ABD 'kovboy'u oynuyor!

A -
A +

ABD, Birinci Körfez Harekatı'nın aksine gittikçe yalnızlaşıyor. Yanında sadece İngiltere var; o da doğal müttefikliğinin yanında Irak petrollerine göz dikmiş durumda! Saddam, ne kadar iyi niyetli (!) olursa olsun; sarayları dahil ülkenin dört bir yanındaki yerin altındaki dehlizlerini denetçilerin denetimine açsa da, suçluluktan ve suçlanmaktan kurtulamayacaktır! Bir kere; bu denetçiler ABD'ye zaman kazandırmaktan ve Irak'ın nokta haritasını ABD'ye teslim etmekten başka bir iş yapmıyorlar! Aynı niyetle gelen ekip, casusluk yapıyorlar gerekçesiyle 1998 yılında sınır dışı edilmişlerdi. Denetçiler, sözde kitle imha silahlarını arıyorlar. Irak'ın BM yetkililerine teslim ettiği 11 bin küsur sayfalık raporda; bahse konu bu silahların başta ABD olmak üzere, İngiltere, Almanya ve Fransa'dan, hangi şirketlerden ve ne miktarlarda alındığı kalem kalem yazılıp bildirildi! O halde; denetçilerin yaptığı tamamen kedinin fare ile oynamasını andırıyor. Denetçilerin yaptığına bakın ki, Batı'dan satın alınan bu kitle imha silahlarının nerede muhafaza edildiğini Iraklı yetkililerden sorup öğrenmeye çalışıyorlar! Saddam'ın soluğunu her an ensesinde hisseden hangi Iraklı bildiklerini söyleyebilir?! Daha açık söylemek gerekirse, ABD, bütün bu silahların miktarlarını ve nerelerde saklandığını en az Iraklılar kadar bilmektedir! Zamanı geldiğinde, bunların hepsini eliyle koymuş gibi bulacak ve dünya kamuoyuna gösterecektir. ABD'nin derdi Saddam da değildir. Bilakis Saddam, uzun seneler ABD'nin emellerine hizmet etmiş ve halen de etmekte olan bir despottur. İran'la sürdürdüğü o akılsız ve anlamsız savaşta arkasında ABD ve Batı vardı. Savaşın sürdüğü 8 sene boyunca her türlü silah ve mühimmatı ABD ve Batı'dan aldı! Batı'nın emellerine bu denli hizmet eden ve kendi halkını baskı ve zulümle sömüren Saddam'dan başka ne beklenebilir? ABD ekonomisinin özellikle silah ve petrol sanayilerinin SOS verdiği cümle alemin malumudur. Dünyayı tek başına dizayn etmeye niyetlenen ABD'nin 'kovboyculuk' oynamaktan başka seçeneği yoktur! Irak, bu niyetin ilk ve son örneği değildir. Bu durum, 11 Eylül tarihi itibariyle başlatılan bir süreçtir ve daha uzun seneler süreceğe benzemektedir. Bir kısım savaş kışkırtıcılarının dillendirdiklerinin aksine Türkiye'nin politikası gayet açık ve yerindedir. Başbakan Gül'ün yapmış olduğu Orta Doğu ülkeleri ziyaretleri ve o ülke liderlerini Türkiye'de toplayıp ortak bir deklarasyon yayınlamaya çalışması; savaş çıksa da çıkmasa da gayet yerinde bir harekettir ve Türkiye'nin bu misyonu üstlenmesi gerekiyordu. Türkiye'nin, üslerini müttefiki ABD'ye açması yanında; bir bakanını 350 işadamıyla birlikte komşu Irak'a göndermesi aynı şekilde gerekli ve anlamlıdır. Bu hal, kesinlikle tavşana kaç, tazıya tut değildir. Bilakis, elinden geleni yaptığının resmidir. Buhran yönetiminin nasıl olması gerektiğini merak edenler, 2. Dünya Savaşı yıllarında Türkiye'ye baksın ve o günkü yönetime hak verenler, ellerini vicdanlarına koyarak bu günkü yönetimi değerlendirsin!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.