Kaçımız tanıyoruz yaşadığımız kenti, kaçımız her gün tırmandığımız yokuşun, her akşam üçer-beşer atlayarak indiğimiz merdivenlerin farkındayız? "İstanbul, Bizans öncesi döneminden başlayarak yedi tepe üstüne kurulmuş. Bugün bu kentte yetmiş, belki de yüz yetmiş tane tepe denebilecek yükseklikler ve buralardan inilen çukurluk yerler var. Biz elimizde çeşitli kent rehberleri, fotoğraf makineleri, not defterleri ve evlerimizde, kütüphanelerde tarih kitapları ile İstanbul'u dolaştık. Bin beş yüz yöresinde yokuş gördük. Bu yokuşların binden fazlası merdivenli yokuş ya da sadece merdiven halinde... Bu merdivenlerinden bazısı iki yüz, üç yüz basamak... Bazı yokuşların ya da merdivenlerin adlarına rehberlerde rastlayamadık. Bazılar ise rehberlerde yazılı ama onları yerlerinde bulamadık. Bazı yerlerde sokağa dönüştürülmüş merdivenlere karşılık, üstüne daha sonraları merdiven yapılmış sokaklar bulduk. Zaman zaman üstüne yürüdüğümüz yokuşun zemininin altında çok eskilerden kalma eski zaman yapıları, yarı çökmüş tonozlar olduğunu gözledik. Daracık, sarp yokuşların kenarından toprak çalarak yüksek yapılarına katan bilinçsiz ve insafsız zenginler. Olağanüstü görüntülere açılan perişan ve romantik merdivenlerin kenarında eski harap evlerinde milyarlık rantların üstünde fakir ve geleneksel yaşamını sürdüren insanlar..." Böyle diyor Cahit Kayra, "İstanbul'un Yokuşları ve Merdivenleri" adlı kitabında. İstanbul'da keyifli bir gezi Söz konusu kitap, içinde yaşadığımız kentin, tarihine, coğrafyasına, topoğrafyasına doğru inanılmaz keyifte bir gezi niteliği taşıyor. Her gün hiç de dikkat etmeden tırmandığımız yokuşlar, ikişer-üçer atlayarak indiğimiz merdivenler neleri sembolize ediyor? Her birinin nasıl bir öyküsü var? Yıllar boyunca kimler aşındırdı o yokuşları ve merdivenleri? Cahit Kayra, 1991'de İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Kültür İşleri Daire Başkanlığı Yayınları arasında çıkan "İstanbul'un Yokuş ve Merdivenleri" adlı kitabında işte tüm bu sorunların cevaplarını arıyor. Birbirinden güzel resimlerle bezenmiş kitap, bu konuda yapılmış hâlâ bir ilk çalışma olma niteliğini de taşıyor. Kayra ve beraberindeki ekip, Eminönü, Fatih, Beyoğlu, Beşiktaş, Sarıyer, Beykoz ve Anadolu Yakası, Üsküdar ve ötekiler tarzında bir sınıflandırma yaparak girmişler işe. Dolaştıkları tüm semtlerde, kent insanının hayal gücünü yansıtan sokak isimleri dikkatlerini çekmiş önce. Yaklaşık 800'e yakın yokuş ve merdiven gezilirken karşılarına çıkan sokak isimlerindeki zenginlik şaşırtmış ekibi. Giderek sokak isimlerinden yola çıkıp bir tür tasnif yapma eğilimi ağır basmış daha sonra. Aradan geçen 21 yıl törpülenen "7 tepe" ne durumda acaba tahmin etmek zor belki ama hayatımızdaki "iniş-çıkış"ların giderek çoğalıp zorlaştığı kesin. Bugün İstanbul'un fethinden (29 Mayıs 1453) sonra Ayasofya'da ilk Cuma namazı kılınmıştı.