KUTLAMAK YETMEZ!
5 Haziran Dünya Çevre Günü, yaşadığımız çevreyi sevmek ve tanımak için bir fırsat olmalı... Ve bunu bütün bir yıla, ömre yaymalı...
SINIRI AŞMAMALIYIZ
Çevre, hayatın ve üretimin hem ana kaynağını hem de sınırını teşkil ediyor. Mutlu yarınların yolu ise onu "korumak"tan geçecektir
Sevgili okurlar, yaz aylarına girdiğimiz bu günlerde doğanın o muhteşem güzelliklerini de izleme fırsatı buluyoruz. Tabiatın eşsiz zenginliği ve çeşitliliği hepimizi kendine hayran bırakıyor. Çevrenin insan hayatı için ne derece önemli olduğunun artık hepimiz bilincindeyiz.
1970'li yılların başlarında, gelişmiş ülkelerde filizlenen "Çevre Duyarlılığı" özellikle 1980'in ikinci yarısından sonra küreselleşmeye başlamıştır. "Çevre Koruma" kavramı, 1987 yılında zamanın Norveç hanım Başbakanı Gru Harlem Brundtland tarafından hazırlanan Brundtland Raporu'nda tanımlanan "Sürdürülebilir Kalkınma"nın temel ilkelerinden birini oluşturmaktadır.
İNSANLIK "ÇEVRE"YE EL ATIYOR
Bu deklarasyonun açıklanmasından 5 yıl sonra 1992 yılının 3-14 Haziranındaki Rio Çevre Konferansı'nda "Sağlıklı Çevre'de Yaşam" başlığı altında uluslararası düzeyde ele alınmıştır.
Birleşmiş Milletler Çevre ve Gelişme Konferansı-Dünya Zirvesi
Bu kapsamlı zirveye 64 devlet başkanı, 46 hükümet başkanı katılmıştır. 178 ülkenin iştirakiyle 3 bini aşkın delege oturumları takip etmiştir. Zirve 1972'de yapılmış olan Stockholm Konferansı'ndan sonra dünyanın ikinci en önemli "Çevre Konferansı" olarak kabul edilmektedir.
Konferansta ele alınmış olan konu başlıklarını şöyle sıralayabiliriz:
* Atmosferin korunması (Doğru enerji kullanımı, iklim değişikliği, ozon tabakasının incelmesi, sınırlar ötesi hava kirliliği)
* Arazi kaynaklarının korunması (Ormansızlaşma, toprak kaybı, çölleşme ve kuraklık)
* Biyolojik çeşitliliğin korunması
* Nehir, göl gibi tatlı su kaynaklarının korunması
* Denizlerin ve kıyı alanlarının korunması ve içindeki canlı kaynakların gelişigüzel avlanmaması
* Biyoteknolojilerin çevreye duyarlı yönetimi
* Zehirli ürün ve atıkların yasal olmayan trafiğinin önlenmesi
* İnsanın yaşam kalitesinin ve sağlığının iyileştirilmesi
* Yoksulların yaşam ve çalışma şartlarının iyileştirilmesi
SONUÇ BİLDİRGESİNDE BARIŞ DA VAR
Rio Konferansı'nın bitiminde çevre ve kalkınma konularında ülkelerin hak ve yükümlülüklerini kapsayan ve bir ilkeler listesi yayınlanmıştır. İşte bunlar:
Rio Deklarasyonu: "Çevre ve Kalkınma" konularında 30'a yakın temel ilkeyi kapsayan deklarasyon bağlayıcı olmamakla birlikte, hükümetlere politik bir yükümlülük getirmektedir. Bazı temel ilkelerini size sunuyorum:
* Sağlıklı hayat hakkı: İnsanoğlunun doğa ile uyumlu, sağlıklı ve verimli bir hayata hakkı vardır.
* Yetki ve sorumluluk: Devletler uluslararası hukuk prensipleri doğrultusunda kendi çevre ve kalkınma politikalarına uygun olarak kendi doğal kaynaklarını kullanma hakkına sahiptir. Ancak bu faaliyetlerin diğer ülkelere zarar vermemesini sağlamak zorundadırlar.
* Kalkınma hakkı: Sürekli ve dengeli kalkınma ancak çevreyi korumakla sağlanabilir.
* Yoksulluğun giderilmesi iş birliği
* Ülkelerarası iş birliği
* Bilgi alışverişi
* Çevresel etki değerlendirmesi: Çevreye önemli derecede zarar verici nitelikteki faaliyetler için uzman ulusal otoritenin kararı gereklidir.
* Kadınların çevre yönetimine katılımı
* Gençliğe önem: Gençliğin idealleri, cesareti ve kabiliyeti en iyi şekilde değerlendirilmelidir.
* Barış ve çevre: Barış, kalkınma ve çevre koruma birbirine bağlı ve bölünmezdir.
Gündem 21: Çevre ve ekonomiyi etkileyen tüm konulardan ve çeşitli düzeylerde yapılması gereken faaliyetleri tanımlayan bir eylem planıdır.
Orman İlkeleri: Bu ilkeler grubu, hem doğal, hem de insan eliyle yetiştirilen, tüm coğrafi bölgelerdeki ve iklim kuşaklarındaki ormanların yönetimine, korunmasına ve geliştirilmesine ilişkin çalışmaları kapsamaktadır.
TÜRKİYE 2004'TE TARAF OLDU
İklim Değişikliği Sözleşmesi: Bu sözleşmenin amacı, iklim değişikliğine yol açan karbondioksit (CO2), Metan (CH4) ve diğer sera gazları emisyonlarının azaltılması ve bu amaca yönelik olarak alınacak önlemler için gelişmekte olan ülkelere finansman ve teknoloji transferi gerçekleştirmektir. Rio'da kabul edilmiş olan bu sözleşme 50 ülkenin onaylamasını müteakip 21 Mart 1994 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye, sözleşmeye 24 Mayıs 2004 tarihi itibariyle 189'uncu taraf olarak katılmıştır.
Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi: Sözleşmenin amacı, çeşitli düzeylerde biyolojik kaynakların korunması, bu kaynaklara yönelik tehditlerin giderilmesi ve kalkınmakta olan ülkelere koruma amaçlı finansman ve teknoloji transferinin gerçekleştirilmesidir. Sözleşme, Türkiye de dahil 164 ülke ve AB tarafından imzalanmıştır.
Sevgili okurlar, bugün size "Dünya Çevre Günü" sebebiyle "Çevre" kavramının yakın tarihimizdeki gelişmesinden biraz bahsettim. Görüldüğü gibi "Çevre", yaşam ve üretimin hem kaynağını hem de sınırını teşkil ediyor. Mutlu yarınlara ulaşmanın tek yolu onu korumaktan geçecektir. Hepinize sevgi dolu günler diliyorum.
Memlekette bir TİLKİ bir KARGA bıraktık daha ne AVIndan bahsediyoruz!
* Merkez Av Komisyonu 2010-2011 av sezonunu belirledi. Buna göre 2010-2011 Av Dönemi, 14 Ağustos 2010'da başlayıp, 27 Şubat 2011'de sona erecek... Şöyle bir ormana girip bakın, kaç tane yaban hayvanı görebileceksiniz. Bulabilecekleriniz ise genelde kuşlardır. Günümüz Türkiye'sinde artık karada avlanacak yaban hayvanı türleri yok denecek kadar azaldı. Hem ekolojik denge açısından hem de biyolojik zenginliğin yok olmaması bakımından bu çeşitliliği korumak zorundayız. Denizler gelince; avlanma konusunda kesinlikle balıkların üreme dönemleri gözetilmelidir. Yoksa son yıllarda olduğu gibi balığın lezzeti sadece damaklarımızda kalacak...
YEŞİL PLATFORM Bodur meyve ağaçları GDO'lu mu?
> Esra Tan
* Ediz Bey, evimizin önündeki bahçemize birkaç tane meyve ağacı dikmek istiyoruz. Kolay toplanabilirliği açısından "bodur ağaçları" düşünüyoruz. Ama ne kadar sağlıklıdır, bilmiyoruz. Mesela GDO'lu mudurlar? Bir de önümüzdeki 1-2 hafta içinde ağaçları diksek çok geç kalmış olur muyuz acaba?
CEVAP: Esra Hanım, "bodur meyve ağaçları"nı eğer saksıda iseler, her zaman dikebilirsiniz. Ancak, çok sıcaklara kalmamak gerekir. Saksısından kökleri ve toprağı dağıtmadan bütün halinde çıkarıp dört köşe açılmış bir çukura dikin. Bu mevsimde yapraklanmış oldukları için, dikimden önce 45 dakika su dolu bir kabın içine saksıdan çıkarmadan yerleştirin ve bitkinin suyu emmesini bekleyin. Dikimden sonra da tekrar su verin ve toprağın kurumamasına özen gösterin. Sulamayı artık bu mevsimde akşam üzerleri yapın. Bu bitkiler özel olarak yetiştirilmiş cinsleri kapsar ve GDO'lu değillerdir. Birçok üretim merkezinden temin edebilirsiniz. Meyvesinden yerken Yeşil Sayfa'yı da unutmayın! Sevgiler.
Baz istasyonuna tepki
> Nermin Etli / YOZGAT
* Ben Yozgat'ta yaşayan doğayı seven bir vatandaşım. Üzüntüm ise Türkiye'de ilk, dünyada ikinci sırada olan Çamlık Milli Parkımıza kurulan "baz istasyonu". Bu durum hem bizi, hem doğayı hem de tabiatta yaşayan diğer canlıları tehdit ediyor. Şehir merkezinin dışında birçok uygun yer varken 5 bin kişilik bir site içerisine Çamlık'ın tepesine baz istasyonun kurulmasına bir anlam veremiyorum. Ormanın dokusuna uygun olarak buralarda tilki, çakal, tavşan olması gerekirken bu metal yığını da neyin nesi...
Miniklerden ekolojik kirliliğe defileli uyarı
* İşte çevre ve doğa sevgisini gelecek nesillerimize güzel bir örnek... Doğa Koleji öğrencileri, "Dünya Çevre Haftası" dolayısıyla ekolojik felaketlere dikkat çekmek için atık malzemeler ve doğal ürünlerden oluşturdukları kostümlerini İstanbul Cevahir AVM'deki defilede sundular. Tasarımlarında kullanılan atıklar arasında CD, meşrubat kapağı, pet şişe, mantar, plastik torba gibi malzemeler bulunuyor. "Doğal yaşama çağrı" amaçlı modelleri ise kurutulmuş biberler, kabak çekirdekleri, kuru yapraklar, istiridye kabukları gibi doğal malzemeler süsledi.
BAFA GÖLÜ'NDE ARTIK TURİSTLER YÜZÜYOR İSTEYİNCE OLUYORMUŞ
* Kirlilik, kuraklık ve balık ölümleri ile gündeme gelen, ancak son yıllarda yapılan kirlilikten kurtarma çalışmaları sonuç veren Bafa Gölü'nün masmavi sularında turistler yüzerek, güneşleniyor. Bölgede bulunan Herakleia kenti ve göçmen kuşlar ise Kapıkırı Köyüne gelen ziyaretçilere bir keyif sunuyor. Gölün yıllar sonra tekrar yüzülebilir duruma gelmesi, yöre halkını da sevindiriyor.
Yeni doğum yapan karacayı yaraladılar
* Trabzon'un Düzköy ilçesinde vatandaşlar tarafından tüfekle yaralanmış halde bulunan karaca tedavi edildi. Çevre ve Orman Müdürlüğü yetkililerinin verdiği bilgilere göre, zavallı hayvan yaklaşık 4 yaşında ve birkaç gün önce doğum yapmış. Karaca, Doğa Koruma ve Milli Parklar Şube Müdürlüğünce koruma altına alınırken, yavrularının bulunmaması halinde ölebilecekleri söylendi.
BANA YAZIN!
Çevre ve tabiatla ilgili her türlü sorunuzu bana iletebilirsiniz. "Güzel bir dünya" için bu sayfaya siz de katkıda bulunun. Haydi e-mail ve mektuplarınızı bekliyorum...
Adres: 29 Ekim Cad. No: 23
Yenibosna / İSTANBUL
e-mail: ediz.hun@tg.com.tr