Bayramın ardından...

A -
A +

Bir bayramı daha geride bıraktık. Ağız tadıyla bayram etmeyi uzun zamandır unuttuk! Bu bayram arefesinde Güney Asya'yı vuran deprem ve onun yol açtığı tsunami felaketiyle yüzbinlere baliğ olan insanı yitirdik. Onca maddi zararın yanında; facia sonrasında, şimdi de açlık ve salgın hastalık tehlikesi kol geziyor. Türkiye'miz, tabii afetlerde onca tecrübesine rağmen; maalesef halkımız gerekli duyarlılığı gösteremedi. Oysa, bizim maruz kaldığımız felaketlerde hemen tüm dünyayı yanımızda bulmuştuk. Neyse ki, Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla ilgili kurumlar ve bir kısım sivil toplum kuruluşları harekete geçti de; böylece gülünç duruma düşmekten kurtulacağız! Aslında hiçbir şey olmasa da; her şey yolunda, ortalık güllük gülistanlık olsa da; biz bize yetiyor ve en mutlu olmamız lazım gelen bayramlarımızı kendimize zehir etmeyi pekala beceriyoruz! Elinde hiçbir malzemesi kalmayan mahut basınımız, bu kez de diline kurban kesim usullerini dolayarak; o çirkin manzaraları televizyon ekranlarına taşıyarak bayramımızı zehir etti! Bunların gayeleri belli! Anlı şanlı (!) köşe yazarlarımızın yazılarını, bayram boyunca dikkatlice okudum. Bunlardan bir çoğu, dinimizin emri olan kurban ibadetine açıktan bir şey söyleyemiyor ama; gerçekte bu dinî emre ve hatta topyekûn dine karşı olmalarını, bu kesim şekillerini bahane ederek kurban ibadetini adeta bir "vahşet" gibi sergilediler. Suret-i haktan gözükerek, hayvan hakları savunuculuğuna soyundular. İnsanımızın sözde merhamet duygularını sömürmeye yeltendiler. O hayvanların insanlar için yaratılan nimetler olduğunu göz ardı ettiler. Bunu yaparken de önlerinde her çeşit etin olduğunu görmezlikten geldiler. Bunların gayeleri bellidir. Dinin emirlerini ve onları yerine getirmek isteyen Müslümanları tahkir etmek! Böylece; akılları sıra, Türk toplumunu dinden soğutma ve hatta dinlerine karşı tavır alır hale getirme... Halbuki her seferinde görüyorlar ki, onlar böyle dedikçe ve yazdıkça milletimiz, dininin emirlerine daha bir sıkı sarılıyor. Seneler senesi biz de söyleyip yazıyoruz. Özellikle mahalli idareler (Belediyeler) bu işin tedbirlerini alsın diye... Başbakan Erdoğan'ın da ifade ettiği gibi; bu haller öyle akşamdan sabaha düzelebilecek işler değildir. Her şeyden önemlisi bu durum, bir kültür ve eğitim meselesidir. Ayrıca tüm mahalli idarelerin de gerekli alt yapıları temin etmeleri gerekir. Yani, bir belediye için, hijyenik şartlarda bir kesim yeri yapması çok mu zordur? Bu denli görüntüler en ziyade Müslümanların kalbini sızlatıyor. Hangi aklı başında insan bu nahoş görüntüleri içine sindirebilir? Dinimizin emri açık!.. Dinimiz böyle mi emrediyor? Dinimizde; hayvan hakkının insan hakkından önce geldiği niçin vurgulanıp açıklanmıyor? En basitinden dinin tarifi: "Allahü tealanın emirlerini üstün bilip onlara hürmet etmek; Allah'ın yaratmış olduğu tüm mahlukatına karşı da şefkatli ve merhametli olmaktır..." Ayrıca şu hususu da belirtelim ki; "Merhamet etmeyene, merhamet olunmaz!" sözü Peygamber efendimizin ibretli ikazıdır...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.