Dünya haritasına bir bakın sevgili okuyucularım; nerelerde kan ve gözyaşı var ve nerelerde sükûnet hüküm sürmektedir? Sürekli olarak kan ve gözyaşının aktığı yerler İslam coğrafyasıdır. Sebebi açık; dünyanın enerji kaynakları bu coğrafyada bulunuyor ve bu kaynaklar İslam ülkelerine fazla görülüyor.
İki büyük dünya savaşı da bu yüzden çıktı ve yüz seneyi aşkın bir süredir akıtılmakta olan kan bile, Müslüman idarecilerin akıllarını başlarına devşirmeye yetmedi! Sözde idarecilik için; ülkeleri ile birlikte, ruhlarını da Batılı efendilerine satan yöneticiler oldukça; bu kan daha çok akmaya devam eder.
Batılı sömürge gücü, bu denli idareci müsveddelerini; hem kendi halklarına ve hem de komşularına karşı zulüm ve zorba sopaları olarak kullanmakta; işleri bitince de aynı sopaları kendi başlarında kırmaktadır. Bakınız; Saddam Hüseyin, Batı'nın en iyi adamı idi. Batı'ya kanarak; kendi halkına seneler senesi zulmetmesinin yanında, komşusu İran'la da; manasız şekilde sekiz yıl savaş yaptı. Yetmedi; dost bildiği Batı'nın telkinleri ile, bu kez Kuveyt'e saldırdı. Bu sefer; dost bildikleri kendi tepesine bindi ve ülkesine işgal ettiler.
Kendisini ve avanelerini ölüme gönderdiler; ülkesini fiilen üç parçaya böldüler.. Peki; kan durdu mu? Ne gezer; akıyor ve akmaya da devam edecek! Zira, hep aynı zihniyetteki idareci müsveddeleri işbaşına getiriliyor.
İngiliz, bu yöntemi; Cihan Devleti'mizi yıktıktan sonra tatbikat mevkiine koyabildi. Paramparça ettiği İslam coğrafyasının her bir parçasının başına bir kukla ve avanelerini getirmek suretiyle hakimiyet tesis etti ve el an da bu hükümranlığını sürdürmektedir.
Bakınız; bizde bile, ASALA ile başlattıkları savaşı PKK ile sürdürdüler; hem de otuz sene!.. Deliler gibi; otuz sene bu milleti 'meşguliyetle tedavi'ye tabi tuttular!
Neden sonra; âkil insanlar yönetime geldi ve bu manasız savaşı sona erdirmek için yoğun bir gayretin içine girdi. Evvela; terörün gerekçelerini (!) ortadan kaldırdı. Ardından 'Barış ve Kardeşlik Projesi'ni tatbike başladı. Terörün dış destekçileri ile birer birer temas kurarak; tabir caizse onlara hadlerini bildirdi!
İşin tuhafına bakın ki; terör örgütünü çekilmeye razı eden iktidar, içeridekileri (CHP ve MHP) barışa ikna edemedi. Barıştan korkan MHP'yi bir dereceye kadar anlamak mümkün ancak; 1999'da Kürt Raporu hazırlayan ve hemen hemen aynı yöntemlerin uygulandığını gören CHP'nin yan çizmesini anlamak, gerçekten mümkün değil!
Bir kısım CHP'liler de anlamamış ki, parti için için kaynıyor!
Esas kaynama ise, sandıkta olacak ve onların da akıbetleri; tıpkı Meclis'e girmeyen ANAP ve DYP gibi olacak!