Yapılan her şeyi sineye çeken teslimiyetçi bir milletiz. Bu hal, doğrular ve güzellikler karşısında iyi de; biz aynı teslimiyeti, yanlışlar ve çirkinlikler karşısında da gösteriyoruz. Ve, ne geliyorsa bundan dolayı başımıza geliyor dense yeridir! Hakkımızın verilmesini bekliyoruz; onu söke söke almasını beceremiyoruz! Oysa demokrasi, karşılıklı hakların korunup gözetildiği ve taraflarca buna özen gösterilmesi gereken bir sistem. Bizde sistemin bir ayağı; o da dayatılarak yerine getiriliyor. Tıpkı totaliter sistemlerde olduğu gibi; idare edenler, idare ettiklerini hasta kabul ediyor ve hastaya kullanacağı ilaç sorulmaz, zorla da olsa içirilir anlayışı hakim! Yani, yarım yamalak demokrasimizin bir ayağı, idare edenler kesimi, kendilerine göre bir yol tutturmuşlar, ancak; idare edilenler kısmı, yani milletin kendisi göz ardı edilmiş. Dolayısıyla milletin ne dediği ve ne istediği önemli değil; ona ne verilirse, ne dayatılırsa almaya mecbur, hatta mahkum! Şimdi; şu yapılan insafsız zamlara bakınız! Dünyanın hangi demokratik ülkesinde, bunların yüzde biri uygulanabilir? Bir tek insafsız zam karşısında bile, yeri göğü inletir; ilgilileri bu zamdan vaz geçirtirler. Çünkü; gerçek demokrasilerde hak alınıyor, verilmiyor! Biz ise, adeta yapılan zamları alkışlıyoruz! Yapılan hangi insafsız zamma, demokratik tepkimizi yeterince koyabildik? En son olarak; Bütçe'nin 800 trilyonluk açığını kapatabilmek için, köprüye ve otoyollara korkunç zam yapıldı. Köprülerin ve otoyolların girişlerinde, kilometrelerce kuyruklar meydana getirip, motor kapatsaydık, bu zammı yürürlüğe koyabilecekler miydi? Haydi, uygulamaya koydular diyelim; milletçe o köprülerden ve otoyollardan, çok değil bir hafta süreyle geçmezsek, geri adım atmayacaklar mıydı zannediyoruz? Peki biz, bunlardan hangisini yapabildik? Hiç birisini yapmadığımız gibi; az yaptınız dercesine, köprülere ve otoyollara akın ettik! Yetmedi; zam yapan siyasetçileri, her gördüğümüz yerde alkışlıyoruz! Bu anlaşılmaz halimizle siyasetçiyi başımıza Deli Dumrul yapan biziz! Kendi ellerimizle seçtiğimiz siyasetçiyi yönlendireceğimize, siyasetçinin yönlendirmesine girdik! 4 veya 5 senede bir, seçimden seçime; önümüze konan sandığa attığımız oyla, demokratik görevimizin bittiğini sanıyoruz. Halbuki görevimiz, asıl o vakit başlıyor. Evet; siyasetçimiz çoğu kez, millete ters düşüyor da; siyasetçiyi hizaya sokacak millet ne yapıyor? Millet, siyasetçiye haddini bildirebiliyor mu? Bildirmiyor ve üstüne üstlük alkışlıyorsa; bütün bu yapılanlar az demektir! Zaten insanlar, layık oldukları idare şekli ve idarecilerle idare edilirler!