Gerçek demokrasiyi hazmedebilecek kıvamda olmadığımız, olamadığımız; Taksim Gezi Parkı olayı bahane edilerek, bir kere daha gözler önüne serildi. Zira, çevre diye yola çıkıldı; neticesinde, insanlar öldürülüp yaralandı ve yurdun muhtelif yerlerindeki çevreler yakılıp yıkılıp tahrip edildi.
Bu olayın bir perde önü var; bir de perde arkası var... Perde önü malum; masum bir çevre dayanışması.. Polisin müdahalesi ve göstericiler üzerine, gereksiz yere biber gazı kullanması..
Perdenin arkası ve; beş-on ağaç ile biber gazı bahane edilerek; esas yapılmak istenen ise, başta Başbakan Tayyip Erdoğan ile onun iktidarını alaşağı etmektir.
Malum; Türkiye demokrasisi, gerçek anlamda halkın kendi kendini idaresi demek değildir. Ya nedir? Davul, siyasi iktidarların boyunlarında iken, tokmak 'vesayet' erbabının elinde olan bir sistemdir. Daha açık ifadesi ile yazayım: Yalnızca şeklen demokrasi, yani adı demokrasi; esasta ise, başta asker olmak üzere bürokratik oligarşi.. Bu halin tipik örneğini; bedihi (apaçık) şekilde 28 Şubat sürecinde yaşayıp gördük.
Askeri ve sivil bürokrasi (Derin devletin yapılanması olan 'vesayet rejimi'); ülkenin sahibi olarak yalnızca kendilerini görürler; dolayısıyla bu cahil milletin oyları ile seçilen iktidarlara metelik vermezler! Bu kafanın, demokrasi diye bir derdi yoktur. Zira bu güne kadar hep demokrasi dışı yollarla iktidarı gasp edegelmişlerdir.
Her on yılda bir gelip; kendi nizamlarını kurup, sütre gerisine çekilen mahut zihniyet gördü ki; bu Tayyip Erdoğan eski başbakanlara benzemediği gibi, bunun iktidarı da eski şeklen olan iktidarlara benzemiyor. On yıllık iktidarlarında giderek muktedir olmaya yüz tuttular!
Baksanıza; son olarak; 28 Şubat süreci de yargıda hesap vermeye başladı!
Önümüzdeki seçimler ise, vesayet ve uzantıları için hiçbir şey ifade etmiyor. Zira, milletin gönlünde taht kuran Tayyip Erdoğan, şimdiye kadar olduğu gibi, yine bangır bangır gelmeye devam ediyor! Onu tutabilene aşk olsun! Değil, Kılıçdaroğlu; kırk Kılıçdaroğlu olsa, havasını alır! Bu hali görüp, hop oturup hop kalkıyorlar!
Görünür-görünmez(!) iki tane tutunabilecekleri dallarının (Askeriye ve Yargı) yerinde yeller esiyor! Elde var; mahut sosyal medya ve derin devletin mahut uzantıları.. Dışarıdaki şer güçlerle el ele vererek; bir 'kalkışma' başlatabilir miyiz? Dikkat ediniz; bütün hesaplar Başbakan Tayyip Erdoğan üzerinden yapılıyor ve Erdoğan-Hitler benzetmesine vurgu yapılıyor. Ana arıyı bitirecekler ki, kovanı dağıtabilsinler!
Not: Bu mühim konuya yarınki makale ile devam edeceğim F.B.