Biyoritm kavramı iyi kötü güncel hayata girdi. Her vücudun kendine özgü bir biyolojik ritmi, yani bir bakıma kendine has inişli çıkışlı biyolojik bir temposu var. O kadar ki biyoritm konusunu ciddiye alan bazı kişiler, kendi vücutlarının zaman içindeki biyoritmini uzmanlara çıkartıp, o biyoritm haritasına göre yaşamlarını düzenleyebiliyorlar. Nasıl mı? Örneğin bir ay sonra önemli bir iş görüşmesi olan iş adamı, hemen biyoritm haritasına bakıyor. "Aman" diyor, "O gün olmasın. O sırada biyoritmim düşüş gösterecek. Buluşma tarihini ya beş gün sonraya ya da beş gün öne alın." Tıp, anlayacağınız aktif hayat içindeki insanın yalnız tedavisini değil, aynı zamanda "etkinliğini" de gözetiyor artık. Peki ya kronoritm? O neyin nesi oluyor? İşte size bir kavram daha... Biyoritm, vücudun biyolojik ritmini anlatan bir kavram ise, kronoritm de vücudun zamana yani saatlere bağlı ritmini anlatan bir kavram. Gece ve gündüz ayırımına, yani zamana bağlı olarak insan vücudunun ritmi de değişiyor. Nabız atışı değişiyor. Her şey değişiyor. "Değişiyorsa değişiyor" demeyin sakın... Ve uzun yoldan, örneğin Amerika'dan uçakla gelen bir dostunuzun o sıradaki yakınmalarını hatırlamaya çalışın. "Daha kendime gelemedim" diye. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki: Özellikle "doğudan batı"ya doğru yapılan uzun uçak yolculukları vücudun kronoritmini allak bullak ediyor. Böyle doğudan batıya doğru bir uçak yolculuğunun oluşturduğu 12 saatlik büyük zaman kayması ile vücudun bozulan kronoritmi, ancak "9 gün sonra" eski "normal düzenine yeniden dönüş" yapabiliyor. Doğudan batıya değil de batıdan doğuya doğru yolculuk yapmışsanız durum biraz daha iyi. 12 saat süren bir batıdan doğuya uçak yolculuğu daha az, 6 günlük bir süre istiyor vücudun kendine gelebilmesi için. Yani... İstanbul'dan Tokyo'ya gitmişseniz 9 güne, Tokyo'dan İstanbul'a gitmişseniz 6 güne ihtiyacınız var, eski performansınıza kavuşabilmek için. Öneminin tam anlaşılmadığı 1971 yılına ait önemli bir spor karşılaşması ile ilgili gelişmeler, bugün örnek bir vaka olarak anlatılıyor. O da şu: Sovyet voleybol takımı, uzun bir yolculuktan sonra Tokyo'ya gelir. Sovyet takımı ile Japon takımı 12 gün içinde tam 11 karşılaşma yaparlar. İlk maç, herkesi şaşırtan bir biçimde Sovyet takımının mağlubiyeti ile biter. Oysa Sovyet takımı, Japon takımına göre daha iyi bir takımdır. İkinci, üçüncü maçlar da hep Sovyetler'in yenilgisi ile sonuçlanır. Neden sonra Sovyetler kendi performanslarını göstermeye başlarlar. Son maçlardaki başarıları ile durumu toparlarlar. Çünkü uzun uçak yolculuğunun getirdiği kronoritm bozukluğu, yavaş geçmiştir Sovyet oyuncuların üstünden. Uzun uçak yolculuğu böyledir. Peki uzun otobüs yolculuğu nasıl? Otobüs yolculuğu, uçak yolculuğuna göre vücudun kronoritmini hemen hemen hiç bozmayan bir yolculuk. Çok uzun bir uçak yolculuğu yapanlara ne mi tavsiye ediliyor? Tabii ki zamanın geçmesini beklemeleri. Hatta 10 saatlik bir zaman kayması yaşayan bir sporcuya ilk üç gün antrenman bile yapmaması öneriliyor. Sporcular için uzun uçak yolculukları önemli de iş adamları için değil mi? Tabii ki önemli... Onlar da çekişmeli geçecek iş görüşmelerinde, ister istemez "kronoritm" faktörünü göz önünde tutmak zorundalar.