Hepimiz biliyoruz ki, dil en önemli iletişim kaynağıdır. İnsanların doğdukları andan itibaren ihtiyaç duydukları hava, su, toprak kadar önemli bir araçtır. Ama bu önemlilik hep gözden kaçırılır. Doğal bir durumdur bu. Ama profesyonel bir iletişimci için dilin sadece özelliklerini bilmek yetmez. Dilin özelliklerini hatta kurallarını çok iyi tespit edip onu en iyi bir şekilde kullanması, sözü sözle pekiştirip, etkili anlatması gereklidir. Çünkü iletişimci reklam konusunda kreatifliği buna borçludur. Herkesten farklı düşünerek, anlatmak istediklerini dilin kuralarına uygun bir şekilde etkileyici, ikna edici, şaşırtıcı yazması ancak dilin tüm özeliklerini ve kurallarını bilmesine bağlıdır. Bu konuda başarılı olabilmek önce hedef kitlenin dikkatini çekmek onlarda istek ve ilgi uyandırmak, daha sonra merak ettikleri ürünü almak için onları harekete geçirmektir. Yani alma güdülerini kışkırtmaktır. Bu yönde reklamcılar kafiyeli anlatım ve devamında müziklerle bu işi başarılı bir şekilde sürdürüyor. Ürün içeriğini anlatan bu anlatım insanlarda eğlenceli bir izlenim bırakırken aynı zamanda ürünü satın alma konusunda teşvik ediyor. Geniş bir hedef kitleye hitap eden hafızaya hemen işleyen bir yöntem amaçlanır ve başarılı olunur da. Şiirsellik, kafiyeli anlatım. Görüldüğü gibi yine karşımızda dilin kuralları. Evet böyledir. Diğerlerinden farklı olmak onların aralarından sıyrılmak ancak "reklam dilini" dilin kurallarına bağlı kalarak etkileyici, farklı, ikna edici bir şekilde anlatmakla mümkün olur. Dil ebsem, baş esen... Günlük çalışmalarımda doğru yazımla ilgili her kalemi elime aldığımda, Vural Sözer'in diline ne denli özenli, doğru yazmadan yana ne titiz olduğunu onu hatırlayanlar iyi bilir. 90'lı yıllarda meslektaşım Mustafa Göncü'nün Barajans yayınlarından çıkardığı Çobansalatası, Dil Haşlama ve Baba Tatlısı gibi dilimizi ilgilendiren yayınları hâlâ masa başımda durur. Gazeteciler, yayıncılar, televizyoncular, reklamcılar, öğretmenler, öğrenciler, avukatlar, sekreterler, düzeltmenler ve günümüzün Türkçesini doğru kullanmayı ilke edinen okur yazarlar Dekarasyon mu, Dekorasyon mu? Rating mi, reyting mi? Kuaför mü, kuvafür mü? Esortman mı, eşofman mı? Şohben mi, şofben mi? Egzost mu, egzoz mu? ve daha niceleri ... Duraksamadan, bir çırpıda yazabiliyor musunuz?.. Ortada dolaşan yazım kılavuzları, Türkçe sözlükteki sözcüklerin, tanımlama ya da açıklama bölümleri çıkarıldıktan sonra, alt alta dizilmesinden oluşuyor. Yani, Türk dilinde ne kadar sözcük varsa A'dan Z'ye bir dizelge haline getiriliyor. Ana, baba, beyaz, kara, sivri... Yazım kılavuzundan yararlanacak düzeyde, yetişkin bir kimsenin ben, "sivri" sözcüğü nasıl yazılıyor acaba diyerek, kılavuza baktığını sanmıyorum. Ama yazarken geçirilen duraksama, "sivribiber" ya da "sivrisinek" acaba bitişik mi yoksa ayrı mı duraksaması, bir yazım kılavuzuna bakma gereğini doğuruyor. Aynı duraksama, uzatma ya da inceltme im'i bulunan sözcükler; ek aldığında son harfleri bilinmeyen kısaltmalar; yerel özellikleri olan halk deyimleri; özel kişi ve coğrafya adları; genel kültür açısından evrensel değer taşıyan özel adlar ve terimler için de geçerli. Bundan amaç yazım açısından yardımcı olurken bilgi dağarcığına da bir şeyler katabilmek.