Globalleşme: Günümüz dünyasının en temel, temel olduğu kadar da günlük yaşamda en sık kullanılan kavramlarından biri... Bilimsel tanım, bilim adamlarının işi... Biz günlük yaşamın içinde boğuşanlar, ha deyince dört başı mamur bir tanım yapamasak bile... İyi kötü biliyoruz ki, globalleşme demek, dünyadaki tüm ekonomilerin, giderek artan dozlarda, birbirine bağımlı hale gelmesi demek... Ya da... Muazzam bir etkileşim ve haberleşme ağının, birden tüm dünyayı aynı anda, aynı salıncakta sallaması... Herkesi, her ülkeyi, birbirine bağlayan, bir büyülü kuşak, âdeta, bir anda götürüyor. Globalleşemenin gözle görülür olarak ürettiği ilk temel sonuçlardan biri şu: Hızlı iletişim ve dolayısıyla, dünyada her yerin ve ülkenin biribirinden olağanüstü çabuk etkilenmesine paralel olarak "finansal kontrol"ün daha da "merkezileşmesi"... Bir değişim sürecinden "güçlü"nün daha da güçlenerek çıkması, anlaşılabilir bir sonuç... Ama, acaba her şey bu kadar kategorik mi ilerliyor? "Güçlü" kim? Ya da globalleşme çerçevesinde, yukarıdakileri" kimler temsil ediyor? Dünya ekonomisinde, sahneye gelen bazı ilginç gelişmeler, "güç odakları" tanımının da içerik olarak değişimden geçtiğini düşündürüyor açıkçası... Bu durumda, zengin ülkelerin kendi aralarında doları ya da euro'yu desteklemek türünden karar almaları, ne ölçüde anlamlı? İlgileneler hatırlayacaktır. Bir süre önce, zengin ülkeler merkez bankalarının "doları destekleme harekatı", pek de öyle başarısızlığa uğramamıştı... Öyleyse? Uzmanların görüşü o ki: Merkez bankalarının söz konusu müdahalesi başarıya ulaştıysa, bu harekatı gerçekleştirirken, akıntıya karşı kürek çekmedikleri, piyasanın sinyalleri doğrultusunda karar verdikleri içindir. Ancak... Uzmanların, hemen peşinden yaptıkları bir ilginç hatırlatma vardı ki; yenilir yutulur gibi değil: "Doları desteklemeleri, bir yere kadar anlamlıdır. O da Amerika, gerçekten bütçe açıklarını ve cari açıklarını azaltmaya yönelik ciddi ekonomi politikalarına yönelirse... Yok, bu yönde değişiklik olmazsa, başlangıçta doların yelkenlerinin şişiren rüzgâr, bir süre sonra, terse dönecektir. Piyasa piyasadır. Ekonomi, kendi yasalarını devreye nasıl olsa sokar. Globalleşeme sürecinin, sahneye çıkardığı ilginç bir denge değişikliği bu. Hükümet etmek: Bir toplum üstünde vergi salma gücüne sahip olmak... Para basma gücünü kullanmak ve gerektiğinde borçlanabilmektedir. Ancak, globalleşme, "hükümet etme"nin getirdiği bu üç güce de "sınırlama" getiriyor ister istemez. Bir hükümet, gereğinden fazla vergi almaya kalktığı zaman görüyor ki, üretim yapan firmalar ve hatta bankalar başka ülkelere kaçmış. Pervasızca borçlanmaya kalkan ya da enflasyonun tırmanmasına göz yuman bir yönetim için de benzer bir durum söz konusu. Bir bakıyorsunuz, yatırımcılar, bir başka para birimine yönelip orada sığınacak bir kovuk aramaktalar... Yaşayacağız ve göreceğiz... Kim bilir daha neler neler?