Başbakan Tayyip Erdoğan, ülkemizde kaçak olarak çalışan Ermenileri dillendirince, at kaçtı torba düştü! Herkes kendi meşrebine göre değerlendirmelerde bulundu. Tabii, gazeteci ve yazarlar ile politikacılar, her şeyde olduğu gibi, burada da başı çekti. Başbakan, Batı'nın çifte standardını yüzlerine vurmak için bu örneği verdi. Ama, gelin görün ki, derdini daha içeridekilere anlatamadı! Yanlış anlamayı meslek edinmiş bir kesim, Başbakan'ı neredeyse Ermenileri tehcir ettirmekle suçladılar. Halbuki, en basit bir mantıkla bile; kaçak Ermenileri Türkiye'de tutmak mı tehcirdir? Bunların bu kanunsuz hallerine göz yummak mı tehcirdir? Bu kanunsuz hale hoşgörülü davranmak, aynı zamanda, vaktiyle yapılmak zorunda kalınan tehcirin hangi şartlar ve zorunluluk altında olduğunu göstermiyor mu? Şimdi sorarım size sevgili okuyucularım; dünyanın hangi ülkesinde, özellikle Batılı ülkelerin hangisinde vizesi geçmiş Türklerin ikametlerine göz yumulur? Yüz bin kişilik bir Türk varlığının oralarda vizesiz kalmasını ve hayatlarını çalışarak sürdürmelerini hayal etmek bile mümkün değildir. Hal böyle iken; Başbakan da bu durumu vurgulamak isterken, konu neden başka taraflara çekiliyor? Başbakan'ın bu yaklaşımına, iddia edilen manayı verebilmek için Türk'ün hoşgörüsünü bilmemek gerekir. Burada Batılıları, bir dereceye kadar anlamak mümkündür. Ama içeridekilere ne oluyor? Başbakan 'kaçak' kelimesini çıkararak yorum yapıyorlar diyor; gelin görün ki muhalefet yanlış anlamadaki ısrarını aynen sürdürüyor. Bu durum çok iyi anlaşılıyor; çünkü bizdeki muhalefet iktidarın her yaptığına ve her dediğine hayır demektir. Muhalefet hayır dedikçe, millet de onlara her seçimde hayır demeyi sürdürüyor!