Avrupalı ön yargılı ama...

A -
A +

Bizim gibi netameli coğrafyalarda yaşayanların, bir an olsun gaflette bulunmamaları gerekir. Her an tetikte, he an uyanık olmak zorundayız! Hadiseleri, asla kendi seyirlerine bırakıp onları seyredemeyiz! Çünkü; dost-düşman bütün dünyanın gözü, kulağı bizdedir. Bizdeki istikrar, huzur ve kalkınma hamleleri düşmanları rahatsız eder. Bu durumlar, eskiden klasik savaş metodları ile yok edilebiliyordu. Bugün ise; gelişen teknoloji ile birlikte, harp silah ve vasıtaları da değişmiştir. Bunlar kullanılarak muhatapların işleri bozulmaktadır. Bu hususta, yani istikrarın bozulmasında kullanılan en önemli araç, basın-yayın kuruluşları yani medyadır. Bakınız; Eyüp'teki sıradan bir kazan patlaması, uluslararası medya kuruluşlarında, çarpıtılarak birinci haber şeklinde verilirken, borsamız ve mali piyasalarımız bundan etkilendi! Patlama, dünyaya terör olayı olarak aksettirildi. Neden sonra, haber düzeltilip; terör olayı olmadığı anlaşıldı ama; o saate kadar borsada da olanlar oldu. "Felaket tellalı" medya! Medyanın bu şekilde; adeta tetikçi, diğer bir deyişle "felaket tellalı" olarak kullanılması, en sık başvurulan savaş yöntemidir. Bir medya mensubu olarak belirtmeliyiz ki, bizim bir kısım medyamız bu düşünceden ve bu idrakten yoksundur. Bakınız; elin oğlu (AB) pervasızca çifte standardını sergiliyor; bizim, mahut bir kısım medyamız da buna çanak tutmaktadır. Hemen her konuda olduğu gibi, Orhan Pamuk'un yargılanması hadisesinde, Batı'nın yine sakil bakışı ve baskıcı davranışı ile karşılaştık. Akılları sıra; yargının bağımsızlığını devamlı suretle vurgulamalarına karşın; söz konusu Türkiye olduğunda yargıyı etkilemek için buraya akın ederler. Olayı, çığırından çıkarıp; "Türkiye'nin AB sürecinin" yargılanmasına kadar götürdüler! Üstelik, Türkiye'de bu yargılama olmadan ve karar verilmeden, mahut zihniyet hakkımızdaki infazı gerçekleştirmişti bile!.. "Türkiye'de fikir ve ifade hürriyeti, yoktu ve bu şekilde Türkiye'nin AB'ye giriş müracaatı bile tartışma konusu yapılmalıydı!" Orhan Pamuk'un yargılanma konusu belli değilken, bu şekilde üzerimize baskı kurmaya çalışmaları ve yargıyı etkilemeye çabalamaları, hangi akıl ve iz'anla izah edilebilir? Zira, Orhan Pamuk, kendisinin söylediği iddia edilen cümleleri söylemediğini belirterek, daha önce takipsizlik kararı almış. Şimdiki halde ise; sanığın lehine mütalaa edilebilmesi açısından, iddia edilen suçun işlendiği tarih itibariyle hangi kanuna göre yargılanacağı Adalet Bakanlığı'ndan sorulmuş. Yani, ortada ne somut bir suç, suçlama ve buna göre verilmiş bir hüküm yok. Hal böyle iken, suçlandığımız konuya bakın! Fikir ve ifade hürriyetini ihlal ediyoruz diye neredeyse gök kubbeyi başımıza yıkacaklar. Halbuki aynı AB ülkeleri, kendi üyeleri olan Fransız Parlamentosunun almış olduğu "Türkiye, Ermenilere karşı soykırım uygulamıştır. Kim bunun hilafına fikir söylerse cezalandırılır!" kararına karşı koymadıkları gibi, bu durumu pekala içlerine sindirebiliyorlar? Bu çifte standart değil de nedir? Gerçekleri kim anlatacak? Bize yargısız infaz uygulayan, kendi gözündeki merteği görmeyen, görmek istemeyen Avrupalıya gerçekleri kim ve nasıl anlatabilecek? Söyler misiniz? Avrupalı ön yargılı ama, biz de sütten çıkmış ak kaşık değiliz. Başyazarımız Sayın Yılmaz Öztuna'nın ifade ettiği gibi: "... Van'da ve İstanbul'da hemen hemen her kesimimiz, acemilik yaptı. Tuzağa düştü. Dünya medyasının hışmına uğradık. Bu arada Türkiye ile AB'nin arasını açmak isteyenler, hatta sırf iktidarı zora düşürmek için bunu arzulayanlar işe karışmış olabilirler!.."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.