AİHM'nin kararı

A -
A +

AİHM'nin Büyük Dairesi'nce Öcalan hakkında varılan karar, Avrupalının bize bakış açısının tipik göstergesidir. O Avrupalı ki, dünyamızda gelişen ve süper güçteki ülkeleri bile tehdit eden global terörden hâlâ ders alamamakta ve; "bana dokunmayan yılan bin yaşasın!" garabetinin içinde yuvarlanmaktadır. Terörist başını ve çetesini seneler senesi himaye edip üzerimize salan kendileri değilmiş gibi; bugün de sözde hukuk adına sureti haktan gözükerek, "yargılama adil yapılmamıştır!" diyebiliyor. Üstelik bunu söyleyenlerin çoğu hakim olmayıp siyasi kişilik sahibi! Belli ki, bu kararla, Türkiye'mizde, yaralar kaşınmak isteniyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kendilerine gerekli cevabı verdi. Bu cevap, aynı zamanda Avrupa'ya bir uyarıydı: "... Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir hukuk devletidir. Türkiye'de yargı bağımsızdır. Terörün zirveye çıktığı ve globalleştiği böyle bir dönemde; demokratik hukuk devletimizin yol haritası bellidir. Türkiye'nin teröre ve teröristlere bakışı asla değişmeyecektir..." Yekvücut olma zamanı! Zaten AİHM'nin almış olduğu bu karar nihai karar değildir. Konu, AB Bakanlar Komitesince de görüşülüp değerlendirilecektir. Bundan sonra ise, oradan çıkan kararın muhatabı Türk adli sistemidir. Türk mahkemeleri bu durumu değerlendirip gerekli kararı verecektir. Bu meyanda, elbette siyasi iktidarın da üzerine gelinecek ve AB ile sürdürülmekte olan müzakerelerde önümüze konacaktır. İşte, tam burada Türkiye'mizin bütün kişi, kurum ve kuruluşları ile yekvücut olması gerekmektedir. Bu mesele, devlet politikasıdır. İktidarıyla, muhalefetiyle, sivil toplum örgütleriyle herkes tek hedefe yönelmelidir. Nitekim, AK Parti iktidarı bu davayı kucağında bulmuştur. Başbakan'ın da ifade ettiği gibi: "... Hiç kimse bu konuyu istismara kalkışmasın! İstismara yeltenenler orada boğulurlar!.." Tabii bu arada bu tür konuları bahane edip Türkiye'mizi AB yolundan alıkoymak isteyenler elbette olacaktır. Onlara da Başbakan'ın cevabı gayet netti: "... AB hedefimizi hiçbir arızî sorun sekteye uğratamaz..." Türkiye'mizi medeniyet yarışından alıkoymak isteyen iç ve dış güçler bellidir. Bunlar, niyetlerini de gizlemiyorlar. Türkiye'de yaşayanların Türkiye sınırları arasında; yabancıların da Türkiye'de işleri yok diyorlar! Türkiye'yi ve Türkleri dünyadan tecrit etmek isteyen bu zihniyet, hemen her netameli konuyu, kendi emellerine alet ederek çarpıtabiliyor. Bölücübaşı meselesi de böyle... Bölücübaşını kimlerin, ne karşılığı, ne şartlarda ve nasıl teslim aldığı belli iken, gelinen durumun faturasını AK Parti iktidarına çıkarmak insafla bağdaşır mı? İktidarı yıpratmak adına! Ne hazin tecellidir ki, sorumluluğun zirvesinde olması gerekenler bile; milli menfaatleri hiçe sayarak fütursuzca beyanat verebiliyor; akılları sıra böyle yapmakla iktidarı yıpratacaklarını zannediyorlar. Az gelişmiş demokrasilerin zaafı bu olsa gerek; parti taassubu, insanlara bindikleri dalı bile kestirebiliyor! Heyhat ki ne heyhat!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.