Başbakan'ın, Kıbrıs konusuna yaklaşımı

A -
A +

'KKTC'de bulunan siyasetçiler seçimden önce köşeli laflar ettiler. Ve her iki taraf, KKTC seçimlerinin, Annan Planı'nın referandumu olduğunu ilan ettiler ki, bu, son derece yanlıştı. Siyasette, düşmanla dahi olsa ipler tamamen koparılmamalıdır.' Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'la Kıbrıs konusunu, Annan Planı'nı, bu plana KKTC partilerinin bakışını ve önümüzdeki günlerin neler getirebileceğini; bir grup gazeteci olarak Özbekistan'ın başkenti Taşkent'te enine boyuna konuştuk. Merakımız; TC Hükûmetinin Kıbrıs meselesine yaklaşımının ne olduğunu önümüzdeki süreçte bu konunun bir çözüme kavuşup kavuşamayacağını öğrenip gidermekti. Daha açık bir ifade ile Başbakan'ın, bu konudaki düşüncelerinin netleşip netleşmediğini hemen her yönüyle irdeledik. Başbakan, kendinden gayet emin, soğukkanlılıkla ve içtenlikle sorularımızı cevaplandırdı. Biz gazeteciler olarak öğrenip rahatladık. Söylediklerinin bir özetini verirsek, umarım sizler de rahatlamış olursunuz: En önemli mesele; egemenlik! "Şahsen ben bundan sonrası için, KKTC hakkında dört süreç görüyorum. Bunlardan birincisi; 14 Aralık'a kadar olan dönemdi, o bitti. İkinci olarak; 14 Aralık'tan sonraki iki aylık süre; yani bu zaman zarfında hükûmetin kurulup kurulamayacağı; kurulursa ne şekilde olacağı üçüncü olarak da, ondan sonraki 1 Mayıs'a kadar olan dönem ve; dördüncü olarak da, 1 Mayıs'tan sonraki süreçtir... KKTC'de bulunan siyasetçiler seçimden önce köşeli laflar ettiler. Ve her iki taraf, KKTC seçimlerinin, Annan Planı'nın referandumu olduğunu ilan ettiler ki, bu, son derece yanlıştı. Siyasette, düşmanla dahi olsa ipler tamamen koparılmamalıdır. Annan Planı'nın olumlu ve olumsuz yanları var. O halde, bu plana kategorik olarak yaklaşmamak gerekir. Bu plan optimum bir denge getirmiyor. Mesela; mülkiyet meselesi... Bence, aradan bu kadar sene geçtikten sonra, Güneyli Güney'de, Kuzey'li Kuzey'de kalmalıdır. Aksi halde, eski yaralar yeniden tahrik edilmiş olur. Yine bizce en önemli mesele egemenlik konusudur. Ayrıca, önemli diğer bir husus da Kıbrıs'ın, "Türkiye'nin AB'ye girişine engel teşkil ediyor" gösterilmesidir. Oysa Kopenhag Kriterlerinde Kıbrıs yoktur. Denktaş, danışmanlarını gözden geçirmelidir! Seneler senesi; Rauf Denktaş'ın yanındaki danışmanları bu konuya yeni bir bakış getirmediler. O halde bunları gözden geçirmelidir! Biz TC Hükûmeti olarak olaya olumlu bakıyoruz. Müzakere edilmelidir. KKTC'de ise iki ayrı görüş var: Birincisi, bu plan görüşülemez; ikincisi ise görüşülebilir diyor. Şimdi burada, bunlar kendi aralarında anlaşmalıdırlar. Artık, bu safhadan sonra on düşünüp, bir konuşmalıdır. Bizim tarafın müzakerelere ısrarlı olduğunu dünya kamuoyu görüp değerlendirmelidir. Aceleci olmanın manası yok. 1 Mayıs dünyanın sonu değil. AB kendisiyle çelişiyor! Bakınız biz, Yunanistan'la olumlu adımlar atıyoruz. Karşılıklı olarak çifte vergilendirmeyi kaldırdık. Daha evvel, iki ülke arasında iki hava koridoru kullanılırken, bunların sayısı on bire çıkarıldı. Yunanlı turist sayısında adeta patlama oldu. Şimdi bakınız; AB, sorunlu bir ülkeyi içine alamaz; almamalı. Kıbrıs baştan aşağı sorunlar yumağı; sınır ihtilafları var, mülkiyet problemleri var; din, dil meseleleri var. Bütün bunlar varken, Güney Kıbrıs'ın üyeliğe kabulü ertelenebilir de. AB ülkeleri, bize Güneydoğu'da kültürel haklar meselesini dayatıyor. Bundan çok daha derin problemleri olan Güney Kıbrıs'ın bu hallerini görmezlikten geliyor ve üyeliğe almaya kalkışıyor. Bu hal, çelişki değil de nedir?"

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.