Biliyorsunuz 3 Kasım Genel Seçimleri Türk siyasi hayatında bir "milat" olmuştu. Türk milleti engin sağduyusu ile de, merhum Özal'dan sonra dağılan ve geçen 10 seneyi aşkın süre içerisinde bir türlü giderilemeyen siyasi istikrarsızlığa son verdi; tek başına bir siyasi partiyi iktidara getirdi. Böylece; her kafadan bir sesin çıktığı ve bir türlü sağlıklı bir kararın alınıp uygulamaya konulamadığı; kriz doğurmaktan başka bir sonuç vermeyen koalisyonlar dönemi sona erdi. Artık milletin, tek elden muhatabı vardı. Millet, kimden hesap soracağını ve kimi mükâfatlandıracağını biliyordu. Zira, bir siyasi parti tek başına iktidara gelmiş; yığınla biriken ülke meselelerini göğüsleyerek, her birisine çözümler üretmeye başlamıştı. AK Parti iktidarı 1.5 senedir iş başındadır. Millet nezdinde ilk ciddi sınavını 28 Mart mahalli seçimleri ile vermiş olacak. İktidarın ve tüm siyasi çevrelerin 28 Mart seçimlerinden çıkaracakları çok dersler olsa gerektir. Gerçi bu millet vefalıdır. Genel seçimlerde tek başına iktidara taşıdığı bir siyasi partiyi; 1.5 sene gibi kısa bir süre sonra olacak mahalli seçimlerde de yalnız bırakmaz! Hatta, daha rahat hizmet edebilsin diye desteğini daha da artırır! Böylece iktidar partisinin de hiçbir mazereti kalmayacak. Bir dahaki seçimlerde de, günahıyla sevabıyla millet terazisine çıkmış olacak! İktidar partisi, şayet mahalli seçimlerde, 3 Kasım Genel Seçim sonuçlarına göre oylarını artırırsa, milletin gidişattan memnun olduğu anlaşılacak aksi halde, iktidara "ayağını denk al" denmiş olacak... Gece-gündüz koşturan bir Başkan!.. TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, cumartesi günü gazetemizin misafiri idi. Birlikte yemek yedik; kendisiyle bol bol sohbet etme imkânı bulduk. Eksik olmasınlar; gazetemizin "manşet toplantısı"na katılarak özel haberciliğimize katkıda bulundular. Şimdiye kadar biz böyle bir TOBB Başkanı görmemiştik. Tıpkı Başbakan Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül gibi gece gündüz koşturuyor. Her ayın 15 gününü evinin dışında geçiriyor. Yurt içini ve yurt dışını fellik fellik arşınlıyor. Özellikle; AB sürecinde, üye ülkelerin ticaret ve sanayi odalarının meslek kuruluşları ile sürekli temaslarda bulunarak alt yapı oluşturuyor. AB sürecinde müzakere tarihi alabilmemiz için yoğun bir gayretin içindeler. Türk müteşebbisinin meselelerini çözmek, onların üretimlerini artırmak ve satışlarını kolaylaştırmak için hükümet nezdinde girişimlerde bulunuyor; Başbakan Erdoğan'la birlikte iş adamlarının da iştirak ettiği dış gezilere katılarak pazar arayışında aktif rol oynuyor. Rifat Hisarcıklıoğlu Türkiye sevdalısı, genç bir beyin. Can güvenliğini hiçe sayarak; patlayan bombalar arasında Bağdat'a gidiyor; Irak pazarından pay alabilmemiz için görüşmeler yapıyor. Bremer'le kıyasıya pazarlığa girişiyor. Hisarcıklıoğlu ile mutabık kaldığımız görüş: Hükümetin mevcut ekonomik programı uygulamada taviz vermediği, israfı önleyici tedbirleri aldığı ve bunun sonunda da; bilinen şekliyle makro ekonomik göstergelerin iyi olduğu yolunda. Ancak; bu durum henüz millete ve özellikle müteşebbise yansıyabilmiş değil. Türkiye'nin en büyük meselesi işsizliktir. Bizzat Başbakan'ın ifadesiyle de işsiz sayısı maalesef milyonlarla ifade edilmektedir. Özel sektörün önü açılmalı! Bu durumun yegane çözümü; mevcut iş yerlerinin rantabl çalışması ve daha da gelişerek büyümeleri ve yeni iş sahalarının açılabilmesidir. Bunu devletten beklemediğimize göre, bu işleri kotaracak özel sektörün teşvik edilmesi ve önünün açılması gerekmektedir. Bu cümleden olarak; inşaat sektörü, istihdam açısından Türkiye'de "lokomotif"tir. Bu sektörün önünün behemehal açılması lazımdır. Depremden sonra, ülke genelinde, inşaat adına neredeyse çivi çakılamıyor! Bunun sebepleri olmalı! Basit bir inşaat için bile, daha kazma vurmadan 15-20 milyarlık bir masraf gerekiyor! Tedbir adına yeni kanunlar çıkarılıyor ama, kaş yapalım derken göz çıkarılmamalı! Hükümet, bu mühim konuyu bütün yönleri ile masaya yatırmalı ve tez elden bu işin hal çaresini bulmalıdır.