Avrupa ülkelerinin ve ABD'nin, Türkiye ve Kıbrıs Türk'ü aleyhinde takip ettikleri ısrarlı politikalar netice vermeye başladı. Bunun yegane ispatı ise, Rumlarla el ele veren Batı'nın tek yumruk olup, bir ağızdan konuşmaları; buna karşılık da, Türkiye için hayati önemi haiz Kıbrıs konusunda Türkiye'de her kafadan bir ses çıkmasıdır! Öyle ki; bu Kıbrıs da fazla olmaya başladı, bunun yüzünden Avrupa Birliği'ne giremiyoruz; dışarıda en haklı olduğumuz konularda bile, bizi dinlemek istemiyorlar, dolayısıyla haklarımızı müdafaa edip elde edemiyoruz. Hemen her konuda, Kıbrıs karşımıza çıkarılıyor. Bu Rauf Denktaş da çok olmaya başladı! Çeyrek asırdır sürüncemede olan konu, artık bir sonuca bağlanmalı ve Türkiye'nin önünü tıkayan bu konu gündemimizden çıkarılmalı, denmeye başlandı. Çeşitli şahıs, kurum ve kuruluşların, belli ki Kıbrıs konusunda, uzaktan ve yakından en ufak bir bilgileri yok! Kulaktan dolma, daha açık ve acı bir ifadeyle Batı ağzıyla konuşuyorlar! Yine, belli ki, bu zevat Kıbrıs'a gidiyor ama; yalnızca turistik amaçlı.. Bir kere olsun; oraya gidip de Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ı dinlemek nezaketinde bulunmuş olsalardı, hem Kıbrıs tarihini öğrenmiş olurlardı, hem de Kıbrıs'ın ne olduğunu, Kıbrıs etrafında çevrilen dolapların neler olduğunu ve Kıbrıs'ın Türkiye için hayati önemini anlar ve bunun sonucu olarak da en hafifinden susarlardı! Olur olmaz beyanlarıyla Rum'un ve Batı'nın ekmeğine yağ sürmezlerdi! Kıbrıs; Türkiye'nin güneyinin ve Orta-Doğu'nun güvenliği için hayati önemi haiz, batmayan bir uçak gemisi konumundadır. Kıbrıs, 1877 senesindeki Osmanlı-Rus Savaşı'nda İngiltere'ye rehin olarak verilmişti. Bundan sonra meydana gelen Balkan Savaşları ve Birinci Cihan Savaşı'ndan sonra, bilindiği gibi Cihan Devleti'miz yıkılmıştı. Yıkılmadan önce; son Osmanlı Meclis-i Mebusanı, Misak-ı Milli kararını almıştı. İşte; Türklüğün cihan çapında vermiş olduğu Kurtuluş Savaşı'mız, bu Misak-ı Milli'nin (Milli And) yani; Türklüğün toprak ve istiklal olarak asla vazgeçemeyeceği hususları gerçekleştirmek için yapılmıştır. Kurtuluş Savaşı'mız, olmazsa olmaz topraklarımızın kısm-ı azamisini temin etmiştir. Zira, Batı Trakya, Musul-Kerkük, Hatay ve 12 Adalar ile Kıbrıs, başta İngiltere ve Batı'nın oyun ve dayatmaları sonucu yad ellerde kalmıştı. Bilindiği gibi, bunlardan Fransız işgalindeki Hatay ili, 1937 senesinde Anavatana katıldı. İngiliz işgalindeki diğer yerlerden Kıbrıs ve 12 Adalar ise, İkinci Cihan Savaşı'ndan sonra Yunanistan'a terk edilmişti. Türkiye, ilk defa; merhum Menderes döneminde ve merhum Fatin Rüştü Zorlu'nun Dışişleri Bakanlığında (1959-60 senelerinde) Londra ve Zürih Anlaşmaları neticesinde Kıbrıs'ta hak elde etmiş ve garantör devlet olarak Ada üzerinde söz sahibi olabilmiştir. (Bu konuya yarın da devam edeceğiz.)