Arayışlar...

A -
A +

Siyaset, milletten kopuk olduğu zaman, kendi içinde ve dışında ne yaparsa yapsın gülünç ve güdük olmaktan kurtulamıyor! Gelişmiş demokrasiler, halkın katılımını yönetime ortak etmek suretiyle bu işi başardılar. Dolayısıyla sistemlerini halka malederek oturttular. Bizde ise, siyaseti hâlâ tepedeki şekillenmelerde ve merkez kararlarında arayan, milletten kopuk ucube bir anlayış hakim! Anlayışa bakın ki, liderin veya genel merkezin arzusu istikametinde şekillenmeyen il ya da ilçe teşkilatları devamlı surette feshedilmiş ve bu durum arka arkaya o kadar tekrar edilmiş ki, yeni kurulacak teşkilatlar için insan bulunamaz olmuştur! Bundan dolayı da, bizdeki siyasi partiler hiçbir zaman milletin malı olamamış; partiler liderlerinin etrafında şekillenip adeta aile partisi hüviyetine bürünmüştür! Bu durumdan en ziyade rahatsız olanlar, milleti gerektiği gibi temsil edemeyen, liderlerinin emrinde hareket etmek zorunda kalan milletvekilleridir. Milletvekilliği bir güç ama, bu güç milletten alınmak yerine liderden alınmıştır. Meclis de, ister istemez bu lider vekillerinden oluşuyor! Hesap, millete değil lidere verilmek zorunda! Siyasi parti liderlerini 'kral' yapan bu sistem, demokrasimizin önündeki en büyük engeldir. Liderler ve parti yönetimleri bu durumun farkında değil ama, milletin siyasetten ve özellikle kendi partilerinden soğumasının ana sebebi budur. Millet, bir türlü kendisini partisinde ve parti yönetiminde görememektedir. Oysa, siyasi parti demek teşkilat demektir. Teşkilatlarınız ne kadar güçlü ve yaygın ise, başarınız ve iktidar şansınız o denli yüksek olacaktır. Demokrasinin tabana yayılamamasından ötürü; ben bilirim, benim dediğim olur diyen liderler ve genel merkezler yüzünden, aynı parti teşkilatı onlarca kez feshedilmiş ve neticede; aynı partinin yığınla teşkilat mağduru olan bu insanlar kendi partilerinin aleyhinde çalışmak zorunda kalmışlardır! Siyasi partilerin lider ve yönetim kadroları ile milletin arayışları farklı. Liderlere dikkat edin; kâh şu sivil oluşumun genel başkanı ile, kâh şu siyasi parti temsilcisi ile görüşmek ve onu kendi saflarına katmanın derdinde! Buna örnek olarak, Bülent Ecevit'in Türk-İş Genel Başkanı Bayram Meral'i DSP saflarına katma çabasını gösterebiliriz. Aynı Ecevit, dün de DİSK Genel Başkanı Rıdvan Budak'ı DSP'den milletvekili seçtirmişti. Böyle yapmakla, Türk-İş yahut DİSK'in mensuplarının oylarını alabileceğini mi zannediyor? Böyle olmadığını gördük; Ecevit'i ilk terkeden milletvekili Rıdvan Budak oldu! Aynı hatayı, solda birlik arayışlarını ısrarla sürdüren Kemal Derviş'te görmekteyiz. Sözde geniş katılım arayışında. Sivil toplum kuruluşlarının liderleri ile görüşerek ve onlardan söz alarak bu birlikteliği sağlayabileceğini zannediyor! Milletin olmadığı bütün arayışların sonucu sandıkta ortaya çıkacak ama, iş işten geçmiş olacak!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.