Sokaktaki vatandaştan Cumhurbaşkanına kadar hemen herkes, ülkede gerilimin düşürülmesinden yana tavır sergiliyor. Hep bir ağızdan; bu ülke bu kadar gerilimi kaldırmaz diye, neredeyse feryat ediyorlar. Toplumun tüm bireylerini, böylesine ortak bir talebe iten ise, son zamanlardaki siyasi tartışmaların çığırından çıkmış olmasıdır. Siyasiler, öncelikle siyasi liderler, toplumda önder olup; geniş kesimler tarafından örnek alınan şahsiyetlerdir. Dolayısıyla, bu kişiler, bin düşünüp bir konuşmalıdırlar. Ama maalesef; her daim toplumun önünde bulunan ve açıklamaları büyük bir dikkatle takip edilen bu zevat, neredeyse ağzına geleni, pervasızca söylemeden edemiyor. Her türlü karalamanın, iftira ve hakaretin bini bir para! Böylesi davranışlar, siyasilere; şahısları ve temsil ettikleri kurumları bazında nelere mal olduğunu bir bilseler. Sokaktaki vatandaş, otuz iki dişini gömmüş; büyük bir hayret ve endişe içinde olup biteni izliyor. Vatandaşın hayretinin sebebi; ulaşılmaz ve pek büyük bildiği şahsiyetlerin, ne kadar boş ve beleş işlerle uğraştığını ve tek kelime ile ne denli kof kişilikler olduğunu görüyor. Zira vatandaş çok iyi biliyor ki, konuşulan konu ve üslup, konuşanın şahsiyeti hakkında bilgi verir. Endişesinin sebebi ise, toplumunu ve ülkesini böylesi insanlara emanet etmek durumunda olmasıdır. Bu düşüncelerle yarınlara bakıldığında, en ufak bir ışık görülmüyor ve ister istemez endişe duyuluyor. Eden, kendine ediyor. Seçimi kaybeden siyasetçi, seçmene boşuna kızıyor. Halbuki, kendisine bakmalı ve; ben veya biz parti olarak ne yaptık ki, millet bizi bu şekilde cezalandırdı demelidir. Liderlerin ağza alınmayacak cümleleri pervasızca dillendirmeleri, öncelikle kendilerini ve sahip oldukları müesseselerini, başta kendi tabanlarından ve topyekun halktan uzaklaştırıyor. Onlar dozajı artırdıkça; inanın, halkın nefreti de o nispette artıyor. Toplumdaki gerilimin asıl sebebini irdelemeye yarinki makale ile devam edeceğiz...