Geçen hafta boyunca televizyon ekranlarından, Malatya Çocuk Esirgeme Yurdu'ndaki vahşet görüntülerini kızarak, dehşet içinde izledik. Üzerlerine gidilse kim bilir daha nelerle karşılaşırız! Türkiye'nin maalesef gerçeği budur. Aynı günlerde meslektaşımız, Uğur Dündar, Trakya'daki tuğla fabrikalarında çalıştırılan çocukların dramını çekmek isterken, üç saat gözaltına alındı. Uğur Dündar'ın gittiği olay kaç kez televizyon ekranlarında ve gazete sayfalarında sergilendi? Medyamız bu konularda gerçekten üzerine düşeni yapıyor. Ama, hepimizin bildiği gibi, belirli bir netice; yani işin düzeltilmesine yönelik bir sonuç alınmıyor. Şimdiye kadar alınmadı. Medya, ne kadar kanunsuzluğu su yüzüne çıkarırsa çıkarsın; kendi söyleyip kendi dinliyor! Bu tür kanunsuzluklar belli ki, rüşvetle yürütülüyor. Medyanın gündeme taşıması ile, rüşvet biraz daha artıyor! Çocuk Esirgeme Kurumlarının şimdilik tek hal çaresi, kamera sistemiyle gözetlenmeleridir. Devleti ticaretin içine sokmakla kurumları, tefessüh ettirdik. Ticaretle uğraşan devlet, asli görevi olan denetimi yeterince yapamıyor. Tek hal çaresi... Devletin bu denli hantallığından açıkgözler, üçkâğıtçılar ve işte böyle gayr-i insanî davranışlarda bulunan mahluklar faydalanıyor. Devletin bir an önce asli fonksiyonlarına dönüştürülmesi gerekmektedir. Bu kafa bilmez!.. Hâlâ devletin süt sağmasını ve ot biçmesini isteyen kafalar var. Bu kafa belli ki, özelleştirmeye hız veren hükümetin icraatlarından son derece rahatsızdır. Mahut kafa yabancı sermayeye de düşmandır. Hele de bu sermaye Arap yahut İsrail sermayesi ise, hop oturup hop kalkıyorlar. İstanbul'a kaç tane gökdelen yapıldı; gıkları çıkmayan bu zevata göre, Arap sermayeli iki gökdelen söz konusu olduğunda nedense İstanbul'un silüeti bozulacak oluyor! Şimdiye kadar yapılanlara söz etmediklerine göre demek ki; onlar İstanbul'un silüetini tamamlamışlar! Bunlar bozacağına göre!.. Bu kafa, millet ve memleket hayrına bir çivi çakmadığı için; yatırımın ne olduğunu, neye yaradığını ve nasıl yapılacağını bilmez. İşleri güçleri yapılanları karalamaktır. Ne yaptıklarının ve neye karşı olduklarının öylesine farkında değillerdir ki, öbür yandan; işsizliğe çare bulamıyor diye de hükümeti hedef tahtası yapmayı maharet biliyorlar. Yabancı sermaye gelmeden, yatırım yapılmadan işsizlik önlenemeyeceğine göre; bu kafa neye karşı geliyor biliyor mu acaba?! Biz, kendi halimize kaldığımızda, işte bunlarla; bu kısır döngü içinde uğraşıp duruyoruz. Bize, dışarıdan manivela görevi görecek bir etken şarttır. Bu da, şimdiki haliyle AB'den başkası değildir. Mademki biz kendi içimize çeki düzen veremiyoruz; bırakalım da başkaları bu hususta bize yardımcı olsunlar!