İklimin insan tabiatı üzerindeki etkisi inkar edilemez. Sıcak iklimde gelişme daha çabuk olduğu gibi; bozulma ve azgınlaşma da aynı derecede hızlı gelişir. Hele bu faktöre bir de; zenginlik ve teknoloji gibi diğer unsurlar da eklenince; tüm bu olgular, füze hızı ile gelişir.
Nitekim; Kur'an-ı kerimdeki bahse konu Peygamberler; tipik örnek olmaları hasebiyle hep Orta-Doğu kökenlidir. Orta-Doğu coğrafyası, bu yüzden hep dalgalı olmuş ve tarihin her devrinde, buralardan kan ve gözyaşı hiç eksik olmamıştır.
Bilinen tarihte; bu halin tek istisna devri Osmanlı dönemidir. Bu durumu tarihçiler araştırıyor ve çeşitli sebeplerini bulup yazıyorlar. Bize göre; en belirgin sebep Osmanlı adaletidir. Nedir; bu adalet derseniz; tek kelime ile 'vermek' olduğunu söyleyebiliriz.
Evet; bilindiği üzere bütün kavgaların temelinde ekonomik çıkar yatar. Yani alış-verişten olur. Osmanlı, almadan vermeyi yeğlediği için, kavga olmamış ve uzun seneler sulh ve sükun temin edilebilmiştir.
Osmanlıyı dış güçler 'Firavun taksimi' yapabilmek için yıktı. Firavun taksimi; benimki benim, seninki de benimdir zihniyetidir. Taksime konu emtia petrol olunca; ister istemez talip olan Firavunlar çoğalıyor. Eski Firavunlar savaşları kendi aralarında yaparlardı. Şimdiki asri Firavunlar; savaşları da sömürdükleri halklar arasında yaptırarak; sureti haktan gözükürler!
Dolayısıyla modern Firavunların eline, eskileri su dökemez.
Vaktiyle; İran'daki Musaddık devrimi, İngiliz sömürüsüne karşı bir başkaldırı idi. Zira İngilizler, İran petrolünün yüzde 87'sini kendi ülkelerine götürüyor, yalnızca yüzde 13'ünü İran'a reva görüyorlardı! Musaddık, petrolü devletleştirince; İngiltere ile ABD'nin hedefi oldu ve derhal iktidardan alaşağı edildi.
Irak-İran savaşında, Batılı Firavunlar Saddam'ın yanında yer aldı. Sekiz sene sürdürülen manasız savaşta; her iki tarafta da Müslüman kanı aktı. Her iki ülkenin kaynakları Batılı Firavunlara aktı. O vakitler Saddam; Batılı Firavunlara göre dünya lideri idi! Sıra Irak'a geldiğinde; dünya lideri derhal tu-kaka yapıldı ve en vahşi canavar ilan edilerek üzerine çullanıldı.
İçerideki yerli işbirlikçi Firavunların günahı, dışarıdakilerden az değildir. Çünkü, içeridekiler yüz vermese, dışarıdakiler yüz bulamaz!
Osmanlıdan sonra; bütün bir İslam coğrafyası hem başsız ve hem de sahipsiz kalmıştır. Sahipsiz derken yanlış anlaşılmasın; hamilik manasında sahiplikten bahsediyoruz. Sömürme konusunda öylesine sahipleri var ki; içerideki avaneler yalnızca 'sahibinin sesi' olarak fonksiyon ifa etmektedirler!
Bu halin tipik son örneğini Mısır'da görmekteyiz. Mısır'da neler olup bittiğini yarınki makalemizde irdeleyeceğiz.