Türkiye'mizde hayali zor olan işler gerçekleşiyor. Bugün olanları, on sene önce söyleselerdi hiç kimse inanmazdı. 'Rabbim isterse sular, büklüm büklüm buruluyor ve sırtına Sakarya'nın Türk tarihi vuruluyor!' Demek ki, bazı şeylerin vakti, saati geldi! Demokrasilerde siyasi partiler, milletten oy isterlerken; onların hak ve hukuklarını korumak adına bu istekte bulunurlar ve bu şekilde iktidar veya muhalefet olurlar. Demokrasi tarihimize baktığımızda; iktidara gelen siyasi kadroların milletin hak ve hukuklarını, yeterince korumadıklarını ve hatta bazılarının milletimizin bu emanetine hıyanet ettiklerini görüyoruz. Bu durumun tipik mümessilleri ise; başta darbeciler olmak üzere o darbelere göz yuman; karşı çıkmayan; onları yargıya teslim etmeyen siyasi kadrolar ve özellikle o siyasi kadroların liderleridir. Bu ağır vebal; darbeler boyunca gelip geçen onca darbecinin ve onlara karşı çıkamayan siyasilerinin omuzlarındadır. Bu halin tipik örneği; ülkemizde adı darbelerle anılan ve her darbe yapıldığında 'şapkasını alıp gitmekle' ünlenen Süleyman Demirel'dir. 12 Eylül darbesinin yargılandığı bugünlerde; darbeye muhatap kılınan kendisinin de 'müdahil' olması gerektiği hatırlatıldığında; '... Bu halk beni başbakan ve cumhurbaşkanı seçti. 12 Eylül'le zaten hesaplaştım' dedi. Tamam; sen başbakan ve cumhurbaşkanı oldun da; seni o makamlara çıkaran bu halkı nerede ve ne halde bıraktın?! Sen: Millete 'haydi; düşün peşime!' derken; milletin hak ve hukukunu askerî vesayete teslim etmek adına mı bu yetkiyi istedin?! İstemediğine göre; her darbe girişimine karşı en ufak bir karşı koyma yapmadan şapkanı alıp usulca çekip gitmen neyin nesiydi? Sen, her şeyden önce; işgal ettiğin koltuklarla, yalnızca şahsına ait bir birey değildin! Bu millet sana, şahsi hesaplaşmanı yapasın diye oy verip o makamlara çıkarmadı. Milletin hukukunu korumak adına o yetkileri aldın. Darbecileri yargıya teslim etmek yerine sen; milleti, darbelerin getirdiği askerî vesayete teslim ettin! Eline verilen yönetme ve yasama erklerini, iskat ve iptal ettirerek istiskale uğrattın! Kendini müdafaa için de; '...Çek git diyen kim; ordu. Ona karşı koyacak başka bir ordum mu var benim?!' diyorsun. Belli ki, safsatada (mugalata) üstüne yok! Benzer durumlara muhatap olan başkalarının nasıl hareket ettiklerini ve ilgililerini yargıya nasıl teslim ettiklerini görüyor ve biraz olsun yüzün kızarıyor mu; doğrusu millet merak ediyor!