EQ; Duygusal Zekâ

A -
A +

Bilim adamları, falcıların işini elinden almaya uğraşıyor! Kahve falı, el falı gibi yöntemlere yüz vermeyen bilim adamları, dört yaşındaki bir çocuğun çikolata karşısındaki tutum ve davranışlarından, geleceğini tahmin edebiliyor. Başarıya ulaşmak için gerekli olan kişilik yapısını araştıran bilim adamları, dört yaşındaki bir grup çocuğun önüne birer adet çikolata koyuyor. Çocuklara, önlerindeki çikolatayı hemen yemeyip biraz bekledikleri takdirde ödül olarak bir çikolata daha kazanacakları söyleniyor. Araştırmacı odadan çıkar çıkmaz bazı çocuklar hemen önlerindeki çikolataya saldırıyor. Bazıları ise bir anlık tereddütten sonra dayanamayıp çikolatasını yiyor. Diğerleri ise, sabırla araştırmacının geri gelmesini bekleyip ikinci çikolatasını kazanıyor. Deney burada bitmiyor. Araştırmacılar, bu çocukların büyümesini bekliyor. Çocuklar lise çağına geldiğinde ortaya çok anlamlı bir tablo çıkıyor. Birinci çikolatasını yemeyip sabırla bekleyen çocuklar, büyüyünce daha uyumlu, daha popüler kendinden emin, daha cesur ve daha güvenilir bir kişilik sergiliyor. Önlerindeki çikolatanın çekiciliğine dayanamayıp ikinci çikolataya kadar beklemeyen çocuklar ise içine kapanık, daha inatçı ve daha karamsar oluyor. Bu gruptakiler, zorluklar karşısında hemen pes edip kabuğuna çekiliyor. Araştırmacılar bununla da yetinmeyip iki grubun üniversiteye giriş sınavlarındaki başarılarını da karşılaştırıyor. Sabırla bekleyen çocukların sabırsızlara oranla, ortalama 200 daha fazla puan aldıkları görülüyor. Bilim adamları, bu araştırmanın sonunda ilkel dürtüleri denetleme yeteneğinin başarının yolunu açtığını, bunun da kısaca EQ denilen "duygusal zekâ" ile açıklanabileceğini ortaya koyuyorlar. Duygusal zekâyı oluşturan unsurların başında; kendi kendini tanıma, kendini anlama yeteneği gelir. Bu, çok zor elde edilen bir yetenektir, çünkü duygular genellikle farklı görüntüler altında kendini gösterir. Örneğin, çocuğu elinden kurtulup caddeye fırlayan bir kadının ilk tepkisi, söz dinlemediği için çocuğuna kızıp bağırmak olacaktır. Ancak; bu kadının gerçek duygusu korkudur, çocuğunun araba altında kalmasından korkmaktadır. Amerikalı Psikolog Dr. Daniel Goleman, "Öfkeyle yatan, zararla kalkar" deyişinden yola çıkan adrenalinin spor veya rahatlama teknikleriyle işlem görmesi gerektiğine inanıyor. Endişe de, öfke gibi aşırıya kaçılmadıkça yararlı bir duygudur. Endişe, konu üzerinde konsantrasyonu arttırdığından, çözüm süresini kısaltır. Endişe, kontrolden çıkıp beyni çalışamaz hale getirdiği anda tehlike çanları çalmaya başlar. Başarısızlık endişesi genellikle başarısızlığı doğurur. Bazı kişilerin yaşamla barışık olmalarının altında yatan en önemli etken, kendilerini tanımalarıdır. Bu tür insanların hayatları süresince karşılaştıkları sorunları, duygusal zekâları yardımıyla çözümledikleri görülür.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.