Biz bir hikâyeyiz... Bu hikâyenin zenginliği yaşadığımız zamandan çok bu zamanı nasıl geçirdiğimiz ile ilgilidir. Bu noktada, her şey düşünce ile başlıyor. Hayatımızı oluşturan her şey sahip olduğumuz olağanüstü güç aslında, düşüncelerimizin bir ürünü. Önemli olan bu gücü pozitif yönde kullanıp, pozitif yön vermektir. İnsanın kendine olan sevgisi hayatın size sunduğu sevgi ile doğru orantılıdır. Hayatımızdaki seçimlerin neler olduğuna dikkat edelim! Her şey hak ettiğinize inandığınız şeylerin birer yansımasıdır! Eviniz gerçekten hoşlandığınız bir yer mi? Ya arabanız? Giysileriniz sizin kendinize karşı olan sevginizin birer göstergesidir... ve bunlar değişime açık düşüncelerdir. İsteklerimizle orantılı, yön verilebilir. Hayatta en çok istediğimiz şeylere bizi kavuşturacak bir güç olduğuna inanıyor musunuz? İnanın... Çünkü bu güç benliğimizdedir. 2011, UNESCO tarafından Evliya Çelebi Yılı olarak kabul edildi. Sebebi ise Çelebi'nin 400. Doğum yılı olması. Avrupa Konseyi ise Çelebi'yi "21. Yüzyılda İnsanlığa Yön Veren En Önemli 20 kişiden Biri" ilan etti. UNESCO'nun 2011'i "Evliya Çelebi Yılı ilan edilmesi münasebetiyle, memleketi Kütahya'da yapılacak olan uluslararası nitelikteki" Evliya Çelebi Sempozyumu 23-26 Mart tarihlerinde Kütahya Valiliği'nin ev sahipliğinde yurt içi ve yurt dışındaki çeşitli Üniversitelerden gelen 43 bilim adamı bildirilerini sunmasıyla gerçekleşti. 1611'de İstanbul'da doğan Çelebi'nin, 1682'de, Mısır'dan dönerken yolda ya da İstanbul'da öldüğü sanılır. Asıl adı Evliya Çelebi bin Derviş Mehmed Zilli. Ailesi Kütahya'dan gelip saraya yerleşmiş, babası sarayda kuyumcu olan Mehmet Zilli. Özel öğrenim gördü, bir süre medresede okudu, babasından tezhip, hat ve nakış sanatlarını öğrendi. Musiki ile ilgilendi, hafız oldu. Enderuna alındı. Dayısı Melek Ahmed Paşa aracılığıyla Sultan 4. Murat'ın hizmetine girdi. Gezmeye ilgisi çocukluğunda babasından ve yakınlarından dinlediği öyküler, söylenceler ve masallardan kaynaklanır. Seyahatname'nin giriş bölümünde gezi merakını ise gördüğü bir rüyaya bağlar. 50 yıl süren gezilerinde karşılaştığı toplumların yaşama düzenini ve özelliklerini yansıtan gözlemler yaptı. Kültürleri, günlük yaşayışları inceledi ve ünlü Seyahatnamesi'ni yazdı. Seyahatname'nin üslubu, divan edebiyatı düz yazılarının tersine son derece sadedir, dili kolayca anlaşılır, konuşma diline yakın akıcı bir üslup kullandı. Anlatımlarında kimi zaman mizah unsurlarına da yer verdi. Gözlemlerine, kendi düşünce ve görüşlerini de ekledi. Anlatımını belli bir zaman dilimiyle sınırlamadı. Seyahatname'de geçmişle gelecek, şimdiki zamanla geçmiş iç içedir. Seyahatname bir kültürel derleme niteliğindedir. İçinde, gidilen yerlerde dinlenen halk öyküleri, türküler, halk şiirleri, söylenceler, masallar, maniler, halk oyunları unsurları, giyim-kuşamla ilgili özellikler, düğün-cenaze törenleri, yerel oyunlar, inançlar, komşuluk bağlantıları, toplumsal davranışlar, sanat ve zanaat özellikleri olan zengin bir içeriği kapsar. Ayrıca gezilen bölgelerdeki evler, cami, mescid, çeşme, han, saray, konak, hamam, kilise, manastır, kule, kale, sur, yol, havra, köprü gibi çevresel yapıları da inceler. Seyahatnamesi, yalnızca 17. Yüzyıl Osmanlı dünyası için değil, Kafkasya, Arap ülkeleri, Balkanlar ve Orta Avrupa bakımından da önemli bir tarihsel coğrafya-kültür haritası niteliğindedir. ..... Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde yöneticiliğini yaptığım atölyemde 2. öğretimden Starpucks Ekibi "Evliya Çelebi" konusunu geniş çaplı inceleyerek dönem ödevlerini başarıyla yaptılar, onları kutluyorum. Yeni neslin tarihe mal olmuş değerlerimizi bilmeleri ve araştırmaları açısından bu tür çalışmaları önemsiyorum.