CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın, son zamanlardaki 'çarşaf' açılımı kendisinin ve partisinin başını epeyce ağrıtacağa benziyor. Her şeyden önce şu hususun altını çizmekte fayda var; Deniz Bey'in yapmak istediği şey ve buna gösterdiği gerekçelerin hemen hepsi doğrudur. Yani Türkiye'de yaşamakta olan kadınların yüzde 80'e yakını başını şu veya bu şekilde örtüyor. Bu durum sosyolojik bir vakıadır. Bunu görmezlikten gelen, başını kuma gömmüş olur. İyi de; bu durum bugünün meselesi midir? Diğer bir ifade ile sayın Baykal şimdiye kadar nerede idi? Aynı Deniz Baykal, daha dün; TBMM'nin 411 milletvekilinin oyları ile yapmış olduğu anayasa değişiklerini; üniversitelere baş örtülüler de gidebilecek kaygısıyla iptal ettirmedi mi? İnsanın, neredeyse yaşama hakkı kadar doğal bir hak olan öğrenim haklarını; baş örtüsünü bahane göstererek ellerinden almadı mı? Bu hakkı kız çocuklarına vermemek için bir ömür boyu çetin bir mücadelenin içinde değil mi, Deniz Baykal? Şimdi ne oldu da birdenbire 'çarşaf' savunur oldu?! Deniz Bey, son mahareti olan bu yasaklamadan sonra; ayağının altındaki halının kaymakta olduğunu gördü! Önümüzdeki Mart ayında yapılacak yerel seçimler, Deniz Bey'in sonu olabilir! O da yaptığı hatayı anladı ve şimdi pirincin taşını ayıklamaya çalışıyor ki; ba'de harab-ül Basra! İşin bir diğer vahim tarafı ise, kendilerini 'sosyal demokrat' olarak tanıtan bir partinin mensuplarının; 'istemezük!' feryatlarıdır. İşte, bu zihniyetin 'sosyal demokrasi'den anladıkları ve sosyolojik bir vakıa olan Anadolu kadınının giyim tarzını görmezlikten gelmeleri ve kendi içlerinden görenlere karşı takındıkları tavırları! Partiden ayrılma ve belki de partiyi bölme pahasına sergilenen bu tavırlar, Anadolu kadınına bakış açısını sergilemektedir ki, eyvah ki eyvah! Milletimiz, otuz iki dişini gömmüş; CHP'deki bu trajikomik kavgayı, ibretle seyrediyor...