Cumhuriyetin ilk tarih profesörlerinden birisi olan Ayşe Afet İnan (Uzmay) (1908-1985) yaşadığında ülke adına verdiği hizmetleri; Türkçe Öğretmeni, Tarihçi ve Sosyoloji profesörü olup Atatürk'ün manevi kızıdır. Türk Tarih Kurumu'nun kurucu ve yöneticiliğini de yapmıştır. Ayrıca kadınlara siyası haklarının tanınması, Piri Reis Haritası'nın dünyaya tanıtılması ile Mimar Sinan'ın Türk mü yoksa Ermeni mi veya Rum asıllı mı olduğu konularına açıklık getirerek sahip çıkması önemlidir. İnan'ın 1967'de yazdığı bir yazısını sizlerde paylaşmak istiyorum; "Milletin Temeli olan Dil Birliği"dir. Atatürk, Millet'i şöyle tanımlamıştı: "Millet, dil, kültür ve mefkûre birliği ile birbirine bağlı vatandaşların teşkil ettiği bir siyası ve içtimai heyettir. Bu tanımı tamamlamak için ise "Türk Milletinin dili Türçedir, Türk dili dünyada en güzel, en zengin ve en kolay olabilecek bir dildir. Onun için her Türk, dilini çok sever ve onu yükseltmek için çalışır. Bir de Türk dili Türk milleti için mukaddes bir hazinedir. Çünkü Türk Milleti geçirdiği nihayetsiz badireler içinde ahlakını, ananelerini, hatıralarını, menfaatlerini, velhasıl bugün kendi milliyetini yapan her şeyin dili sayesinde muhafaza olunduğunu görüyor. Türk dili Türk milletinin kalbidir, zihnidir..." Bu sözler 1931 yılında yurt bilgisi notlarından "Vatandaş için medeni bilgiler" kitabımın 7. ve 8. sahifelerinde yazılıdır. Fakat hemen şunu belirtmeliyim ki bu fikirler Atatürk'ündür. Çünkü ben o sıralar ilk öğretmenlik yıllarımda Ankara Musiki Öğretmen okulunda yurt bilgisi okuturken Atatürk'ün bizzat uğraştığı meselelerdi bunlar. Burada anlatım bütünüyle yeni aklıma uygun değildir, henüz Dil Kurumu açılmış olmamakla birlikte yeni harflerin kabulünden sonra Atatürk çevresinde, dilin sadeleştirilmesi ve halk dili ile yazı dil birliğinin sağlanmasını amaç tutan konuşmalar sık sık yapılmakta idi. Atatürk'ün üslubu, ise bilindiği gibi eski kurallara bağlıdır. Fakat bizim nesil Arapça ve Farsçayı okullarda eskisi gibi okumadığından daha Türkçe kuralları ve kelimeleri benimsemiş durumda idik. Bir de halk edebiyatı, beni kendi bakımımdan daha çok ilgilendiriyordu. Fakat Atatürk'ün arkadaşları ile bu konudaki tartışmaları ve bazı kere karşıt fikirlerin ortaya atılması, pek öğretici bir nitelik taşırdı. Türk dili üzerindeki çalışmalar, çeşitli yönlerde ilerlemiş ise de "Türk Dil Kurumu"nun açılmasıyla daha yoğun bir çalışmaya geçilmiş ve bu, çok çeşitli alanlarda uğraşanları bir araya getirmiştir. Hep bildiğimiz gibi yaşadığımız devrin özelliklerinden biri de belirli konularda çalışanların o amaca erişmek için birer "kurum" içinde toplanmasıdır. Bu topluluklardaki kişi çalışmaları milli varlıklara bilim alanında yöntemli bilgiler katarlar. Atatürk'ün isteği ve amacı benimsendikçe edebiyat ve bilim alanlarında yazılan yapıtlar Türk varlığına ve ulusal benliğimize kültür zenginliğimizi sağlayacaktır." Üzerimizdeki kara bulutların bir an evvel dağılıp, Cumhuriyetimizin 88. yılını milletçe barış içinde ve mutlu olarak kutlamak dileğiyle...