Bilindiği üzere; AK PARTİ 3 Kasım seçimlerinde yüzde 35 dolayında oy alarak birinci parti konumuna gelmiş ve tek başına iktidar olmayı başarmıştı. Yüzde 35 dolayında oya karşılık TBMM'de yüzde 65'lik bir temsil gücü elde etmişti. Nedense bu durumu içine sindiremeyen; hemen her çevreden demokrasi havarilerimiz, AK PARTİ'nin Meclis'te temsil etmekte olduğu yüzde 65'lik kahir ekseriyeti çok görerek, anti demokratik bulmaktalar! Bunu da dillerine dolayarak; hemen her platformda (radyo, televizyon ve gazetelerde) iktidara; ayağını denk almasını ve; Meclis'te temsil ettiği oranda değil de, aldığı oy oranında icraat yapmasını salık vermekteler! Bütün bir demokrasi tarihimiz boyunca; mahut muhalefetimiz CHP'nin isteği doğrultusunda; gelen iktidar, hangi nisapla gelirse gelsin ama, asla muktedir olamasın anlayışıyla mevcut iktidar da istiskal edilmek istenmektedir! Bu cümleden olarak; AK PARTİ iktidarının köklü reformlara girmemesi ve anayasa değişikliği gibi önemli konulara el atmaması; YÖK gibi anayasal kuruluşlara dokunmaması istenmektedir! Daha açık bir ifadeyle; mevcut AK PARTİ iktidarından; şimdiye kadar olduğu gibi hükümetçilik oynayarak; suya sabuna dokunmadan vakitlerini doldurup çekip gitmeleri arzu edilmektedir! Oysa; gırtlağına kadar yolsuzluğa ve pisliğin envai türüne batmış böyle bir toplumda suya sabuna dokunmadan temizlik yapılabilir mi? Halbuki bu kiri ve pisliği temizleyebilmek için suyun ve sabunun yanında, aktivitesi çok yüksek diğer kimyasallara da ihtiyaç olduğu apaçık bir hakikat olarak orta yerde durmaktadır. Ayrıca; alınan oyla bu oyların Meclis'e nisabını ihtiva eden seçim kanunundan AK PARTİ'nin yakından ve uzaktan bir alakası yoktur! Kendi dışındaki partiler bu kanunu çıkarmıştı; AK PARTİ de onların çıkardığı bu kanunla seçimlere girmişti. Onlara olunca iyi ve demokratik de, AK PARTİ'ye olunca mı kötü ve antidemokratik?!. Tek parti iktidarına ne denli susamış olduğumuzu herkes gibi; başta CHP kadroları olmak üzere toplumun her kesimi dillendirip arzu etmiyor muydu? Millet, engin sağduyusuyla bunu sağladı, daha ne isteniyor? Özal'dan sonra gelen çeşitli koalisyonlar dönemlerinde neler çektiğimizi; koca ülkenin bir baştan öbür başa nasıl soyulup soğana çevrildiğini ve geçen onca zamana rağmen taş üstüne taş konmadığını ne çabuk unuttuk?!. Her şeyin olmazsa olmazı olarak gösterdiğimiz siyasi istikrarsızlığı, tek partinin iktidarı ile giderdik; bırakalım da, bu iktidar bütün hünerlerini sergilesin! Millet de ağız tadıyla; benim seçtiğim iktidar işbaşındadır ve icraat yapmaktadır diyebilsin! İktidarın icraatlarını değerlendirecek olan millettir. Demokraside, seçimler de zaten bunun için yapılmaktadır. Şimdiye kadar; demokrasi adını kullanarak, millete rağmen iş görenler -ki, bu işlerinin neler olduğunu millet çok iyi bilmektedir- bundan böyle gerçek demokrasiye alışacaklardır! İçlerine sindirseler de sindirmeseler de alışacaklardır! Çünkü; bugüne kadar her şeyi olduğu gibi; ham hum şarolop yapıp yemeğe çalıştıkları demokrasi, artık milletin malı olmuştur! Onu elde edebilmek için de; sahte demokratlığı bırakıp millete çıkmak; milletle bütünleşmek gerekiyor!