Avrupa Birliği'nden ne bekliyoruz?

A -
A +

Büyük medeniyetler kurmuş dünyanın en eski ve en saygın milletlerinden biriyiz. Çok az milletin mazisinde, utanılacak sayfaların bulunmaması keyfiyeti vardır ki, biz onlardan biriyiz. Şanla, şerefle yoğrulmuş bir mazimiz var. Kaderin cilvesine bakın ki dünyaya insanlık ve adalet dağıtan bu asil milletin evlatları bugün, Avrupa kapısında insan hak ve hürriyetlerini, hukukun üstünlüğünü kısaca adaleti aramaktadır! Neden böyle oldu; ayrı bir fasıldır. Onun sebeplerini tarihçiler araştırıp yazsınlar. Biz reel politiği görüp değerlendirmek durumundayız. Bugün (en az yüzelli seneden beri) biz Türk milleti olarak hak ve hakikati ceket astarımızın içinde unutarak, el kapılarında kurtuluş reçeteleri aramaktayız. Cihan devletimizin inkırazından sonra güç ve kudretimizi yitirdik. Artık, değil dünyaya nizamat vermek; hak-hukuk (adalet) dağıtmak, bizzat kendimiz bütün bunlara muhtaç hallere düştük! İnsanı merkeze koymak Avrupa kâh bizden görerek veya kendi içinde çok kan dökerek yani çok ağır bedeller ödeyerek, kısmen insanı refaha ulaştıracak sistemini bulup kurdu. Kısmen demek zorundayız, zira beşer idrakinin bulduğu hiçbir sistem mükemmel değildir. Mutlaka eksikleri vardır. Avrupa bu hale, insanı merkeze koymak ve herşeyi ona göre şekillendirmek suretiyle kavuştu. Evet; önce insan... Batıda bir insan yaralanıp veya hastalanıp hastaneye düştüğünde; hiçbir şeyine bakılmaksızın derhal teşhis ve tedavisine bakılır. Bizde ise daha düne kadar hastalarımız hastanelerde rehin kalıyor; taburcu edilmelerine imkan verilmiyordu. Söz gelimi travma geçiren bir hasta hastaneye geldiğinde; kimliği, sağlık ve sosyal kartı veya parasının olup olmadığı sorulur buna göre teşhis ve tedaviye başlanır! O arada ölenler, eğitim zayiatı addedilir!.. Hukukun üstünlüğü prensibi Avrupa Birliği ülkelerinde hukukun üstünlüğü prensibi yaşatılır. Bizde ise henüz kanun devleti var; öyle ki bu devlette insan (fertler) devleti içindir ve asla devleti insan için değildir! Halbuki atalarımız ne demişti? "...insanı yaşat ki, devlet yaşasın!.." Avrupa elbette bir Hristiyan medeniyetidir. Bugün itibariyle tamamen inançsız (ate) da olsa, temeli Hristiyanlık inancı ve onun ahlak hassasiyetine dayanır. AB, Türkiye'yi üye yapmakla ilk defa kendi kültürünün dışında (İslam eksenli bir toplumu) ortaklığına dahil etmiş olacaktır ki, bu da sık sık sözü edilen ve bir türlü hayata geçirilemeyen medeniyetler ittifakı için kuvvetli bir adım olacaktır. Birliğe dahil olmayı da ayrıca hayatımızın vazgeçilmezi olarak görmemeliyiz. Burada esas olan, bizim yitiğimiz olan Avrupa normlarına sahip olmaktır. Nitekim, Japonya da AB üyesi ülkelerden değildir ama AB normlarına sahip demokratik ve müreffeh bir ülkedir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.