Başbakan'ımızın, 10-12 Temmuzda gerçekleştirdiği; Srebrenica katliamının 15. yıl dönümü anma törenleri vesilesi ile Bosna-Hersek ve Sırbistan ziyaretlerine, İstanbul milletvekili olarak iştirak ettim. Ziyaret, benim için çok önemli idi. Zira, Bosna'daki katliamları, televizyon habercisi olarak dünyaya duyurmak suçundan (!) dolayı işimden olmuş ve Türk adli makamlarınca; (Taksim'de yapılan tel'in mitingini alt yazıyla halka duyurmak ve bu şekilde milleti galeyana getirip infiale sebep olmaktan) 6 sene hapsim istenmişti. Mahkeme beni, olmayan katliamları duyurmaktan suçluyordu. Halbuki bizler gazeteci idik ve işimiz olayları halka yansıtmaktı. Yansıtmasa idik, suç işlemiş olurduk. TGRT televizyonunda canlı olarak gerçekleştirdiğimiz bu yayında kendiliğimizden bir şey söylemedik. AFP ajansının tüm dünyaya duyurduğu haberi vermiş ve bunu teyit için de, Zagrep Büyükelçimiz ve yerel belediye başkanları ile de canlı telefon bağlantıları yapmıştık. Yani, olup biteni biz değil, ilgilileri söylüyordu. Neyse; yayının İngiltere'den olması ve RTÜK yasasının henüz olmaması bizi hapisten kurtardı! Sadece Srebrenica'da on binden fazla sivil kişi; üstelik BM'nin himayesindeki bu kişiler katledilip buldozerlerle topluca gömüldüler. Bunlardan 865'inin DNA testleri yapılmış; çıkarılan kemikler tabutlara konularak; tören için hazır bekletilmekteydi. Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan, diğer altı ülkenin hükümet veya devlet başkanları ile oradaydı. Hepsinden önemlisi, katliamları gerçekleştiren ülkenin, Sırbistan'ın devlet başkanı oradaydı. Hem de, Sırp parlamentosunda aldıkları; Bosna-Hersek halkından özür dileyen kararın akabinde. Bilahare Belgrad'da kendisi ile görüştüğümüz Sırbistan Devlet Başkanı Boris Tadiç: 'Tarihin, özellikle yakın tarihin olumsuzluklarının ağır sorumluluğunu omuzlarıma alarak Srebrenica'ya gittim. Bu durum benim için çok zordu ama; barış için, insanlık için, medeniyet için buna mecburdum. Bütün bunlar gerekli ise, bugün değilse ne zaman?!' diyerek, ne denli erdemli bir iş yapmış olduğunu vurguladı...