Avrupa Birliği yolunda; 6.'sı ile birlikte 7. Uyum Paketi de gündeme geldi. Bir kere; şu hususu hemen belirtelim ki, AK Parti Hükümeti'nin, AB yolunda bu denli bir gayretin içinde bulunabileceğini kimse ummuyordu! Dolayısıyla toplum, bu yaklaşım karşısında bir şaşkınlık yaşamaktadır. Zira; bu iktidar, gelmiş geçmiş bütün hükümetlerden daha Batı'cı ve Batı'ya entegre konusunda daha samimi, tutarlı ve gayretlidir. Bu arada; Adalet Bakanı Cemil Çiçek ile Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Burhan Kuzu'yu sergiledikleri üstün performans ve gayretlerinden dolayı kutlamak gerekir. Şimdiye kadar; hemen herkes işin dedi-kodusunu yaparken; bunlar işe ciddiyetle eğiliyor ve kılı kırk yararcasına, meselelere özen gösteriyorlar. En önemli ve takdire şayan özellikleri de; meseleleri kavga konusu yapmadan; medeni ölçüler içinde tartışarak karara bağlamaları!.. Çünkü; şimdiye kadar ne çektiysek, bu kavgalar yüzünden çektik! Sonunda da, ana konuyu unutup yaptığımız kavgalarla kaldık! Demek ki; şimdiye kadarki iktidar sahiplerinin üzüm yeme gibi bir dertleri, özlem ve beklentileri yokmuş! Onların gayesi suyu bulandırmak ve tabir caizse; bağcıyı dövmekti! Türkiye, geç kalmış bir halde; hakkında verilecek çok önemli kararların arifesini yaşıyor! AB'ye alsınlar veya almasınlar; bir an önce biz, bu kararları alıp tatbik mevkiine koymalıyız. Bunu da AB istiyor diye değil, kendi insanımız için yapmalıyız. Türkiye'ye ve Türk insanına insan hak ve hürriyetlerini çok gören mahut çevreler; daha şimdiden toplumu germeye ve yeni kavga konuları üretmeye başladılar bile! Neymiş efendim; bu paketlerde, özellikle 7. Uyum Paketi'nde MGK'nın sivilleşmesi varmış ve bu konu askerî kesimi rahatsız ediyormuş! Bir kere; medeni bir toplumda sivil-asker ayırımı yapmaktan ve unları birbirine zıt unsurlar gibi göstermekten daha vahim ne olabilir? Bu pakette yer alan konular arasında; MGK Genel Sekreteri'nin sivil olması öngörülüyor. Dolayısıyla; bu kanunun ve yapının değiştirilmesi gerekiyor. Halihazırdaki şekliyle de; asker olan Genel Sekreter, Başbakanlığa bağlıdır ve MGK'da bu kişinin oy hakkı yoktur. Elbette böylesine önemli bir makam, gelen iktidarların keyfine ve onların siyasi yönden kadrolaşabilecekleri bir yapıya dönüştürülemez! Adı üstünde: Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği.. Buranın her türlü siyasi mülahazalardan uzak ve tamamen devletin ve milletin iç ve dış güvenliği ile ilgili konularına inhisar edilmesi gerekir. Nitekim; bundan önce de, MİT için aynı şekilde sivil yapılanmaya gidildi ve en ufak bir tartışma konusu olmadı. Hem; neden olsun ki? Bu denli mühim makamlar ve görevler hiçbir partinin tekelinde ve tasarrufunda olamaz; olmamalı da.. O makama getirilecek sivil kişi de; MİT Müsteşarı gibi devletin memuru olacak; devlet ve millet hizmetinde bulunacaktır. Asker-sivil hepsi bu milletin evladı değil mi? Herkes, konumu ve mesleği icabı; bu devletin ve milletin hizmetinde değil mi? Bunlar arasında ayırım yapmak ve; temelinde, birbirlerine karşı güvensizlik varmış gibi göstermek olacak iş mi? O halde, mesele; demokratik kurallar içerisinde herkesi, her kurum ve kuruluşu yerli yerinde oturtmak; devlet ve milletin hizmetine tabi kılmaktır. Makam ve görevler için; asker-sivil olmaktan ziyade önemli olan; liyakattır.