Başbakan Tayyip Erdoğan gerekeni yaptı ki, milletimiz onu coşkuyla bağrına bastı. Sadece Türkiye'de değil, bütün bir İslam âleminde ve ezilmekte olan milletler nezdinde bir yıldız gibi parlıyor. Tayyip Erdoğan demokratik bir ülkenin başbakanıdır ve halkından aldığı güçle bir lider gibi tavır sergiliyor. Bu tavır, tek kelime ile kararlılıktır. Erdoğan'ın bu tavrı ilk kez yansımıyor; İsrail'in Filistin'i bombaladığı 21gün zarfında ve ondan sonra da müteaddit defalar, bu hissiyatını dillendirdi. Basın toplantılarında ve TBMM'deki grup toplantılarında yapmış olduğu konuşmalarda aynı hususları vurgulamıştı. Dolayısıyla, Başbakanın aksine bir tavır sergilemesi, kendini inkâr etmesi manasına gelirdi. Malum, Türkiye'miz bulunduğu coğrafyada bölgesel bir güçtür. Bu bölgede, Türkiyesiz bir karar alınıp uygulamaya konulabilir. Ancak, bu karar, eskisi gibi kalıcı ve sürekli olmaz. Hiç kimse, Türkiye'ye 1920'li senelerin şartlarında olduğu gibi davranamaz! O gün bugündür, köprülerin altından çok sular aktı ve Türkiye, güçlenerek, bölgesinde belirleyici bir konuma geldi. İşte Tayyip Erdoğan böyle bir ülkenin Başbakanıdır. Erdoğan, Davos'taki tavrıyla Türk Başbakanına nasıl davranılacağını, daha doğrusu nasıl davranılamayacağını göstermiş oldu. Başbakan; İsrail Cumhurbaşkanının huzurunda sussaydı; asıl o zaman skandal olurdu. O vakit eleştirilmesi icab ederdi. Onca zulüm ve haksızlık karşısında neden sustu diye... Oysa Başbakanımız, gerekeni yaptı. İsrail'in, sivil ahaliye karşı işlemiş olduğu zulmü, canlı yayında bütün dünyaya bir kere daha, lanetleyerek ilan etti. Başbakanımızın bu tavrını bir kısım Yahudiler bile alkışlarken bizdekilere ne oluyor; anlamak mümkün değildir!