Sevgili okurlar, insanoğlu şüphesiz en mükemmel yaratılmış canlıdır. Beynimizin sahip olduğu özellikler başka hiçbir canlıda mevcut değildir. Düşünme yeteneği ve geliştirdiği fikirlerini anlatabilme özelliği sadece insana mahsustur. Ancak, tabiatta çetin bir hayat savaşı devam ettiğinden, her canlı kendini koruyabilmek, beslenebilmek ve neslini devam ettirebilmek için çok özel duyu organlarıyla yaşamını sürdürebilmektedir. Örnek vermek gerekirse; Dünyamızı çevreleyen elektromanyetik dalgaların etkisiyle yönlerini bulan Göçmen Kuşlar, yüksek frekanstaki titreşimler sayesinde uzaktaki hemcinsleriyle iletişim kuran Yunuslar, hiç tanımadıkları bir adresten uçurulan Güvercinlerin kilometrelerce uzakta bulunan yuvalarına dönmeleri, toprak altında yetişen Trüf mantarını yüksek koku alma duyusuyla bulup ortaya çıkaran, çığ altında ve depremlerde göçük enkazında mahsur kalan kazazedelerin yerini tespit eden, gene aynı şekilde şaşırtmaca olarak kullanılan çeşitli kokular içinde gizli uyuşturucu paketlerini bulan, ayrıca hastaların nefesinden akciğer tümörlerini başlangıç safhasında 10 hastanın dokuzunda başarıyla teşhis eden Köpekler, sadece canlılar âleminin sahip olduğu değişik özelliklerden birkaçını temsil etmektedir.
YARASALAR TEHLİKEYİ HİSSETMİŞTİ
26 Aralık 2004'de Hint Okyanusundaki Sumatra adasının batısında deprem sonrası oluşan 30 metreye varan Tsunami sebebiyle kıyıdan iç kısımlara kadar ulaşan azgın su dalgaları, 230.000 kişinin hayatına mal olmuştu. Tabiat Parkları içinde bulunan birçok canlının da hayatını kaybettiği düşünülmüştü. Oysa, daha sonra yapılan incelemelerde başta Fil Grupları olmak üzere birçok canlının, deprem ve tsunami dalgalarının oluşturduğu titreşimleri çok önceden hissederek sular altında kalan yaşam alanlarından iç kısımlara kaçıp hayatta kaldıkları görüldü. Aynı şekilde gece aktif yaşamları olan Yarasalar da sabah erken saatlerde sürüler halinde iç kısımlara uçmuşlardı. Diğer canlıların sahip olduğu bu özel yetenekler insanda olmadığı için gelen tehlikeyi sezinleyemeyen yüzbinlerce kişi hayatını kaybetmişti.
Hertz "Saniyede oluşan titreşim sayısı" olarak bilimde kullanılır. 20 Hertz saniyede 20 titreşim demektir. Diğer adı da Frekanstır. İnsanın işitme duyusu, 20 ile 20.000 Hz arasındaki titreşimleri hissedebilmektedir. Filler çok daha az titreşimleri (12-20.000 Hz), yunuslar (400-200.000 Hz), yarasalar (1.000-200.000 Hz) bilhassa yüksek titreşimleri, köpekler (20-50.000 Hz), kediler ise köpeklerden biraz daha fazla (60-60.000 Hz) titreşimleri duyabilmektedir. 20.000 Hz'in üzerindeki titreşimler "Ultraşal" bölümü olarak değerlendirilir. Kediler ve Baykuşlar yüksek frekansları bizden daha iyi duyup gece zifiri karanlıkta 60 metre ilerde sessizce yürüyen bir fareyi algılayabilip hücuma geçebilirler. Aslanların kükremesi 5 km öteden iletişim kurmalarına imkan sağlamaktadır.
BALIKLAR BİLE KONUŞUYOR
Birçok canlı hemcinslerinin çıkardıkları seslerden kimliklerini ayırt edebilmektedir. Örnek vermek gerekirse Güney Kutbunda yaşayan Penguenleri gösterebiliriz. Anne penguenler günlük avlarından geri döndüklerinde yüzlerce, hatta binlerce yavru penguen arasından kendi çocuklarını çıkardıkları farklı seslerden rahatlıkla bulup besleyebilmektedirler. Deniz canlılarının hiçbiri sağır değildir. Bilhassa sıcak denizlerdeki zengin balık çeşitliliği ve mercan kayalıkları olan bölgelerde bir su geçmez mikrofon deniz dibine indirildiğinde insanı şaşırtan sesler kaydedilmektedir. Islıklar, çeşitli ritimlerde vuruşlar, hırlamalar, tavada kızartılan yağ gibi sesler çoğunluktadır. Bunlar açlık çığlıkları, tehlike sinyalleri, üreme denemeleri şeklinde değerlendirilmektedir.
Değerli okurlar, gelecek hafta sizlere Koku Alma ile canlıların Duyu Organları yazı dizimize veda edeceğim. Görüldüğü gibi her ne kadar insanoğlu akıl gibi üstün bir özelliğe sahipse de, hayvanların da yaradılışları gereği dezavantajlarını telafi eden üstün duyuları mevcut. Yaradan dengeyi böyle sağlamış. Hepinize 2012 yılının bu son haftasında mutluluk dileklerimi sunuyorum. Sevgiyle kalın.
Hayatta kalma mücadelesi
ABD'nin Florida eyaletinde bulunan Delray Plajı yakınlarındaki bataklıkta bir yılanın, kendisini yakalayan balıkçıl kuşuna yem olmamak için gagasına sımsıkı sarılması, objektiflere böyle yansıdı. 15 dakika direnen yılanla baş edemeyeceğini anlayan balıkçıl, taktik değiştirerek gagasıyla yılanı yerden yere vurmaya başladı. Sonunda yorulup gevşeyen yılan, yem olmaktan kurtulamadı...
YAVRUYKEN TUZAĞA?YAKALANMIŞTI O aslan kurtuldu
Tanzanya'da küçükken avcıların kurduğu tuzağa boynunu kaptıran ve büyüyünce bu cismin boğazını sıkmaya başlamasıyla bir şey yiyemeyip ölümün eşiğine gelen aslan, trajik görüntülerinin basında yer almasıyla başlatılan kurtarma çalışmaları sonunda yakalandı ve ağustos ayında boğazındaki cisim çıkarıldı. Akıbeti hakkında yapılan aramalarda Mikumi Milli Parkı'nda yeniden görülen aslanın yaralarının iyileştiği ve iyi durumda olduğu görüldü. > Emin Arvas
KADINLARIN AZMİ Çevreci 'atık bebek' büyük ilgi görüyor
Şehirlerine özgü oyuncak bebek tasarımı bulunmaması düşüncesinden yola çıkan Kırıkkale Üniversitesi Meslek Yüksekokulu El Sanatları Bölümü, iki yıl önce "çevreci" bir proje geliştirdi. Bu kapsamda 15 kadının, atık pet şişeleri kullanıp yöresel giysiler giydirerek yaptığı ''atık bebek''ler büyük ilgi görüyor.
TÜSİAD'DAN İKLİM YORUMU: Düşük karbon için finansal desteğe ihtiyacımız var
TÜSİAD, geçtiğimiz günlerde Katar'da düzenlenen BM İklim Değişikliği Konferansında düşük karbon ekonomisine geçiş konusunda özel sektörün görüşlerini aktardı. AB'ye uyumun önemine vurgu yapan TÜSİAD açıklamasında, "Sürdürülebilir Kalkınma hamlemizi etkilemeden düşük karbon ekonomisine geçmek ve iklim değişikliği ile mücadele etmek için teknik ve finansal desteğe ihtiyacımız vardır" denildi.