyasız saf aşkları. Muhabbetle beraber, sevinen ağlaşan komşuları, Fedakâr müşfik birbirine sadık yârları, Özlüyorum yaradılanı yaratandan ötürü sevenleri > Orhan Yavuz Ejder / MANİSA Çevreyi kirletmeyen deterjanlar istiyoruz > F.Gül Koçsoy Sayın Ediz Hun, "Ev yaşantısıyla ilgili olarak özellikle ev hanımları doğayı kirletmemek adına neler yapabilir?" diye bir problemden söz edebiliriz. Kullandığımız deterjanlar ve çöplerimiz ne yazık ki doğayı kirletip geleceğimizi tehdit ediyor. Çevre mühendisi ve biyolog arkadaşlarımız bile bu konuda duyarsızlar. "Ooo Hocam, onlara sıra gelene kadar..." diyorlar. Doğada çözünen deterjan sayısı-çeşidi artırılamaz mı? Sağlık ve Çevre Bakanlıklarımız lütfen bu konuyla ilgilensinler. Ayrıca çöplerimizi ayrı paketleyip geri dönüşüme kazandırmak istiyoruz. Saygılarımla... BA­NA YA­ZIN! Çevre ve tabiatla ilgili her tür­lü soru­nu­zu ba­na iletebilirsiniz. "Gü­zel bir dün­ya" için bu say­fa­ya siz de kat­kı­da bu­lu­nun. Hay­di e-ma­il ve mek­tup­la­rı­nı­zı bek­li­yo­rum... 29 Ekim Cad­. No: 23 Ye­ni­bos­na/İS­T. e-ma­il: ediz.hun@tg.com.tr
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.