
Sevgili okurlar, günümüzün iletişim çağında dünyamızda olup bitenlere ulaşmak, ül-kelerarası iş birliği ve görüşmelerdeki zaman kavramı artık çok kısaldı diyebiliriz. Gazetemize ulaşan mail ve mektuplar siz saygıdeğer okurlarımızın doğal değerlerimize karşı duyduğu ilgi, duyarlılık ve tabiat sevgisinin en açık göstergesidir. Hepinize sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
Norveç'in eski hanım Başbakanı Gru Harlem Brundtland'ın 1987'de hazırladığı sağlıklı kalkınma için "çevre"nin önemini belirten "Brundtland Komisyonu" adı ile bilinen Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu raporunda, insanoğlunun çevre konusunda dünya görüşünün çok olumlu yönde değiştiği vurgulanıyor. Raporda; 20. yüzyılın ortalarında, Dünyayı ilk defa uzaydan çekilen resimlerle gördük. Görüntüler çok çarpıcı idi. Bu resimler, 16. yüzyılda yaşamış Polonyalı Astronom Kopernik'in (Nicholas Copernicus/1473-1543) bilimsel görüşleriyle kıyaslanabilir. İnsanların dünya ile ilgili bilgilerini tamamen değiştiren Kopernik, kainatın merkezinin dünya olmadığını ortaya koymuş ve Dünyamızı, Güneşin etrafında dönen bir gezegen olarak tanımlamıştır.
GEZEGENİMİZİ NASIL BU KADAR YAŞANMAZ HALE GETİRİYORUZ?
20. yüzyılda, hepimiz Dünyamıza ilk defa uzaktan baktık ve sonsuz uzay içinde küçük yuvarlak, kısmen beyaz bulutlarla kaplı mavi bir top olarak gördük. Bu görüntüler, Dünyanın sınırlı bir bütün olduğunu somut bir biçimde ortaya koyarak, dünya görüşümüzü temelden değiştirdi. Uzaydan bakınca, Dünya yüzünde görünen nesneler köprüler, şehirler gibi insan yapımı oluşumlar değil; bulutlar, denizler, yeşillikler ve toprak gibi tabiatın eşsiz güzellikleri idi.
Günümüzde insanoğlunun olumsuz faaliyetleri işte bu atmosfer, deniz ve karalardan oluşan dünya ekosistemlerini zorlamakta ve gelecek nesillerin imkanlarını tehlikeye sokmaktadır.
Kıymetli çevre dostları, göstermiş olduğumuz bütün çalışma ve çabalar dünyamız ve pek tabii güzel yurdumuz içindir. Bu temel olguyu anlamak ve ona göre tedbirimizi almak zorundayız.
Zehirleyici atıkları toprağa gömerek gözden uzak tutmak, asitli toz ve kimyasal madde çıkaran bacaları yükselterek çevreyi korumaya çalışmak büyük bir yanılgıdır.
Bu ve bunlara benzer yaklaşım ve davranışlar çözüm değil, çözümsüzlüğü beraberinde getirmektir. Sorunları ulusal dayanışma ve uluslararası işbirliği yoluyla ancak çözme imkanı bulabiliriz.
Doğanın bütünselliği ilkesine yürekten inanmamız gerekiyor. Çünkü hayat zincirinin her halkasının ayrı bir değeri ve önemi var. Tabiatta her şey bir denge içinde birbirine bağlı.
HERKES KENDİ BACAĞINDAN ASILIR DEVRİ ARTIK BİTMELİ
26 Nisan 1986'da o zamanki Sovyetler Birliğinde, şimdiki Ukrayna sınırları içinde kurulu Çernobil nükleer santrali, Türkiyemizdeki çay tiryakisi olan bizleri nasıl etkilediyse, İngiltere'de üretilen kükürtdioksit de asit yağmurlarıyla Norveç ve İsveç ormanlarını tahrip ediyor.
Artık, tropik kuşak ormanlarının yok olması, ozon tabakasının incelmesi, sera etkisi bütün dünya insanlarının ortak sorunu. Günümüzde dünya ekonomisinin nasıl entegre olduğunu, tüm ülkelerin nasıl birbirine bağımlı hale geldiğini anlatmaya gerek yok. Küreselleşme hepimizi etkiliyor.
Hiçbir ülke, sınır kapılarını ve gözlerini kapayarak, kulaklarını tıkayarak dünyanın bir ucundaki olup bitenlerden habersiz kalamaz. Ekonomide olduğu gibi çevre ve ekoloji açısından da bu kural geçerli.
Dokuz yıl önce girdiğimiz üçüncü Millennium'da, diğer tanımıyla yeni bin yılda günümüz insanı hem yurduna yararlı bir birey olmak, hem de yaşadığı dünyayı korumanın bilincinde bulunmak zorunda. Çünkü, artık dünyamız çok küçüldü!
Hepinize sevgi ve sağlık dolu günler diliyorum.
İşte geri dönüşümün resmi
Cam, plastik, metal, kâğıt/karton ve kompozit (cips ambalajı ve süt kartonları gibi) atıkların 'çöp' olmadığına güzel ve ilginç bir örnek... İzmir'deki bir danışmanlık şirketinin sahibi ve eğitim danışmanı Ali Rıza Avcan, iş yerinden topladığı 1200 meyve suyu ve süt kutusunu tekne haline getirip yüzdürdü. Vatandaşların büyük ilgi gösterdiği tekne ile tur bile atıldı.
EVCİL HAYVANLARIN TRAJİK SONU Çocuklara oyuncak niyetine alınıyorlar!
Türkiye'de, petshoplarda 400 ile 5 bin TL arasında satılan köpekler, genellikle çocuklara oyuncak olması ya da köpek korkusunu yenmesi için alınıyor, ancak bunların önemli bölümünün bir süre sonra sokağa terk edildiği ortaya çıktı. Türkiye'deki köpek satışlarının denetimsizliğinden yakınan Hayvanları Koruma Derneği Genel Koordinatörü Aynur Altun, evlerde beslendikleri için bu köpeklerin savunma mekanizmasının gelişmediğini, bu yüzden sokakta nasıl yaşanacağını bilemediğini söyledi. Özellikle yurt dışından köpek girişinin kontrol altına alınması gerektiğine belirten Altun, ''Köpek alan kişi, dışarı atmayacağına, belli bir süre bakacağına dair taahhütname imzalamalı. Sokağa terk edilen köpeğin kime ait olduğu bilinmeli ve ciddi cezalar verilmeli'' dedi.
SİZDEN GELENLER Çevreye destek olmak istiyoruz
> Bekir Akoğul (tukesciler.net) / HOLLANDA
Uzaklardan da olsak gönlümüz siz çevre dostlarıyla... Yazılarınızı her hafta heyecanla takip ediyoruz. Karınca kararınca size ne kadar destek olabilirim bilmiyorum fakat acizane TÜRKEŞÇİLER.NET sitesinin editörüyüm. Size katkım olması bakımından ve Milliyetçi gençlere çalışmalarınızı tekrar tazeleyip duyurma açısından www.turkesciler.net sitemizde ''o'' kıymetli yazılarınızın bir bölümünü misafir köşe yazarı bölümüne ekleyebilir miyiz?
CEVAP: Sayın Akoğul, sayfamıza gösterdiğiniz ilgi bizleri çok mutlu etti. Yazımızın bir bölümünü yayınlamış olmanızı memnuniyetle karşılıyorum. Çevre bilincini ve tabii duyarlılığını arttıran bu tarz yaklaşımları her zaman olumlu karşılamak gerekir. Nazik satırlarınıza tekrar teşekkür ediyor, sevgilerimi sunuyorum.
İstanbul'un kuşlarına 'Kuş Kondu Sarayı'
> Ayşe Altunbaş- Mustafa Bozdemir / İSTANBUL
Sizin sıkı bir çevre dostu olduğunuzu biliyoruz. Bir grup arkadaş kuşlarla ilgili bir çalışma içindeyiz. "Kuş Kondu Sarayları" adlı projemiz İstanbul'da sayısı oldukça fazla bulunan kuşlara toplu yuvalar yapmak. Günümüzde de hâlâ var olan fakat sayıları oldukça yetersiz olan kuş saraylarını çeşitli cami ve parklarda görmek mümkün. Sizce bu işin üstesinden nasıl gelebiliriz?
CEVAP: Kıymetli genç arkadaşlar, ilginç bir görüşü dile getirmişsiniz. Bu çok şumullü bir projedir. Şehirlerde yaşayan kuş cinsleri ortalama 5-6 türü geçmez. Sizin vurgulamak istediğiniz ve koruma altına almak fikrini savunduğunuz iki kuş türü herhalde güvercin ve kumrulardır. Ancak sahil kesimi martılar tarafından kontrol edilmekte, iç kısımlarda da kargalar yoğunlukta bulunmaktadır. Projelerinizi geliştirmenizi dilemekteyim. Yerel yönetimlerle irtibata geçin. Her canlının eşit yaşama hakkı olduğuna inanan bir insan olarak konuyla ilgili düşüncelerinize destek veriyorum.
18 yaşındayım ve kaktüslere bayılıyorum!
>Elif Yorgun
Ben 18 yaşındayım ve adeta kaktüs hastasıyım.. Sizin bahçenizi Türkiye Gazetesi'nde gördüm ve bayıldım. Bahçenize nasıl ulaşabilirim?
CEVAP: Sevgili Elif, bahçeme göstermiş olduğunuz ilgiden dolayı teşekkür ederim. Gençlerin az su isteyen ve bakımı kolay oylan kaktüs ile sukkulente ilgi duymaları hakikaten sevindirici. Kaktüsler hakkında bilgi edinmek isterseniz www.kaktusrehberi.com adlı siteye girebilirsiniz. Hayatınızda başarılar dilerim.
Çevre Proje Olimpiyatı heyecanı yaklaşıyor
> INEPO
Dünya Çevre Haftası sebebiyle 24-27 Mayıs'ta İstanbul'da yapılacak olan 17. INEPO Uluslararası Çevre Proje Olimpiyatı'nda, 40 ülkeden 85 proje yarışacak. 13-19 yaş grubu gençler arasında yapılan ve UNESCO'nun da desteklediği 17. INEPO kapsamında 2009 Çevre Ödülleri de sahiplerini bulacak.
BANA YAZIN!
Çevre ve tabiatla ilgili her türlü sorunuzu bana iletebilirsiniz. "Güzel bir dünya" için bu sayfaya siz de katkıda bulunun. Haydi e-mail ve mektuplarınızı bekliyorum...
Yazışma Adresi: 29 Ekim Caddesi
No: 23 34197 Yenibosna/İSTANBUL
e-mail: ediz.hun@tg.com.tr