ABD gibi büyük devletlerde strateji hesapları, 20-30 sene sonrası için yapılır. Hem de, her türlü gelişmeler göz önünde bulundurularak, her çeşit alternatifler değerlendirilerek bu hesaplamalar yapılır. Büyük devlet olmanın, hatta devlet olmanın gereği budur. Bilindiği üzere ABD, Yeni Dünya Düzeni diyerek, dünyaya nizamat vermek çabasındaydı. Sovyet Rusya ve Doğu Bloku'nun yıkılışından sonra, ABD, tek başına kalacağını ve bu şekilde jandarmalık görevini sürdürebileceğini düşünüyordu. Oysa, dünya eski dünya değildi artık... Üzerinde yaşamakta olan millet ve devletler de uyanmışlardı. 5'er 10'ar bir araya geliyor; yeni yeni birliktelikler kuruyorlardı. Çeşitli devletlerin, kendi aralarında yanaşıp kurmakta olduğu bu birliklerin yegane amacı; ekonomik yönden sömürülmemek ve dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı ortak savunma yapabilmektir. Hemen her kıtadaki devletlerin bir araya gelerek, kurmuş oldukları bu birliktelikler, ABD'nin, dünyaya yeni nizamat için hedefi olan Yeni Dünya Düzeni projesini zorlaştırıyordu. Hele, en son olarak, Çin-Rusya'nın yakınlaşıp birlik oluşturmaları, ABD'nin uykularını büsbütün kaçırdı. Kendisine rakip olabilecek bu her iki devlet de, Asya kıtasında bulunuyordu. O Asya kıtası ki, dünyanın istikbalini şekillendirecek yer altı ve yer üstü zenginliklerini bağrında taşıyordu. ABD, tam Sovyetler yıkılıp, güç ve kuvvetten düşüp; elinden çıkan eski nüfuz sahaları olan Orta Asya Cumhuriyetlerine el atacaktı ki; bu kez, aynı Rusya'yı, Kazakistan ve Çin'i de yanına almış olarak karşısında buldu! Amerikan ekonomisi, Başkan Clinton'ın son 6 aylık döneminden başlayarak yeni Başkan Bush'la birlikte duraklama dönemine girmişti. Gerilemenin sinyallerini veriyordu. Avrupa ülkeleri birliğini tamamlamış, ortak para birimleri olan euro, ABD dolarına meydan okuyordu! ABD, ne yapıp edip; meşru (!) bir mazeret bulup Orta Asya'ya el atmalıydı. Bu durum, ABD için olmazsa olmazdı! 11 Eylül, ABD için dönüm noktası olmuştur! Milat diyerek, 11 Eylül'e mal bulmuş mağribi gibi sarılarak, hedeflerine bir bir varmak isteyecektir. Çok masum ve meşru bir mazeretin arkasına sığınarak ve bütün dünyayı da yanına alarak, niyetlerini gerçekleştirmek isteyecektir. 11 Eylül olayında, Üsame bin Ladin veya başka her hangi bir terör örgütü, kim veya kimler olursa olsun, bütün bunlar, ABD derin devletinin kullandığı taşeronlardır. Perde arkasındaki asıl güç, ABD'yi de yönlendiren siyonistlerdir. Zavallı Bush'u birileri itti ama, kendi de farkında değil! Farkına vardığında ise, iş işten çoktan geçmiş olacak ve karanlık güçler bir taşla onlarca kuş vurmuş olacaklar! Bu, onların hesabı tabii... Bakalım, başkalarının ve esas hesap sahibinin hesabı nasıldır?