Çok küçük bir azınlık hariç, toplumda hemen herkeste yarınlar endişesi hakim. Hiç kimse yarınından emin değil. Yoksulluğun bu kadar yaygın olduğu ve yolsuzluğun bu denli ayyuka çıktığı bir ülke insanından başka bir hal beklenemezdi. İşin en vahim tarafı, yolsuzluğun merkezden muhite doğru, dalga dalga yayılmasıdır. Zira, vurgun, talan ve envai çeşit yolsuzluk, toplumun en saygın yerlerinde bulunanlardan neşet ediyor. Millet, bir yandan, güvenip seçtiklerinden, korkunç derecede aldatılmışlığı, diğer yandan da; yine bunların marifetiyle içine düşürüldüğü sefaleti yaşıyor. Bu duygular içindeki millet, kime ve nasıl güvensin? Kamuoyu yoklamaları ortada; siyaset ve siyasetçi denilince, milletin kanı beynine hücum ediyor. Millet, kendi içindeki hırsızları, bir dereceye kadar affedebilir ama; başındakileri, kendi elleriyle güvenip seçtiği ve bir toplumun geleceğini emanet ettiği baştakileri, asla! Çünkü; onlar götürünce, öyle bir kişinin, üç kişinin malını götürmüyor; bütün bir toplumun geleceğini süpürüp götürüyorlar. Bakınız; başımızdakiler yüzünden 65 milyon vatan evladı, bir gecede sıfırı tüketti! Ve, bu 65 milyon vatan evladının bütün ümitleri, IMF ve Dünya Bankası'nın vereceği borç paralara endekslendi! Onlar da, bir sürü şeyi dayatarak; gıdım gıdım veriyorlar! Ya, onu da vermeselerdi, ne olacaktı bizimkilerin hali? Meydana getirdikleri bu talan ve sefalet ortamında, milletin güvenini yitirdiler. Güvensizlikten en ziyade ürken para, piyasadan çekildi. Büyük miktarlarda yurt dışına kaçtı; geri kalan da yastık altına girdi. Onlarca Türk müteşebbisi Macaristan'a, Romanya'ya, Polonya'ya, Bulgaristan'a, Çek Cumhuriyeti'ne, Slovakya'ya, Rusya'ya ve Avrupa'nın diğer ülkelerine giderek, oralarda yatırım yapıyor. Fabrika satın alıyor veya yeniden kuruyorlar. Su mu çıktı bunların memleketinde; arayan, soran eden var mı? Sen, daha kendi sermayeni ve kendi müteşebbisini bu ülkede tutamıyorsun; bu kafa ile mi yabancı sermayeyi çekeceksin, demezler mi adama? Sattığın elektrik pahalı, koyduğun vergiler had safhada; yine senin yüzünden yüksek işçi maliyetleri de ortada. Üstüne üstlük, bu ülkede adam elindeki paranın değerini de bilemiyor. Bütün bu olumsuzluklarla üretilen mal veya hizmetin rekabet şansı olur mu? Ürdün bile, oluşturduğu serbest ticaret bölgeleri ve oraya gidecek müteşebbislere tanınan vergi muafiyetleri ile yabancı sermaye çekebiliyor. Başta ABD ve Avrupa ülkeleri için, sizin mallarınıza kota var. AB ile Gümrük Birliği'ne (!) rağmen. Ama, Ürdün menşeli mal ve hizmetlerde böyle bir şey söz konusu değil! Ürdün, ABD ile böyle bir anlaşmayı yapabiliyor da, biz neden yapamıyoruz? Bizim idarecilerimiz, akıldan yana çok mu nasipsiz; yoksa, bizimkiler ülkelerini gereği kadar sevmiyorlar mı?