Aydınımızın aymazlığı!

A -
A +

Hemen şu hususu vurgulamalıyız ki, aydın konusunda bizim kadar sıkıntılı ikinci bir ülke gösterilemez. Çünkü, takriben iki asırdır Türk cemiyetinde ehram (piramit) tersine çevrilidir. Dolayısıyla, böyle bir cemiyette, kamil manada aydından elbette bahsedilemez. Aydın yani münevver, her şeyden önce kendi cemiyetinin değerlerini bilen ve sindiren insandır. Bizde aydın denilen kişilere bakın; hem kendi değerlerini bilmezler ve hem de bu bilmediklerine körü körüne düşmandırlar. Kendilerine aydın süsünü veren bir kısım zevat, 1915 senesinde cereyan etmiş; tehcir olayları için Ermenilerden "özür" diliyor. Bir kısmı ise, işi daha da ileri götürerek, bu tehcir hadisesini 'soykırım' olarak nitelendiriyor. Bunlardan bir kısmını televizyonlarda ibretle izlemekteyiz. Söze şöyle başlıyorlar: "Elbette tarihçi değiliz. O gün cereyan eden olayları bütün çıplaklığı ile bilmemize imkan yok. Geçen akşam, falan kişi, televizyon ekranında şöyle bir tespitte bulundu. Şayet öyle ise, bu durum affedilemez! Bu durum karşısında 'özür' dilememiz gerekir; bu yüzden ben de o bildiriye imzamı atarım!" Gördünüz mü bizdeki "aydın"ı? Bütün bilgisi, geçen akşamki televizyon ekranından duydukları!.. Ve, tabii Ermeni diasporasının bütün dünyada kopardığı kızılca kıyamet!.. Bunların tesirinde kalarak; en ufak bir şüphe dahi duymadan kararını verebilen zavallıların adı, neylersiniz ki, "aydın!" Çok şükür ki, toplumumuzu bu aydın denilen kişiler sürüklemiyor. Milletimiz bunların ne olduklarını biliyor ve ne kendilerine ve ne de fikirlerine metelik vermiyor. İnsanda biraz iz'an olur; meselelere sorgulayarak yaklaşır. Bütün bunları yapabilmek için, elbette konu hakkında biraz mürekkep yalamak gerekir. Kulaktan duymalarla bu kadar olur! Bir tanesi de; o hadise cumhuriyetten önce idi; biz neden onu sahiplenelim demez mi? İnsanda biraz kaşıntı olur! Tuttuğu futbol takımının bile kuruluş tarihi, cumhuriyetten önce. Yaşamakta olduğu cemiyetteki kurum ve kuruluşlara baksın; birçoğunun kökleri yüz yıllara dayanıyor. Bunların hiç birisini inkâr etmiyor; edemiyor ancak, 1915 olayları söz konusu olduğunda, bunun bizimle alakası yok diyebiliyor! İnsan biraz düşünür: Yahu! Biz bu Ermenilerle ve başkaca onlarca unsurla yüz yıllar boyu birlikte yaşadık. O zamana kadar, neden böyle bir uygulama yapılmadı da, o gün yapıldı; üstelik başkaca hiçbir unsura değil de yalnızca Ermenilere, "tehcir" uygulandı?!. Dünyanın her ülkesinde, silahlanıp devlete başkaldıran ve sivil masum insanları; çoluk çocuk, kadın, yaşlı demeden toplu kıyımlara tabi tutan güruha en şiddetli şekilde ceza verilmez mi? Bu ceza çoğu kez ölüm olmaz mı? Biz bunları öldürmedik; memleketin daha şenlikli bölgelerine gönderdik. Gönderilme esnasında; bunlardan bir kısmı, öldürmüş oldukları özellikle Kürt aşiretlere mensup insanlar tarafından, tamamen intikam duygusuyla 'kıtal'e tabi tutuldular. Devlet, önce öldüren Ermenilerden, daha sonra da Ermenileri öldüren Kürt ve Türklerden yakalayabildiklerine gerekli cezaları verdi. Hatta bu menfur olayları önleyemeyen veya bilerek göz yuman idarecileri de cezalandırdı. Demek oluyor ki, ortada bir soykırım asla yoktur. Karşılıklı kıtalleşme (birbirini öldürme) vardır. Sadece insani duygu bakımından; bu kıtalleşme için, mutlaka "özür" dilenecekse; evvela Ermeniler Türk ve Kürtlerden özür dilemelidir...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.