Sevgili okurlar, insanoğlunun çevresindeki canlı cansız varlıklardan bağımsız yaşaması düşünülemez. Bundan hareketle ara sıra sayfamızda tabiatın olağanüstü ahenginden bahsetmeye çalışıyorum. Bu bağlamda geçen hafta başlamış olduğumuz "Biyokimyasal Döngüler" dosyamıza devam ediyoruz. Bugün size yaşamda gaz halindeki besin maddesi döngülerinden, canlı vücutlarını oluşturan proteinlerin, aminoasitlerin, hormonların, nükleik asitlerin ve vitaminlerin yapısında bulunan önemli kimyasal AZOT'u anlatmak istiyorum. AZOT Döngüsü Azot da Karbon ve Oksijen gibi hayat için kaçınılmaz elementlerdendir. Atmosfer'de % 79 oranında Azot gazı bulunur, ancak bu gazdan sadece bazı mikroorganizmalar yararlanabilir. Bitkiler azotu, inorganik haliyle Nitrat (NO3) ve Amonyum (NH4) tuzları şeklinde topraktan alıp, bünyelerinde Aminoasitlere çevirirler, hayvanlar ise azotu aminoasit şeklinde bitkileri ve diğer canlıları yiyerek sağlarlar. Dolayısıyla, havadaki azot gazının topraktaki inorganik tuzlara çevrilmesi, yalnız bitkiler için değil, bütün canlılar için hayati önem taşır. Havadaki serbest azot yıldırım düşmesi gibi atmosferik olaylarla da fiziksel olarak nitrata dönüşebilir. Azot gazının gerek doğal ve gerekse de yapay yöntemlerle bitkilerin kullanabileceği kimyasal bileşiklere çevrilmesi büyük önem taşır. Bu dönüşüm tarımsal verimde olumlu etkiye sahiptir. Ortamdaki azot eksikliği protein azlığı sebebiyle, beraberinde beslenme bozukluklarına yol açar. Ancak, diğer taraftan sanayide, her türlü taşıt araçlarında kullanılan petrol türevleri akaryakıttan çıkan Azotoksitler (NOX) özellikle büyük kentlerde hava kirliliğine ve küresel bazda olumsuz iklimsel değişikliklere neden olmaktadır. FOSFOR Döngüsü Litosfer (yer kabuğu) sediment özelliğindeki besin maddelerinin kaynağını oluşturur. Fosfor, yaşam için olmazsa olmaz temel maddelerdendir. Canlıların hücrelerinde kalıtım bilgilerini taşıyan Nükleik Asitlerin, enerji aktarımını sağlayan ATP Molekülünün (adenintrifosfat) ve hücre zarının yapısında, omurgalı hayvanların kemik ve dişlerinde bulunur. Fosforun doğada en çok bulunduğu yer, yerkabuğundaki fosfatlı kayalardır. Bu kayalardaki fosforun bir kısmı erozyon yoluyla suda çözünmüş fosfatlara (Ortofosfat) dönüşür. Bitkiler fosforu ortamdan besin olarak çoğunlukla ortofosfat halinde alır, vücutlarında organik moleküllere çevirirler. Bitkilerdeki fosfor, beslenme zinciriyle otçul ve etçil hayvanlara aktarılır. Atmosferde gaz halinde bulunmayan fosfor, çürümüş bitki artıkları, hayvan kadavra ve salgılarındaki organik fosfatlar olarak, mikroorganizmalar tarafından toprak altında yeniden bitkilerin alabileceği şekle çevrilir. Denizlerde ölüp dibe çöken organizmalardaki fosfor, kısmen deniz sedimanları olarak birikir, ancak çok uzun tarihsel periyotlardaki yeryüzü hareketleri veya su altı yanardağ faaliyetleri sonucu yeni adaların meydana gelmesi gibi karasal oluşumlarla tekrar karalara döner. Ayrıca, sulardaki fosforun bu dönüşümü, balıklarla beslenen deniz kuşlarının gübreleri yoluyla da olabilir. GUANO olarak adlandırılan ve fosfat miktarı çok yüksek olan bu dışkılar önemli fosfor kaynağını oluşturur. Toprağa besin olarak verilen fosfatlı gübrelerin büyük bir bölümü akarsular ve yağışlarla denizlere gider. Diğer taraftan evsel atıklar, fosfatlı deterjanlar kanalizasyonlarla fosforun denizlere taşınmasını hızlandırır. Bu atıklar özellikle göllerde ve akıntıların hiç bulunmadığı koy ve körfezlerde ÖTROFİKASYON'a neden olur. kükürt Döngüsü Kükürt de Azot ve Fosfor gibi canlıların yaşamında önemli rol oynar. Protein ve Aminoasitlerin yapısında bulunur. Yeryüzünde yeterli miktarda mevcut olduğundan, sınırlayıcı bir etkiye sahip değildir. Çok az bir bölümü de, bilhassa yanardağ faaliyetlerinden sonra atmosferde gaz halinde oluşabilir (Hidrojensülfit H2S). Yeryüzüne yer altı katmanlarından çıkan kükürt, havadaki oksijenle reaksiyona girerek Kükürtdioksit (SO2) ve su buharı ile Sülfrikasit'e (H2SO4) dönüşür. Bu asitli yağışlar ortamda büyük zararlara yol açabilir. Günümüzde hızla gelişen sanayileşmenin doğal kükürt döngüsü üzerinde olumsuz etkileri olmuştur. Bilhassa aşırı odun ve kömür kullanımı sülfrikasit miktarını çok arttırmıştır. Kükürt hava kirliliğine neden olan faktörlerin başında gelmektedir. KALSİYUM VE MAGNEZYUM DÖNGÜLERİ Kalsiyum, pek çok omurgasız hayvanın kabuğunda (Citin) ve omurgalıların iskelet sisteminde bulunur. Canlıların hareketini sağlayan iskelet sisteminin gelişmesi için kalsiyum gereksinimi kaçınılmazdır. Magnezyumun biyokimyasal döngüsü de kalsiyumla beraber gelişir. Bütün canlıların fizyolojik aktivitelerinde önemli yeri olan bir elementtir. Sevgili okurlar, bu döngülerin yanında Sodyum, Potasyum, Klorür ve İz Elementleri'nin de yaşamda ehemmiyet arz eden fonksiyonları mevcuttur. Ben sadece size bir özet sunmaya çalıştım. Umarım ilginizi çekmiştir. Bazen yazılarımızda bu tarz bilimsel konulara da yer vermekteyiz. Yeni haftanızın neşe içinde mutlu geçmesini diliyorum. Esen Kalın. AŞIRI BOLLUK, BAZEN YOK EDER! Fosfat Kirlenmesi olarak da tanımlanan Ötrofikasyon, besleyici mineral bolluğundan ortaya çıkan aşırı yosun üremesi ve sonrasında ortamdaki oksijenin tükenerek, bitkilerin ölüp dibe çökmesi sonucu bölgenin kokuşarak kullanılamaz hale gelmesi olayıdır. Başkent sokakları miniklere emanet Ankara'da Keçiören Belediyesi'nin başlattığı "Çevre Çiçekleri Hareketi" ile ilçedeki okullarda eğitim gören 20 binden fazla öğrenci "çevre müfettişi" oldu. Her bir öğrenci oturdukları sokaklardan sorumlu olurken, Başbakan Erdoğan'ın oturduğu sokağın temizliğinden ise 10 yaşındaki Ayşenur ve Furkan sorumlu oldu. Sokaklardan geçen öğrencilerin "temiz çevre istiyoruz" sloganlarına, çevrede oturan vatandaşlar pencere ve balkonlardan alkışlarıyladestek verdi. Toygar Börekçi İlköğretim Okulu'ndaki etkinliğe katılan Keçiören Belediye Başkanı Mustafa Ak, çocukların çevreye karşı duyarlılıklarını artırmak için projeyi başlattıklarını belirterek, "Onlar sokaklarındaki, parklarındaki ve okullarındaki çevreyle ilgili olumsuzluklar karşısında uyarılarda bulunarak bizleri bilgilendiriyorlar. Biz de uyarılarıyla ilgili işlemleri gerçekleştiriyoruz. Daha yaşanılabilir bir dünya için hep beraber üzerimize düşen görevi yapacağız" dedi. Süs bitkileri ve bakımı FLAMİNGO ÇİÇEĞİ Salonları süslemek için parlak bir fikir Flamingo çiçeği (Anthurium scherzerianum), bu soğuk aylarda evlerimizdeki sıcak ortam için en ideal bitkilerden biridir. Direkt öğle güneşi almayan, ancak ışıklı bir köşe yeterlidir. 9-10 ay iyi bakıldığı takdirde çiçek açar. Koyu yeşil, parlak yapraklı, pembe, kırmızı, beyaz, turuncu ve hatta kahverengi çiçekleriyle çok dekoratif bir bitkidir. Çiçekler bitkide haftalarca solmadan kalabilir. Sıcak ülkelerin bitkisi olarak soğuktan zarar görür. Bundan dolayı yaşadığı ortamdaki ısı kışın da 15 derecenin altına düşmemelidir. Kış ayları hariç, iki haftada bir verilecek fosfor ağırlıklı gübre ile besin dengesi sağlanır. Kireçsiz suyla sulanmalıdır. Kış aylarında suyu biraz azaltıp, yapraklarına su sıkabilirsiniz. Kökler çok büyüyünce saksısının değiştirilmesi gerekir. Biraz daha geniş bir saksıya dikebilirsiniz. Toprağının her zaman hafif nemli olmasına dikkat edin! Büyük marketlerde satılan "Çiçekli Bitkiler" için hazırlanmış toprak çeşitlerinden birini rahatlıkla kullanabilirsiniz. Saksı değiştirmede köklerin zedelenmemesine itina göstermek gerekir. Ayrıca, siz de Torf ve Kestane Çürüğünden bir karışım hazırlayabilirsiniz. Çiçeğinizle hoşça vakit geçirmenizi dilerim.. Selçuklu Mezarlığı SOS veriyor! Bitlis'in Ahlat ilçesinde bulunan dünyanın en büyük müslüman mezarlığı olarak bilinen ve Anadolu'nun Orhun Abideleri diye nitelendirilen Selçuklu Mezarlığı'nın içler acısı durumunu yerinde inceleyen sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, kazılar sonrası çıkan eserlerin insan ve doğa şartlarının insafına bırakılmasına tepki göstererek yetkililerin duruma el koymasını istediler. Ahlat Belediye Başkanı Mümtaz Çoban ise mezarlığın, UNESCO Dünya Kültürel ve Doğal Miras Geçici Listesi'ne önerilmesinden sonra başlatılan çalışmalar kapsamında, bu yıl çevre düzenlemesi, restorasyon ve adaylık sürecinin hızlandırılarak uygulamaya konulması projelerine ağırlık verildiği müjdesini verdi. Deniz altından UÇURTMA tekniğiyle elektrik üretimi Bir İsveç firması sualtından elektrik elde etmenin yolunu buldu. Bunun için geliştirdikleri sistemin temel aracı ise "uçurtma"... İlk denemeyi önümüzdeki aylarda İrlanda'nın kuzeyinde gerçekleştirecekler. Uçurtmaların kanat genişliği 8-14 metre. Kanatlarının altında ise bir türbin bulunuyor. Uçurtmalar denizin tabanına bağlanıyor ve bu sayede deniz altındaki akımlarla salınabiliyorlar. Bu dalgalanmaları sistem elektriğe çevirebiliyor. Uçurtmalar en az 150 ile en çok 800 kW üretebiliyorlar.