
Sevgili okurlarımız, eskiden, içeriği olmayan konuşmalar yapıldığında "havadan sudan şeyler"den söz edilmiş olurdu. Buna benzer olarak çok ucuz birşey için de "sudan ucuz" denilirdi. Bataklıkların kurutulmasıyla da sivrisinek ve sıtmanın önlenebileceği düşünülürdü. Bu kavramlar aslında bizim çevremize, çevre olaylarına karşı ilgilerimiz, yaklaşımlarımız ve çözümlerimiz konusunda değişik ipuçları vermektedir. Bu yanlış kelime alışkanlıklarımız içinde, lüzumsuz, boş ve değeri olmayan konuşmalarda "havadan, sudan şeyler" diyerek, yaşam alanlarımızın havasını, suyunu nasıl kirlettiğimiz, havasız ve susuz kaldığımız şu son yıllarda görülmedi mi? (Bir litre suyun fiyatı neredeyse bir litre benzine eşdeğer oldu!)
TURİZMDE TERCİHLER DEĞİŞTİ
"Büyük cinayetler büyük cahiller tarafından işlenmiştir" sözünde olduğu gibi gerçekten de doğaya karşı sürdürülen inanılmaz sömürünün adına "büyük cinayet" demek doğru olacaktır. Bu acımasız davranışı sergileyenler ise (ister devletler, ister kurumlar, ister bireyler olsun) hem bugüne, hem de geleceğe karşı sorumludurlar. Bilindiği üzere, son zamanlarda dünyada ve özellikle de Avrupa Birliği içinde EKOTURİZM kavramı gündeme gelmiştir. Turistik amaçlı seyahatlerde öncelikle aranan otellerin, motellerin, konforlu restoranların kalitesi, ulaşım kolaylıkları gibi temel özelliklerin başında şimdi temiz çevre, temiz deniz, yemyeşil yaylalar, korunan doğal güzellikler gelmektedir.
Sevgili okurlar, küresel dünyanın bir diğer anlamı da, "küresel birey"dir. Günümüzde artık, dünyayı tanıyan, dolaşan ve nihayet dünyanın her yeri ile ilgili sorumluluk duyabilen yeni bir birey söz konusudur. Dolayısıyla çağdaş ve bilinçli bireyler için çevre problemleri, sadece yaşandığı ülke için geçerli değildir. "Çevre Koruma" kavramı çağımızda küresel ve kolektif bir bilinçle algılanmaktadır.
KİMİN İÇİN KORUMALIYIZ?
Bu sebeple turizm sektörü ile çevre duyarlılığı arasında inkar edilemez bir bağ vardır. Fakat bu arada şu hususu da belirtmek gerekir; Türkiye, sırf yabancı turistlerin beğenisini kazanmak için doğasını koruma çabası içinde olmamalıdır. Bu yaklaşım ancak kısa vadeli çözüm üretecek ve göz boyamaktan başka bir anlam taşımayacaktır. Eğer, eşsiz doğamızı ve binlerce yıllık kültür varlıklarımızı koruyacaksak, bunu öncelikle kendimiz ve gelecek kuşaklarımızın mutluluğu ve refahı için gerçekleştirmeliyiz.
Son olarak, birkaç özdeyişle bu haftaki yazımı tamamlıyorum. Gelecek hafta buluşmak üzere esen kalınız.
* Doğadaki çeşitlilik doğal denge açısından önemlidir.
* Bitkiler ve diğer tüm canlılar korunmalıdır, çünkü onların değerleri özlerindedir.
* Kirlenmeyi durdurmak, ekonomik gelişmeden daha önce gelmelidir.
* Dünya nüfus artışı ekosistemleri tehdit etmektedir.
* "Kaynak" yalnız insanoğlunun kullanımı için değil, tüm canlılar için gereklidir.
SICAKLAR BAŞA VURUNCA
Minik kedilerin HUKUK DERSi!
* Hayatı paylaştığımız canlılar arasında birinci sırada yer alan sevimli hayvanlar da olmasa halimiz nice olurdu. Bu alemde yaşanan ilginç görüntüler, hepimizin yüzünde sıcacık bir tebessümün oluşmasına vesile oluyor. İşte bunlardan biri de Samsun'da yaşanıyor... Son sıcakların yaşandığı bu günlerde, Ağabalı Caddesi'nde bulunan Türk Telekom'a ait bir telefon hattı kutusunun üzerine çıkan iki yavru kedinin uyku halindeki hareketleri objektiflere böyle yansıdı. Kalın bir hukuk kitabını titizlikle karıştıran kediler, sanki saatlerce ders çalışmış bir öğrenci edasıyla yorgun argın bakıyorlar...
TERK EDİLMEK tüm canlılara aynı acıyı verir
Hayvan sevgisi lafla ve onları kendi keyfi için mevsimlik kullanmakla olmaz. Sevgi dediğin kalbi ve sonsuz olmalıdır! Hayvan Hakları Federasyonu (HAYTAP) tarafından özellikle yaz başlangıcında çocuklara ve sevdiklerine hediye olarak pet shop'lardan alınan kedi köpek gibi hayvanların sonbahar ile birlikte sokağa terk edilmemesi için "Beni Terketme" kampanyası başlatıldı. HAYTAP'ı kutluyor ve bütün insanları bu konuda hassas olmaya davet ediyoruz.
19 İLDEN 60 ÇEŞİT
Lale ve Sümbül türleri koruma altına alındı
Bahar aylarında özellikle büyük şehirlerimiz başta olmak üzere park ve bahçelerimizi süsleyen laleler, kimde hoş bir anı bırakmaz ki! Siz bir de dağları, kırları, yaylaları düşünün. Oralarda neler var neler... Türkiye florasında bulunan "Lale ve Sümbül Türlerinin Kültüre Alınması Projesi" kapsamında 19 ilden 60 farklı lale ve sümbül popülasyonunun DNA kopyalaması yapıldı. TÜBİTAK desteğiyle Karadeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü tarafından iki yıl önce başlatılan çalışma kapsamında Manisa, İzmir, Muğla, Balıkesir, Eskişehir, Çanakkale, Tekirdağ, İstanbul, Sivas, Malatya, Uşak, Kütahya, Bilecik, Bayburt, Erzincan, Adıyaman, Tunceli ve Şanlıurfa'da bulunan bitki türleri tek tek tarandı.
ALMANYA
Nükleere karşı traktörlü eylem
Almanya'nın başkenti Berlin'de on binlerce kişi, nükleer santrallerin ve nükleer depolarının kapatılması için yürüyüş düzenledi. Ülkenin farklı eyaletlerinden gelen göstericiler, "Gerçekten Kapatın" sloganıyla Berlin Tren Garı'ndan tarihî Brandenburg Kapısı'na kadar yürüdü. Eylemcilere, Görleben Nükleer Atık Deposu'nun da bulunduğu Aşağı Saksonya'nın Wendland Bölgesi'nden yaklaşık 300 traktörle gelen çiftçiler de eşlik etti.
SULUİN'e keşif dalışı
1955 yılında ABD'li Jarrod Jablonski ve ekibinin 122 metre kadar derinliğe ulaştığı ve Asya kıtasının en derin mağarası olarak bilinen Antalya'nın Finike ilçesindeki Suluin, gizemini hâlâ koruyor. Kalabalık bir ekiple birlikte bu ay sonunda Suluin'e dalışa hazırlanan Derin Mağara Dalgıcı Hasan Hüseyin Yelis, dalışlarının dünyada büyük merak uyandırdığını söyledi. Yelis, 20 gün sürecek çalışmada, mağaraya yaklaşık 100 dalış gerçekleştirmeyi planladıklarını da sözlerine ekledi.
Manchester Üniversitesi'nin yaptığı kazılara 20 bilim adamı katılıyor. Çevrecilik binlerce yıl önce de vardı...
Kahramanmaraş'taki Domuztepe Höyüğü'nde yürütülen kazıda, 8500 yıllık çöp depolanan çukurlar bulundu. Pazarcık ilçesi Narlı beldesi Kelibişler köyü yakınındaki höyükte 1995'te başlatılan kazı çalışmalarının daha 10 yıl süreceği bildirildi.
Kazı Başkanı ve Manchester Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Stuart Campbell, höyükte çöp çukurlarını tespit edince heyecanlandıklarını belirterek, şunları dile getirdi: "Bu aslında bize bundan 8500 yıl önce burada yaşayan insanların çevre konusunda çok duyarlı olduklarını ortaya koyuyor. Hangi kaynakları nereden ve ne kadar alacaklarını ve nasıl kullanacaklarını biliyorlardı. O dönemin insanları çevreye duyarlıydı, hiç ihtiyaçlarından fazlasını tüketmedi. Çevre konusunda bizlerden hassas olduklarını söylemek mümkün."
SİZDEN GELENLER
Her önüne gelen arı yetiştirmesin!
> Erol Çelik
* Bir belgeselde arıların insanların beslenmesinde %97 rol aldığı söyleniyordu. Hatta Japonya'da arıların bedava yaptıkları bu işlem için milyonlarca dolar harcandığı belirtiliyordu. Bilim adamları Kovan Hastalığının ABD'ye sıçradığını ve arı nüfusunun her yıl %5 azaldığını bildiriyorlardı. Ayrıca Japonlar, bu hastalığın yayılmamasıyla ilgili alınan tedbirlerin yetersiz olduğunu savunuyor...
CEVAP: Sayın Çelik, bir Biyolog olarak size şu hususu belirtmek isterim; Arıların bazı yörelerde kitlesel kaybının sebepleri üç başlık altında toplanabilir:
1- Yetiştiricilerin hijyenik şartları tam manasıyla yerine getirmemesi sebebiyle mikroorganizma ve bakteriler tarafından yayılan hastalıklar.
2- Tabiat şartlarına daha dirençli (örneğin Kafkas Arısı gibi) ırklarla melezleme yapılmaması.
3- İnsektizid gibi çeşitli tarım ilaçlarının bilinçsizce aşırı dozda kullanılması sonucu ortaya çıkan kitlesel zehirlenmeler.
Bu hususlara dikkat edildiği takdirde arılar sonsuza kadar yaşama imkanı bulacaktır. Arıcılık bir ihtisas işidir, her önüne gelen bu işi yapmaya kalkarsa sonuç hepimiz için üzücü olur. Dileğimiz herkesin, arıların korunması konusunda hassas davranmasıdır.
TABİAT AŞKI
>Nicedir özlemişim
Nicedir özlemişim
Bu rüzgârı
Hani Doğu'da eser
Bahar akşamları
Nicedir özlemişim
Bir elma ağacının
Dibine oturmayı
Nicedir özlemişim
Şoseleri dağları
Nicedir özlemişim
Bir dosta sarılıp
Ağlamayı...
> Ataol Behramoğlu
(Gönderen Nevres Taştan)
Göllerimiz bir bir talan ediliyor...
> Galip Sönmez (Esnaf) / SAMSUN
Karadeniz'in ortasındaki Yeşilırmak Deltası'nda bulunan Çarşamba'da yaşayan bir çevre dostuyum. Yeşilırmak Deltası denilince koskoca bir ova ve göller aklımıza geliyor. Ancak acımasız hızlı yerleşim, burada da doğayı alt üst ediyor. Çarşamba'nın Hürriyet beldesinde bulunan göllerimiz hızla talan ediliyor. Sesimizi kimseye duyuramıyoruz. Geç olmadan bizim sesimiz olun, bu talana mani olalım!
CEVAP: Sayın Sönmez, ne yazık ki, doğaya zarar veren tek canlı insan! Bunun önüne geçmek günümüzde oldukça zorlaştı. Samsun ili, Çarşamba ilçesi ve Hürriyet beldesindeki vali, kaymakam, belediye başkanları ve muhtarlar dahil bütün idarecilerin doğaya sahip çıkacakları umudunu taşımak istiyorum. Dileriz, yörenizde sizin gibi düşünenler çoğunluktadır ve bu süreçte yanınızda olurlar. Karadeniz eşsiz doğal güzellikleriyle bir çok bölgemize, hatta dünyaya parmak ısırtıyor. Lütfen sahip çıkalım! Saygılarımla...
Yazışma Adresi: 29 Ekim Caddesi No: 23 34197 Yenibosna/İSTANBUL
e-mail: ediz.hun@tg.com.tr