Kıbrıs'taki çözümsüzlüğün temelinde Batı'nın hakkaniyetle hareket etmeyişi; daha açık ifadesiyle Rumları koruyan ve kollayan yaklaşımları yatmaktadır. Rumlar, elbette ki durduk yerde şımarmadılar. Onları neredeyse küstahlık derekesine indiren hep Batı'nın bu riyakâr yüzüdür! Tarihte hep böyle olmuştur ve olmaya da devam etmektedir. Bu duruma son örnek; AB'nin uluslararası antlaşmalara aykırı olarak Güney Kıbrıs Rum Kesimini kendi bünyesine alma kararıdır! Bu kararla, Rumların şımarmasına prim verilmiş ve anlaşmaya yanaşmamaları adeta körüklenmiştir. Meseleye Rumların cephesinden bakıldığında; anlaşmaya neden yanaşsınlar ki? Bütün istediklerini elde etmişler; her şeyden önemlisi haksız yere AB'ye girmişler. Üstelik Türkiye; AB sürecinde ve birliğe aday konumunda. AB'de kararlar ittifakla alınabildiğine göre; Türkiye hakkında verilecek her kararın altında Yunanistan'ın ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin onayı olmak zorunda! Rum, bu fırsatı kaçırır mı? Onlara göre, KKTC'nin ve Türkiye'nin ipleri ellerinde. İstedikleri tavizleri koparabilirler ve her istediklerini Türklere dikte edebilirler! Aynı yanlışa düştüler! Aynı yanlışa Batı da düştü. AB ülkeleri de; Güney Kıbrıs Rum Kesimi'ni birliğe dahil etmekle Türkiye'yi cendereye sıkıştıracaklarını zannetti. Nitekim aynı cümleden hareketle BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın hazırlamış olduğu plan, Ada'da referanduma sunulmuş; Kuzey Kıbrıs Türklerinin çözüm isteyen evet oyları, Güney Kıbrıs Rumlarınca reddedilmiştir. Böylece, çözüm istemeyen taraf belli olmasına rağmen, Rum Kesimi'ne herhangi bir müeyyide düşünülmemiş; çözüm istediğini oylarıyla ispat eden Kuzey Kıbrıs Türk Kesimi ise, başta izolasyonlar olmak üzere cezalandırılmaya devam edilmiştir. Tezgâhlanmak istenen Rum oyunu AB sürecinde de kendini göstermiş ve Türkiye'ye daha işin başında; Güney Kıbrıs Rum Kesimi'ni bu haliyle tanımamız ve Rumların gemi ve uçaklarına limanlarımızı açmamız adeta ihtar edilmiştir! İşte; "hem kel, hem de fodul!" diye buna derler. Türkiye'nin ağırbaşlılığını yanlış anladılar. Sadece dışarısı değil, içeride de birçok muhalif kesim işi; "hükümet Kıbrıs'ı sattı!" demeye kadar götürdü! Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, her fırsatta Kıbrıs konusundaki gerçeklere vurgu yapmasına rağmen, mahut çevreler anlamamaya ve hatta yanlış anlamaya ve bu şekilde anlatmaya özel gayret gösteriyordu. AB pahasına da olsa!.. Başbakan Erdoğan son olarak, çok sert bir şekilde yani AB pahasına da olsa Kıbrıs'ta geri adım atılamayacağını söyleyince mahut dış ve iç çevrelerin şafakları attı! Bu sert çıkış karşısında dışarısı şok olurken; içerisi; "... Tayyip Erdoğan'ın seçime dönük sözleri!.." değerlendirmesinde bulundu. Eh, ne diyelim; dilin kemiği yok!